Türkiye'deki engellilerin yaklaşık yarısı kadın

Canda Özür Olmaz Derneği Başkanı Öztürk: "Sanki dünyada ve ülkemizde hiç engelli kadın yokmuş ya da engellilerin annesi kadın değilmiş gibi engelliler görmezden geliniyor

ABONE OL
GİRİŞ 08.03.2012 13:12 GÜNCELLEME 08.03.2012 13:12 Sosyal Yaşam
Türkiye'deki engellilerin yaklaşık yarısı kadın

Şengül Oymak'ın haberi

Canda Özür Olmaz Derneği Başkanı Mustafa Öztürk, Türkiye'deki engellilerin yaklaşık yarısını kadınların oluşturduğunu belirterek, ''Sanki dünyada ve ülkemizde hiç engelli kadın yokmuş ya da engellilerin annesi kadın değilmiş gibi engelliler görmezden geliniyor'' dedi.

Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çeşitli etkinliklerin yapıldığını söyledi.

Bu etkinliklerde kendisi veya engelli çocuğu olan annelerin unutulduğunu savunan Öztürk, bu ''özel'' kadınların taşıdıkları ağır yükün altında ezildiğini, çaresizce ağladığını ve umutlarını yitirdiğini kaydetti.

Öztürk, kadınlar gününde şimdiye kadar engelli kadınların varlığından söz eden bir etkinliğe, makaleye, köşe yazısına rastlamadığını ifade ederek, ''Sanki dünyada ve ülkemizde hiç engelli kadın yokmuş ya da engellilerin annesi kadın değilmiş gibi engelliler görmezden geliniyor. Oysa ülke nüfusunun yüzde 12.29'u engellidir. Bunun yüzde 7'si erkek, yüzde 5'i kadındır. Yani, yaklaşık 8 milyon 500 bin engelli nüfusa sahibiz. Bunun da 3 milyon 600 bini kadındır. Az mıdır bu rakam?'' diye konuştu.

''Engelli kadınlarımızın okuma yazma oranı oldukça düşüktür''

Öztürk, ayrıca engelli çocuk sahibi olan annelerin bulunduğunu dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Yani 8 milyon 500 bin engelliyi dünyaya getiren kadınlar unutuluyor. Engelli kadınlarımızın okuma yazma oranı oldukça düşüktür. İşsizler ve sosyal güvenceden yoksunlar. Engelli çocuğa sahip olanlar da okumuş olsalar bile çocuklarına bakmak zorunda olduklarından ya durumlarına uygun iş bulamadıkları için ya da özürlü yavrularını emanet edecekleri birileri olmadığı için çalışamamaktadır. Durum böyle olunca özürleri ile yaşamanın zorluğu yetmezmiş gibi bir de yoksullukla mücadele ediyorlar. Çünkü engelli olarak yaşamanın bir maliyeti var. Eğitim pahalı, tedavi pahalı, yani engellilik süreci çok pahalıdır ve yoksul değilseniz bile sizi hızla yoksulluğa götürür.''

''Anlayışlar engelli''

Mustafa Öztürk, bu ''özel'' kadınların her alanda zorluklarla mücadele ettiğini anlatarak, toplumun ön yargılı yaklaşımının ise onları kahrettiğini belirtti.

Engelli kadınların aşılamayan ön yargılar nedeniyle toplumun dışına itildiğini aktaran Öztürk, ''Apartmanlar engelli, sokaklar engelli, toplu taşıma araçları engelli, onlara hayatı yaşanılmaz kılan anlayışlar engelli. Toplumun ön yargılı bakışı, sadece özürlülerin kendisini değil, özürlülerin ailelerini de derinden yaralamaktadır. Asıl üzerinde durulması gereken ve tedavi edilmesi gereken işte bu ağır özürlü ve ön yargılı bakış açısıdır. İnsanlar, ait oldukları topluma ve o toplumu oluşturan her bir unsura karşı da bir sorumlulukları olduğunu unutuyor. Dahası, insanlar insan olduklarını, bu durumun her an ve her yerde kendilerinin de başına gelebileceğini göz ardı ediyorlar'' ifadelerini kullandı.

Engelli kadınların ve engelli çocuk sahibi annelerin, engellilerin buluştuğu derneklerde bir araya geldiğini dile getiren Öztürk, ''Bu yerler, engellilerin buluşup sohbet ettikleri, dahası sığındıkları mekanlar olmuştur. Kadınlar, çoğu zaman evliliklerini de bu mekanlarda tanışıp beğendikleri ve kendileri gibi engelli olan erkeklerle yapıyor. Sağlıklı bireylerin engelli ile evlenmesi neredeyse hiç mümkün değil. Ancak engelli bir erkeği kabul edebilecek cesur kadınlar var'' şeklinde konuştu.

''Gündüz bakım evlerinin oluşturulmasını istiyoruz''

Öztürk, insanların engellilere karşı genellikle gereken duyarlılığı göstermediğini ifade ederek, şunları kaydetti:

''Engelli annelerin acılarının paylaşılmasını, anlaşılmasını ve yalnızlıktan kurtulup toplum içinde yer almasını istiyoruz. Bunun için öncelikle annelerin Avrupa'da olduğu gibi çocuklarını geçici olarak bırakacakları gündüz bakım evlerinin oluşturulmasını istiyoruz. Bunun için 'Özürlü Bakım Merkezi Proje'miz var. Bu projeyi hayata geçirmenin gayreti içindeyiz. Dernek merkezinde anne ve babalara engelli çocukları ile nasıl yaşayacaklarına dair eğitim seminerleri düzenliyoruz. Daha bilinçli, sabırlı ve moralli olmalarını sağlıyoruz. Yani motivasyonlarını en üst düzeyde tutuyoruz. Herkesin engelli adayı olduğunu, insanı insan yapan değerlerin başında acıları paylaşmak olduğunu söylemek isterim. Engellilerin eli, kolu, ayağı olmak, onlar için hayatı daha yaşanır kılmak demektir.''

''Kucağımızda yüzme bilmeyen bir çocuk ile denizin ortasındayız''

Mustafa Öztürk, engelli çocuk sahibi annelerin yaşadıkları dramı mektuplarla anlattığını aktararak, derneğe gönderilen bir mektubu da şöyle paylaştı:

''İnsanlar yavrularımızı gördüklerinde önce bir şok yaşar, acıyarak bakar ve çoğunlukla yüreklerinin bu görüntüyü kaldıramayacağını söyleyerek uzaklaşır. Görüştüğümüz, fakat bana çocuğumu hiç sormayan bir yakınımıza nedeni sorduğumuzda verdiği cevap şuydu, 'Çocuğun durumunu hatırlatıp onu üzmek istemiyorum'. Şimdi size soruyorum, biz halimizi nasıl anlatalım? Anlatsak ne olacak? Onlar bizim yaşadığımız zorluğu biliyor ve bizi görmeye tahammül dahi edemiyor. Hasta çocuğumdan önce evimize çok gelen giden olurdu. Şimdi o insanların çok azı var hayatımızda. Onların bir ziyareti, bir telefonu bile bize teselli olurdu. Halimiz nicedir diye sormak ne kaybettirirdi? Bizim hal ve hatırımızı sormak bile bu kadar zorsa, yaşadığımız hayatı siz düşünün. Kucağımızda yüzme bilmeyen bir çocuk ile denizin ortasındayız. Çocuğun yüzmeyi öğrenmesi imkansız. Bizim gücümüz, çocukla birlikte yüzerek sahile çıkmaya yetmiyor. Ancak onu suyun üzerinde tutabiliyoruz. Üstelik zaman aleyhimize çalışıyor. Çocuk büyüdükçe ağırlaşıyor, biz yaşlanıp güç kaybediyoruz. Bu durumda karadaki insanlardan bize bir ip atmalarını beklemek çok şey midir?''

KAYNAK : AA