Sakık'ın kaldırmak istediği Karabekir Paşa kimdir?

Ağrı Belediye Başkanı seçilen Sırrı Sakık’ın sert çıkışı zaten pusuya yatmış olan Kâzım Karabekir tartışmasını alevlendirdi.

ABONE OL
GİRİŞ 08.06.2014 11:58 GÜNCELLEME 08.06.2014 13:00 Tarih ve Fikir
Sakık'ın kaldırmak istediği Karabekir Paşa kimdir?

Şimdiye kadar Karabekir’in resmi tarihe meydan okuyan kitaplarına “Canım, işte kıskançlığındandır” diye burun kıvıran zevatın Sakık’ın kuru sıkı “tehdidi” karşısında birdenbire onu sahiplenmiş gibi davranmaları doğrusu hiç de saygıyı hak etmiyor.

Ağrı’nın yeni Belediye Reisi “Atatürk’ün silah arkadaşı”nın ismini şehirden silmek istiyormuş da, buna kesinlikle izin verilmeyecek, gerekirse eylem bile yapılacakmış da… Bunları yazanlar da Ulusalcı taife ve benzeri gazeteler.

Sanki Karabekir’in kendisiyle yan yana çekilmiş fotoğrafından onun suretini çıkarttıran Atatürk ve “silahsız arkadaşları” değilmiş gibi. Sanki evini bastırıp dosyalarına el koyduran ve parasını kendi cebinden ödeyerek bastırdığı kitabını yaktıran “silah arkadaşı” Atatürk değilmiş gibi. Sanki Şeyh Said olayını bahane ederek Karabekir’in başkanı olduğu muhalefet partisini kapattıran ve kendisine suikast düzenlemek ithamıyla idamla yargılatan ‘Ebedî’ ve ‘Millî’ Şefler değilmiş gibi.

Öte yandan Karabekir’in Şarka ve Şark insanına yaptığı insanî muamele ve hizmetler görmezden geleni çarpacak kadar çoktur ve söyleyene de bir şeref kazandırmaz.

Ağrı’da kaldırılması konuşulan Kâzım Karabekir’i kucağına aldığı ve başını okşadığı iki çocukla birlikte gösteren heykel.

Şehirde bir heykeli var gördüğüm kadarıyla, o da gayet masumane bir jestle sokaklara düşen yetimlerin ellerinden tutup kucaklayışını temsil ediyor. (Ermeni çocuklarını da zannedildiği gibi Türkleştirmemiş, Trabzon’daki Ermeni Yetimhanesi’ne göndermiştir.)
Bu heykelde ne kötülük gördünüz de yıktıracaksınız, anlamıyorum. Sarıkamış’tan Iğdır ve Ağrı’ya kadarki bölgede Türk veya Kürt olduğuna bakmaksızın çocukları sokaktan kurtaran, onlara okullar (hatta anaokulları) ve kurslar açtırıp hayata kazandıran bir komutana takılacağınıza, üzerlerine bomba yağdıranların peşine düşseniz ya! Zaten resmi tarihin mağduru olmuş bir kahramana siz de vurmaya kalkarsanız gaddarlar safına iltihak etmiş olursunuz, tarih de sizi böyle hatırlar.

Kaldı ki Karabekir Paşa, 1917’den 1922’ye kadar (İstanbul’da geçirdiği 6 ay hariç) bölge insanına nice fedakârane hizmetler vermiştir. Günlükler’inden birkaç satırı okuyalım:
“30 Mayıs: Lice parkı yanında bir Rüşdiye Mektebi yapmaya karar verdim. Bir de cami-i şerif. 3 Ocak 1918: Silvan’ın tarihî bir kaynağını bularak oraya gayet güzel bir çeşme yaptırtıyorum. Suyu pek latif olan bu çeşmeye benden sonra karargâhım Kâzım Karabekir Çeşmesi adını koymuşlar. Mıntıkamda daima köprü, yol ve çeşmelere her yerde ehemmiyet veriyorum.”

 Iğdır’da yağmur duası
1919 Mayıs’ında Kağızman’dan Iğdır’a gelir Karabekir Paşa. Iğdırlılar karşılarken, “Paşa, yağmursuzluktan kırılıyoruz. Senin methini çok işitiyoruz, dindarsın, iyisin. Bize medet et” derler. Kuldan değil, Allah’tan imdat istemelerini söylese de dağılmazlar. Yağmur duasını ısrarla onun etmesini isterler.

Neyse ki, yağmur duasını öğrenmiştir Paşamız. “Halkın samimi ısrarları üzerine kalbimi tamamiyle Cenab-ı Allah’a bağladım ve yalvarıyorum, siz de bir kere âmin deyiniz ve gidiniz. Umarım ki, Allah yardımcınız olacaktır” diye bitirir duasını.

Biraz dinlendikten sonra akşama çarşıya çıktığında yağmurun hakikaten başladığına şaşkınlıkla şahit olur. O heyecanla şunları yazar defterine:

“Her taraftan haykırışmalar, dualar yağmur şakırtısına tatlı bir nağme katıyordu. Bu olay bana Kars’ın zaptı anından fazla tesir yaptı. Kars’a ateş ve kan arasında giriyordum, burada rahmet ve şükran arasında dolaşıyordum. Hayatımın en mutlu zamanlarından birini yaşadım. Kıtlıktan kurtulan halkın sevinci Ermeni satırından kurtulanlardan daha fazla oldu.”
1925’de Meclis kürsüsünde Şeyh Said isyanı için, “Kürt ihtilali hükümetin idaresizliği yüzünden çıkmış ve büyümüştür” diyen de, Takrir-i Sükun Kanunu ile İstiklâl Mahkemeleri’nin kurulmasına ve idam cezası yetkisi verilmesine de karşı çıkan Karabekir Paşa’nın evet Türkçü sayılabilecek bazı fikir ve icraatı vardır ama bunlar asla ‘ırkçı’ olarak yaftalanamaz. Doğu’da Müslüman halkı Türk, Kürt diye ayırd etmeden katliam ve işgalden kurtaran, yetimlere kol kanat geren ama ‘Beyaz Türkler’ tarafından da itilip kakılan biridir Karabekir ve Sakık’ın eline ilk geçen baltayı taşa vurmuş olması tam bir talihsizliktir.

Ağrı İsyanı’ya alakası yok mu?

Öte yandan Ağrı’dan kaldırılmak istenen Hava Şehitleri Anıtı hakkında da epey yazılıp çizildi. Mesela Sırrı Sakık’a göre “Ağrı’nın hemen göbeğinde bir anıt dikmişler 1930’larda. Kürtleri bombalayan, Kürtler’in atalarını öldüren, Kürtlere orada ölüm ve kan kusturan o pilotların anıtı dikilmiş. Düşen uçağın pervaneleri, Kürtler’in gözünün içine sokuluyor.”

Buna Taha Akyol “Hürriyet”te cevap verdi. Akyol’a göre Sakık yanılıyordu. Anıtın 1926-30 yıllarındaki Ağrı isyanıyla alakası yoktu. Zaten hava şehitleri 1930’da değil, 1939’da İran Veliahdının düğününden dönerken hayatlarını kaybetmişlerdi.

Ne var ki, bu bilgilerin tashihe ihtiyacı var. Maddeleyerek gidelim:

    1) Ağrı’daki Hava Şehitleri Anıtı’nın üzerinde 1930 yılında yaptırılmış olduğu kocaman rakamlarla belirtildiği gibi anıttaki pirinç levhada da açıkça belirtilmiştir.
    2) Kitabeye göre anıt, Şehitler Anıtı olarak Nidai Paşa tarafından Ağrı İsyanı’nı bastırmak için gelen askerlerden şehit Kâmil ve Hüsnü Efendilerin hatırasını yaşatmak için yaptırılmıştır.
    3) 1939’da ise 2 hava şehidinin Ağrı’ya defni üzerine ismi Hava Şehitleri Anıtı’na dönüştürülmüştür.

Sonuçta Şehitliğin Ağrı İsyanıyla bir alakası var. Üstelik isyanda tam 8 hava şehidi verildiğini Hava Harp Okulu’nun resmi sitesinden öğrenmek de, bunları İhsan Nuri Paşa’nın “Ağrı Dağı İsyanı” adlı kitabından doğrulamak da mümkün. Zaten Robert Olson’un dediği gibi Kıbrıs ve Irak gibi istisnalar hariç Türk Hava Kuvvetleri’ni neredeyse tamamen Kürt isyanlarını bombalamakta istihdam etmiş değil miyiz?

Anıtın Ağrı İsyanı’nı bastırmakla alakası, bize tarihin ne denli girift bir alan olduğunu göstermesi bakımından da önemli.

Mustafa Armağan / ZAMAN