Rus ajanları İstanbul’un haritasını çıkarmış

Tarihçi Doç. Dr. Oleksandr Sereda Osmanlı zamanında İstanbul’u gezmeye gelen Rus ajanlarının İstanbul’un haritasını çıkardıklarını söyledi.

ABONE OL
GİRİŞ 01.06.2015 12:32 GÜNCELLEME 01.06.2015 12:32 Tarih ve Fikir
Rus ajanları İstanbul’un haritasını çıkarmış

Sereda, Küçük Kaynarca Anlaşması’ndan sonra ajanların ‘resim yapıyoruz’ diyerek komple İstanbul’un topografik haritalarını çizdiğini ifade etti.

Geçtiğimiz hafta 29 Mayıs Üniversitesi tarafından düzenlenen III. Uluslararası Osmanlı İstanbul'u Sempozyumu'nun çok sayıdaki yurt dışı katılımcısı arasında 1999 depreminden bir gün önce İstanbul'a gelen Osmanlıca Araştırmaları Uzmanı 'Ukraynalı bir Türk' de vardı. Odessa kütüphanelerindeki 18 ve 19. Yüzyıl İstanbul'unu anlatan seyahat kitapları üzerine yoğunlaşan Doç. Dr. Oleksandr Sereda, çalışmalarını sürdürebilmek için Rusça, Bulgarca, Türkçe ve İngilizcenin yanı sıra üst seviyede Osmanlı Türkçesi de öğrenmiş. Şimdilerde Ukrayna Ulusal Bilim Akademisi'nde Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü öğretim görevlisi olarak çalışan Sereda'yla hem Ukrayna kütüphanelerindeki İstanbul seyahat kitaplarını hem de kendi hikâyesini konuştuk.

Odessa kütüphanelerinde İstanbul'u anlatan kaç eser var, biliyor muyuz?

Aslında tamamını göstermek isterdim ama bu elbette mümkün değil, çok büyük sayılardan söz ediyoruz burada. İstanbul üzerine en zengin koleksiyon Odessa'da tabi. İstanbul üzerine olan kitaplar sadece Rusça değil önce onu söylemek lazım, İngilizce ve Almanca eserler de var. Çok sayıda 18 ve 19. yüzyıl İstanbul'u üzerine yazılmış kitabın var olduğunu söylemekle yetineyim. Ben mümkün olduğunca ilginç olanları çıkarmaya çalıştım tabi, daha renkli nasıl gösteriyorlar İstanbul'u ona odaklandım.

Kategorilere ayırmışsınız…

Evet, başta o dönemde de kitap olarak basılmış seyahatnameler geliyor. Özellikle tüccarların, diplomatların ve sivil seyyahların hatıraları çok ayrıntılı, çok şaşırtıcı bilgilerle karşılaşmamızı sağlıyor. Mesela 18. Yüzyılın sonunda Kırım'ı geçerek İstanbul'a gelen bir kadın seyyah var. Aslında bu dönemlerde bugün 'dünya turu' dediğimiz seyahate çıkmak Avrupa'da çok popüler bir şey haline geliyor ama tabi ki bizim coğrafyada, Ukrayna'da, Rusya'da o tarihlerde kadınların dünya turuna çıkması görebileceğiniz bir şey değil.

O dönem dünya turuna çıkan birinin listesine almak zorunda olduğu büyük bir şehir tabi İstanbul…

Ama sadece bu da değil, yani önemli bir devletin başkenti olduğu için değil sadece daha pek çok farklı gerekçelerle İstanbul'a geliyorlar. 18. Yüzyıl sonu ile 19. Yüzyıl başında Batı dünyası, Şark'ı -özellikle Ortadoğu'yu- çok merak ediyordu. Klasik Oryantalizm işte, çok gizemli bir yapı gibi geliyordu onlara.

KİTAPLAR ÇEVRİLMEYİ BEKLİYOR

İstanbul üzerine yazılan seyahatnameleri gördünüz siz. Odessa'lı biri İstanbul'u nasıl görmüş. Onların İstanbul fotoğrafında daha çok ne var?

Özellikle dikkat ettikleri şeyler elbette değişiyor. Hani illa genel bir şey söyleyeceksek Doğu'nun gizeminden söz edebiliriz en fazla. Ama dediğim gibi seyyaha göre değişiyor vurgular. Mesela seyyah kadınlar daha çok giyim, mücevherler, gelenekler, aile düzeni gibi başlıklara dikkat etmişler. 18. Yüzyıl İstanbul'una gelen kişi bir tüccarsa tabi o daha başka şeylere odaklanıyor. Boğaziçi'nde bütün limanlara ilişkin, işlerin nasıl yürüdüğüne ilişkin pek çok ayrıntılı bilgi mevcut…

Türkçeye çevrilenler var mı bu eserler arasında?

Maalesef. Hiçbiri çevrilmiş değil. İstanbul tarihine ilişkin çok önemli tamamlayıcı kaynaklar bunlar. İstanbul'daki bazı dostlarımızla bununla ilgili konuşuyoruz tabi. Ukrayna'dan ve Türkiye'den araştırmacıların katılacağı bir çeviri komisyonu kurulmuş olsa o eserlerin tamamı çevrilebilir.

BİLGİ TOPLAMAK İÇİN İSTANBUL'A GELEN SEYYAHLAR DA VARDI

Peki, seyahatnamelerde İstanbul ya da İstanbullunun en çok neyi eleştiriliyor, en çok neyine hayran oluyorlar?

Burada sebepleri görmek gerekiyor. Gelen adam niçin buraya geliyor? Hepsi sadece gezmek için değil, bazıları ajan olarak geliyor buraya. Bilgi toplamak için… Onların yazdıklarında siyasetle ilgili vurguların çok daha fazla olduğunu görüyoruz. 'Şuraya gittim, şu paşayla görüştüm' gibi şeyler çoktur. Böyle olanların yanı sıra Bazili gibi küçük hikâyelere odaklanan, küçük sokakları genişçe anlatan, İstanbul'un panoramasını nerede daha iyi görebilirsiniz gibi detaylara yer veren hatıralar da var.

Siz de bir yerde seyyah sayılırsınız aslında. Yazacak mısınız?

Gerçekten düşünüyorum. Çalıştığım o insanlar arasına eklenmek isterim ben de.

İstanbul üzerine yazılanları üçe ayırıyorsunuz. Sivil seyahatnameler, askeri amaçlı hatıralar ve Hac yolculukları hatıraları… Üçünde de İstanbul fotoğrafı farklı değil mi?

Askeri topografik tasvirleri burada özellikle Rus Büyükelçiliğinde çalışan ajanlar çıkarıyordu. Ruslar, Almanlara ve Fransızlara bunu yaptırıyorlardı o zaman. Buraya gelip yolları, kasabaları araştırıp haritaya dönüştürüyorlardı. Niçin? Gelecekte planladıkları Osmanlı-Rus savaşları için. Bu bahsini ettiğimiz şey, 18 ve 19. Yüzyılda oluyor. Küçük Kaynarca Anlaşması'ndan sonra Rus seyyahların bu çalışmaları başlıyor. 1818 yılına kadar Ruslar, komple İstanbul'un topografik haritalarını çıkarmışlardı. Bu tabi bütün stratejileri değiştirdi. Bütün tepeleri, dereleri, küçük yolları göstermek gerekiyordu. Mesela zengin bir işadamı sanatçı kimliğiyle geliyor, oturup tepelerin, yolların resmini yapıyor. Bakınca 'ne olacak resim yapıyor işte' diyorsunuz ama adım adım yapıp yanyana koyunca ortaya o bölgenin haritası çıkıyor.

İstanbul Ortadoks dünyanın da başkenti

Bir de Hac yolculuğu bölümü var.

Hac için yolculuğa çıkıp da İstanbul'a uğrayan ve buradaki gözlemlerini aktaran çok sayıda hacı seyahatnamesi var. Fakat bununla ilgili ne yazık ki şöyle bir şey var, katologlarda çok sayıda kitap isminden haberdarız ancak Komünizm hâkimiyeti döneminde onların tamamı ortadan kaldırılmış. 70 yıllık bir Allahsızlık dönemi. Dini başlığı olan her şey ortadan kaldırıldığı için bunlara da ulaşamıyoruz. Ya da yakıldılar ya da KGB bunları alıp Moskova'ya götürdü, bilemiyoruz.

Ama şunu merak ediyorum Odessa'dan Hac için Kudüs'e gidecek biri niye İstanbul'a uğruyor?

Varna'yı geçerek İstanbul'a geliyordu yürüyerek. Hac yolculuğu atla bile yapılmaz, yürümeniz gerekir. Diğer taraftan Fener Rum Patrikanesi var burada. Bütün Ortodoks dünyanın merkezi burada sonuçta.

Bize Osmanlı döneminde Ukrayna çöldü dediler

Ukraynalısınız, Osmanlıca araştırmaları uzmanı olmak fikri nereden çıktı?

Ben Güney Ukrayna, Odessa doğumluyum. Güney Ukrayna, yaklaşık 320 sene Osmanlı idaresinde kalmış bir toprak biliyorsunuz. Doğduğum ve yaşadığım topraklarda Osmanlı'dan çok sayıda miras kaldı. Mezarlardan, az sayıdaki mimari eserlere, isimlerden bazı geleneklere Osmanlı'dan kalan çok iz var. Eskiden, Rus döneminden kalma bazı anlayışlar dolayısıyla Osmanlı çalışmaları çok fazla merak edilen bir şey değildi. Yasak değildi ama biri çalışmak istese 'niye çalışacaksınız Osmanlı dönemini, bir şey yok orada, o zaman burası sadece çöldü' gibi bir cümle duyardınız. O bakış açısına göre sadece 'Ruslar geldi ve medeniyet geldi' vardı. Ben, 'tamam çöl ama bakalım ne kadar çöl' dedim.

Ve araştırmaya başladınız…

Ve çalıştıkça hiç de anlatıldığı gibi olmadığını gördüm. Çok hareketli, çok renkli bir hayat varmış. Çok çeşitli millet, çok farklı inanç bir arada yaşamış. Ve daha ilginci Osmanlı zamanında insanlar Rusya'dan, Moldova'dan, Polonya'dan kaçıp Osmanlı topraklarına geliyorlardı. Rus kitaplarında zaten sabit bir Osmanlı imajı vardır tahmin edersiniz ki, 'Osmanlı düşmandı' tadında. Afedersiniz ama madem o zaman burası çöl, madem Osmanlı hukuk tanımaz bir devlet neden sizin ülkenizden insanlar kaçıp buraya geliyor? Gerçekte Osmanlı dönemi, bir barış dönemiydi.

Çalışmalarımı haliyle Rusça kitaplar üzerinden sürdürüyordum ama ilerledikçe çok eksik olduğunu gördüm. Baktım ki Türkçe kaynakları da görmem gerekiyor. Bunun için Türkçe öğrendim. Sonra İstanbul Üniversitesi'nde çalışmaya devam ettim. Çok kıymetli hocalarım oldu, Prof. Kemal Beydilli, Prof. Feridun Emecen gibi ki hala hocalarımdır. Bu hocaların yanında çalışmış olmak benim için büyük şans.

Yusuf Genç/Yeni Şafak