Filistin-Suriye cephesinde neden kaybettik?

Osmanlı’yı yıkan cephe Filistin-Suriye cephesinde neler yaşandı?

ABONE OL
GİRİŞ 02.10.2014 09:47 GÜNCELLEME 02.10.2014 09:47 Tarih ve Fikir
Filistin-Suriye cephesinde neden kaybettik?

Derin Tarih bu ay 1. Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümünde “Osmanlı’yı yıkan cephe” Filistin-Suriye cephesinde uğranılan hezimeti kapağına taşıdı. Bu hezimetin müsebbiplerinin, sonradan Cumhuriyet’in kurucuları olduğunu belirten Derin Tarih, bu yüzden ne sorgulandıklarını, ne de hesap verdiklerini vurguluyor.

Hezimetin müsebbibi Mustafa Kemal

Dosyanın ana yazısını kaleme alan Mustafa Armağan, zengin bir kaynakçadan beslenerek kaleme aldığı hacimli yazısında Osmanlı Devleti’ni 1. Dünya Savaşı’na sokan ve ‘savaşı kaybettiren üçlü’ diye lanse edilen İttihat ve Terakki liderleri Enver, Talat ve Cemal paşaların ailelerine maaş bağlandığını, dolayısıyla Cumhuriyet’in düşmanlık bir yana, resmen onları sahiplenmiş olduğunu belirtiyor.

Armağan’dan öğreniyoruz ki, gerek inkılap tarihi, gerekse akademisyenlerce kaleme alınan 1. Dünya Savaşı tarihi kitaplarında Filistin-Suriye cephesi hezimetinin ve faillerinin üzeri titizlikle örtülmüş:

“Osmanlı’nın belini büken ve Mondros Mütarekesi’ni imzalamak zorunda kalarak tarihe veda etmesine sebep olan, iki yıl devam etmiş bir ürpertici savaş bu kadar mı sığ anlatılır?

Peki nerede o üç Gazze muharebesi? Nerede Kudüs’ün, Filistin’in, Şam’ın ve Halep’in düşüşü? Nerede Allenby’nin askerî lise öğrencilerine bir savaş böyle kazanılır diye ders olarak okutulan Megiddo (el-Lecun) meydan savaşındaki zaferi? Nerede sadece 39 gün içinde tam 560 kilometre anavatan toprağından çekilmek zorunda kalan Osmanlı ordusunun yaşadıkları ve ona bu hezimeti yaşatan komutanların isimleri?

Tıs yok. Halbuki ilk iki Gazze muharebesini kazanmıştık İngilizlere karşı. Yazsanıza… Yok. Son Gazze muharebesini İngilizlerin Albay İsmet Bey’in (İnönü) Birüseba’daki kolordusunu yardıktan sonra kaybettiğimizi de yazın. Olur mu? Paşamız namağluptur.

Peki Nablus’ta (İngilizler Megiddo veya Armageddon savaşı derler) Mareşal Lord Allenby ile 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa’nın karşılaştığını ve Mustafa Kemal Paşa’nın yenilerek kuvvetlerine ricat emri verdiğini neden yazmıyorsunuz?

Hep aynı terane: Bir tek Mustafa Kemal Paşa ordusunu muntazaman geri çekmeyi başardı. 4. ve 8. ordularımız yeniliyor, 7. Ordu’ysa nasıl oluyorsa ‘çekiliyor’. Çekildi ama kaç kişiyle? İngilizlere ne kadar esir vererek ve ne miktarda silah, mühimmat, araç bırakarak? Şehit ve yaralı sayılarımızı da açıklayın. Açıklayın da millet öğrensin.”

Yazısında General Celal Erikan’ın anlattıklarına da yer veren Armağan şöyle devam ediyor:

“Liman Von Sanders ‘başarılı’ Mustafa Kemal’e değil, resmî tarihlerimizde başarısız sayılan Mersinli Cemal Paşa’ya güvenmiş ve Şam’ın savunmasını ona bıraktığı gibi kuvvetlerini ‘mucizevi bir şekilde geri çekmeyi başaran’ Mustafa Kemal’e, 7. Ordu’nun kalan kuvvetlerini 4. Ordu Komutanı Mersinli Cemal Paşa’ya bırakarak Rayak’a gitmesini ve orada başsız kalan kuvvetlerin başına geçmesini emretmiştir.

…Şam’a kadar verilen esir sayısı 50 bindir. Harekâtın sonunda bu rakam 75 bine çıkacak, 360 top ve 300 makineli tüfek de ganimet olarak İngilizlere bırakılacaktır. 50 bin esirin en az yarısı Mustafa Kemal’in başında olduğu ve ‘mucizevi bir şekilde’ geri çektiği söylenen 7. Ordu’suna ait olmalıdır. Mantığın gereği budur.”

Yıldırım Orduları Grubu Komutanı Mustafa Kemal’in İngilizlerin ilerleyişi karşısında üzeri örtülen “başarısız” komutasını belgeleyen Armağan İngiliz ajan Lawrence ile Mustafa Kemal arasında bir görüşme olduğunu da sağlam kaynaklardan doğruluyor.

İngiliz Savaş Komitesi gözünden Arap Meselesi

Dosyanın ikinci yazısını kaleme alan Doç. Dr. Gültekin Yıldız, 16 Aralık 1915’teki İngiliz Savaş Komitesi toplantısının tutanaklarını masaya yatırıyor. Katılımcılardan İngiliz diplomat-ajan Mark Sykes “Arap Meselesi”nin Suriye ve Filistin’den, bilhassa Beyrut’tan kaynaklandığını belirtmiş, bölgede kimin İngilizler tarafından kullanılıp kimin Osmanlı’ya karşı kışkırtılabileceği hakkında gözlemlerini dile getirmişti. Hayli tartışmalı geçen toplantı sonunda bölgenin Osmanlı birliğinden ayrıştırılması sonrasında İngiltere’nin Fransa ile üzerinde uzlaşması gereken taksimat planı da masaya yatırılmış, gelecek yıllarda önce Sykes-Picot Anlaşması ve sonra Balfour Deklarasyonu ile kendini gösterecek siyasî ve askerî politikaların çerçevesi belirlenmişti.

1. Dünya Savaşı hakkında doğru bilinen 10 yanlış

Dosya kapsamında “Bilinmeyen Yönleriyle 1. Dünya Savaşı”nı ele alan Yrd. Doç. Dr. Ali Satan 10 maddede doğru bilinen yanlışlara değiniyor.

İşte onlardan birkaçı: Enver Paşa sanılanın aksine savaşa girmeye pek de hevesli değildi. Osmanlılar İran’ı işgal etmeye kalkışmadı; sadece bu ülkeyi 1907’den itibaren işgal etmiş bulunan Rus ve İngilizlerle mücadele etti. Türk askerleri İtilaf orduları için kolay lokma değil, çok korktukları güçlü bir savaş makinası olmuştu; aynı anda 4 cephede, zaman zaman 5. cephede de muharebe etmeyi başarmıştı. Böyle bir performansı İngiltere dışında savaşan tarafların hiçbiri gösterememişti. 30 Ekim 1918’de Türk ordusu sanılanın aksine her bakımdan tükenmiş falan değildi; askerlerin elindeki silah ve mühimmattan başka depolarda 791 bin tüfek ve Anadolu’daki depolarda 4 bin makinalı tüfek ve 945 top daha mevcuttu.