Kılıçdaroğlu: Ölüm emrini hükümet verdi!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu... Kılıçdaroğlu terör sorununa değindi, Uludere ile ilgili çarpıcı bir iddia ortaya attı.

ABONE OL
GİRİŞ 15.05.2012 14:02 GÜNCELLEME 15.05.2012 19:49 SİYASET
Kılıçdaroğlu: Ölüm emrini hükümet verdi!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt sorununun vebalinin politikacıların omuzlarında olduğunu söyledi. 40 yıldır ülkede kan aktığını, ancak edebiyat yapıldığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Analar ağlamasın' diyorlar. Bu lafı ederken yürekten söyleyeceksiniz. Neyi çözdün de analar ağlamadı?" diye sordu.

Partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda konuşan Kılıçdaroğlu, insanların maliyeti yüksek olduğu için buğday ekmediğini belirterek elektrik ve mazotun pahalılığına işaret etti.

Başbakanın çiftçiye verilen tüm desteğin 7 milyar olduğunu söylediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, hayvancılıkta da sorun yaşandığını ifade etti. Özelleştirmelere son vereceklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "13 Mayıs Pazar günü Anneler Günüydü. Mutlu bir gündü. Ama geldiğiniz noktada öyle anneler var ki onlar şehit anneleriydi. CHP'li vekiller onların anneler gününü kutladı. Onların derdine dert ortağı oldular." dedi.

Konuyu teröre getiren Kılıçdaroğlu, kendilerinin gitmesiyle sorunun çözülmediğini söyledi. "Sorun kanın, acının durmasıdır. Buradan sesleniyorum 40 yıldır Türkiye'nin gündemindeki en temel sorun diye size sorsalar. Bu sorun terördür." diyen Kılıçdaroğlu, "Peki kabahat kimde? Korucuda mı, vatandaşta mı, askerde mi? Bir dönüp kendimize bakalım. Bu sorunun vebali kimin omzunda? Politikacıların omuzlarındadır. 40 yıldır kan akıyor bu ülkede. Edebiyat yapıyorlar 'Analar ağlamasın' diyorlar. Bu lafı ederken yürekten söyleyeceksiniz. Neyi çözdün de analar ağlamadı? Efenim yeni projeler üretiyoruz. Yeni strateji belirliyoruz. Yahu 40 yıldır... Ama Recep Tayyip Erdoğan bu sorunu çözemez. Bu sorunu çözecek olan CHP'dir. Çünkü bu konuda ilk raporu yaza da biziz. Bu sorun toplumsal uzlaşmayla çözülür. Bunun için masaya oturacaksın. Bu sorun çözülmedikçe sağlıklı sonuç olamaz." diye konuştu.

Herkesin İstanbul'a gittiğini, Anadolu'nun boşaldığını dile getiren Kılıçdaroğlu, 1930'lu yıllarda Diyarbakır'ın 3. büyük sanayi kenti olduğunu belirterek, "İşsizlikle mücadele her yerde olsun dediler. Anadoluyu ayağa kaldırmak bizim boynumuzun borcu. Biz Anadolu'yu sömürmeyeceğiz." vaadinde bulundu.

EMRİ HÜKÜMET VERDİ

Gülyazı köyünde 34 yurttaşın öldürüldüğünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Okul masrafları için kaçakçılık yapıyorlardı. Bu anneleri ne yaptılar; para ile susturmaya çalıştılar. Bir çocuğun değeri para ile ölçülebilir mi? Başbakan'a soruyorum sen çocuğunun bedelini ortaya koyabilir misin? İpe un sererek sorumluları bulmaya çalışıyorlar. Aslında zaman kazanıp unutturmaya çalışıyorlar. Bu emri hükümet verdi. Sınırdışı operasyona talimat hükümetten gelir. Bir de size istihbaratı kim verdi? Cevap var mı yok. Gülyazı köyündeki anneler Erdoğan'ı Allah'a emanet etti."

MEMUR-SEN'E YÜKLENDİ, REFERANDUMU HATIRLATTI

Memura yapılacak zam konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, Memur-Sen'in 'nikah masasında bile bu kadar iştahlı evet demedik' dediklerini hatırlattı. Ama referandumda kullanıldıklarını anlatan Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

 "Ne oldu. Biz size dedik bunlar size para vermenin yolunu arıyorlar dedik. Memura 3+3 vereceklermiş. Şimdi diyorlar ki sen bizi kandırdın; eee günaydın. Sizi öyle bir kandırdılar ki siz yargıya bile gidemeyeceksiniz. Ancak 3 gün kahramanlık yaparsınız. Aldatanlar ve Kandıranlar partisi olduğunu hala öğrenemediniz mi? Totaliter zihniyet bulaşıcıdır. Bu hastalık yayıldığında yönetimler totaliter bir yapıyla baskıcı bir şekle dönüşüyorlar. Her türlü baskıyı kullanıyorlar. Bunla mücadele edenler de aydınlardır. Aydınlar meşaledir. Bedel ödemekten korkmazlar. Hitler rejimine bakın aydınlar her zaman toplumların öncüsü olmuşlardır. Bedel ödemeden özgürlük alınmaz. Ben aydın adını aldım demekle olmaz aydının sorumluluğu vardır. Toplumun geleceğini gören insandır. Sorumluluğu olan aydın olur korkak adamdan aydın olmaz. Aydın neden direnir, toplumun çaresiz olmadığını göstermek için. Eğer aydın direnmezse toplum direnemez. Bunun adı öğrenilmiş çaresizlik. Diktatöre teslim olan bir aydın ahlakını yitirmiş bir aydındır. Bir ülkede düşüncelerini açıklamaktan korkan varsa orada demokrasi yoktur. Berberinden hamalına kadar gazetecisine kadar herkes telefonlarının dinlendiğinden şüphEsi var. Demek ki demokrasi yok."

Basının özgür olmadığı ülkede demokrasinin olamayacağını hatırlatan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Başbakan'ı basına yönelik baskı yapmakla suçladı: "Sizin düşünceleriniz bir sivil toplum örgütü ve parti düşüncelerini açıkladığında medya bunu vermiyorsa bu toplumun özgürlüğüne vurulmuş bir darbedir. Milletvekili arkadaşlarım da zaman zaman bir araya gelirler. Onlara sormuşsunuzdur yazınızı rahat yazıyormusunuz diye emin olun yazamıyorlar. Bunu herkes biliyor. Demokrasinin kalitesinde sorun var. Basına görevini anlatmak benim görevimdir. Sahip çıkmak benim görevimdir. Bizi de eleştirebilirler korkmasınlar. Eleştiriden ders almasını bilmeliyiz. Geçen gün Kenan Evren'in yetkilerini kullanan bir Başbakan var. Bekir Çoşkun'a kaleminden pislik akıyor diyor. Hiç yakışıyor mu, sen ağzından çıkanlara bak bir. Senden önce Genelkurmay Başkanı muhtıra verdi yetmedi. Demek ki Bekir Coşkun kendini tarihe yazdırdı, seni de çöp sepetine atacak. Özgür bir medya olsa Başbakan bunu edemezdi ve medya bu lafı ona yedirirdi. Her rejimde basın olur. Ama özgür basın sadece demokrasilerde olur. Siz kendinizi Başbakan'a endekslediyseniz söylediklerini yutuyorsanız siz yalaka medyasınız. 'Biz maddi baskı altındayız' diyorlar. Anlıyorum aydın aydınsa sorumluluğu vardır dedim. Eli her kalem tutan insan aydınsa direnmek zorundadır. Senin arkadaşına hakaret ediyorlar sen alkışlıyorsun kusura bakma sen yalakasın. Basın özgürlüğünü Başbakan belirleyecek ve sen ses çıkarmayacaksın. Başbakan sınırları belirleyecekse sen bırak o kalemi. Demokrasi yok demek ki. Bugün Bekir Çoşkun'a yapılan yarın başkasına yapılır. Temel sorun siyasi ahlak. Sen basın özgürlüğünü Başbakan'ın anlayışına bırakıyorsun böyle bir basın özgürlüğü yoktur. O kafayla darbe yapanların kafası aynı. Bu anlayış firavun anlaşıdır. Bunu kabul etmeyiz."

"SURİYE'DE NE DENİRSE YAPTI"

Başbakan'ın daha önceden Başkanlık sisteminin ortaya çıkışını Amerika emperyalizmden gelme olarak gösterdiğini ama şimdi tartışılmasını istediğini anlatan Kılıçdaroğlu, bu konuda da şunları söyledi:

"Eğer öylese onun uygulaması gereken bir kuraldır artık. Irak'ta, Libya'da, Kürecik Kalkanı'nda, Suriye'de ne denirse yaptı. Suriye konusunda bizim politikamızı anlayamamış, sen anlayamazsın ki; anlaman için düşünmen lazım. Özgür düşünen insan bizi anlar. Libya'da NATO'nun ne işi var deyip 24 saat geçmeden Kaddafi'nin linç edilmesine destek olan insan bizi anlayamaz zaten. İradesini özgürce kullanmayan insan batının çömezliğini yapan insan bizi anlayamaz. Erdoğan boşuna yorulma biz senin kimlere hizmet ettiğini çok iyi biliyoruz. Hangi sultan, hangi başbakan, batının dilini Ortadoğu'da kullanmıştır. Bir tek Erdoğan. İki yüzlü politika tutarsız politika. Senin dilinde iktidarın sürüyor. Bu kadar yalancı bir politikacı görmedim."
Demokrasinin kültür işi, ahlak işi, insanlığa saygı işi olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'a seslenerek kavgaya ihtiyaç bulunmadığını belirterek bir de çağrıda bulundu: "Gel Kenan Evren'in yasalarını değiştirelim. Gel düzeltelim, ama gelemez diktatör kafasında. Erdoğan medya patronluğunu bırak. İnsan haklarına saygılıysan gel huzur içinde bu Parlementoyu çalıştıralım. Çocuklarımıza güzel bir Türkiye bırakalım. Sende darbecisin, onların suç ortağısın. Demokrasiyi sağlamak zordur. Biz bu bedeli ödemeye razıyız. Ödün vermeyeceğiz."


KAYNAK : CİHAN