Türkiye'nin hiç bir zaman unutamadığı iyilik!

Pakistan'ın milli şairi ve büyük İslam düşünürü Muhammed İkbal vefat yıldönümünde anılırken Türkiye için yaptığı iyilik hiç unutulmadı!

ABONE OL
GİRİŞ 22.04.2016 10:35 GÜNCELLEME 22.04.2016 11:01 Tarih ve Fikir
Türkiye'nin hiç bir zaman unutamadığı iyilik!

Hindistan'daki Müslümanların bağımsızlık mücadelesini ilk defa dile getiren ve Pakistan devletinin fikir babası olarak bilinen İkbal, aynı zamanda İslam dünyasında etkili bir şair ve mütefekkir olarak tanınıyor.

Pakistan'ın Pencap eyaletine bağlı Siyalkut kentinde 1873'te doğan İkbal'in ailesi tasavvufla ilgiliydi. İlk eğitimini Kur'an üzerine aldı. İkbal'in ilk hocası olan babası Nur Muhammed'in onun hayatında büyük etkisi olduğu belirtiliyor.

İkbal, Kur'an-ı Kerim eğitimini medresede tamamladıktan sonra, Arapça ve Farsça hocasının yönlendirmesiyle İslam edebiyatıyla ilgilenmeye başladı. Yüksek öğrenimine başlayan İkbal, 1899 yılında Pencab üniversitesinden birincilikle mezun oldu.

Londra'daki Cambridge Üniversitesinin felsefe ve iktisat bölümünden 1905'te mezun olan İkbal bir süre Londra'da kaldı. İkbal, burada Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesinde ders verirken İslami konularda konferanslarına başladı. Yine Londra'da kaldığı süre içinde hukuk eğitim alan İkbal, diplomasını aldıktan sonra Almanya'da Münih Üniversitesinde felsefe dalında doktora yaptı. İkbal, "İslam öncesi ve İslam sonrasında İran'da felsefi düşünce" teziyle doktorasını tamamladı.

Doğuyla Batı arasında bir köprü kurmaya çalışan İkbal, İbn Teymiye'den Gazali'ye, Mevlana'dan Nietzsche'ye uzanan geniş bir ağdan yararlandı, bu düşünürlerin fikirlerinden faydalanarak kendi düşünce dünyasını inşa etmeye çalıştı.

PAKİSTAN'IN MEHMET AKİF'İ

Muhammed İkbal ülkesinde siyasete de el atmış ve halkını bu konularda yönlendirmişti. Onun siyaset hakkındaki düşüncesini özetleyen sözleri, "Siyaset çalışmak, izzet ve şerefe davet etmektir." şeklindeydi.

"Müslüman Hint mücahitler" adıyla yazdığı şiirlerinin Hindistan'daki Müslümanları hareketlendirerek, İngilizlere başkaldırmalarında ve Pakistan'ın kuruluşuna giden sürecin başlamasında büyük etkisi olmuştu. Bu yönüyle İkbal, Mehmet Akif Ersoy'a da benzetiliyor.

TÜRKİYE'NİN MİLLİ MÜCADELESİNE EN ANLAMLI KATKI

İkbal, Kurtuluş Savaşı yıllarında, Pakistan halkını, Türk milli mücadelesine destek vermek için örgütleyerek, milli mücadelede kullanılmak üzere Pakistan halkından toplanan paraların Ankara hükümetine yollanmasına öncülük etti. İkbal, milli mücadelede kullanılmak üzere Pakistan halkından 1.5 milyon sterlin toplayıp Ankara hükümetine yollatmıştır.

MUHAMMED İKBAL'İN ÇANAKKALE RÜYASI

Çanakkale'de savaşın en kızgın anlarının yaşandığı sıralarda, Pakistan'ın Lahor kentinde, en büyük alanlardan birinde, halkın büyük bir teveccüh gösterdiği muhteşem bir miting düzenlenir.

Mitingin amacı Çanakkale'de çarpışan Türklere yardım ve gönüllü toplamaktır. Halkın büyük çoğunluğunun fakir olmasına rağmen, meydanlara serilen yardım sergilerine, kulaklarındaki küpelerini, parmaklarındaki alyansları, evdeki eşyalarını satarak elde ettikleri paraları atarlar kadim dostlarımız. Muhammed İkbal çıkar kürsüye ve birkaç gün önce gördüğü rüyayı anlatır mahçubiyet içerisinde.

İkbal ile birlikte meydandaki herkes hüngür hüngür ağlamaktadır. Gönderilen maddi yardımların yanında bir de içten dualar ederler Çanakkale'deki kardeşlerine. İçlerinden bazıları son kuruşlarını da verdikleri yetmezmiş gibi cephede savaşmak üzere gönüllü yazılırlar.

PAKİSTANLI ANNENİN GÖZ YAŞARTAN FEDAKARLIĞI

Bütün bunların hepsi bir yana sessizce gerçekleşen bir olay daha yaşanır o gün. Yürekleri parçalayan, işte inanç bu, kardeşlik bu dedirten olay şöyledir;

Meydandaki bu muhteşem mitinge kucağındaki yeni doğmuş bebeği ile iştirak eden bir anne, yeni dul kalmış ve verecek bir şeyi de olmadığından eziklik içerisinde kıvranmaktadır. Fakat birden hızlı ve emin adımlarla uzaklaşır oradan. Nihayetinde zengin bir efendinin konağının önünde durur. Kapıyı çalar ve efendi ile görüşmek istediğini söyler hizmetkarlara. Dilenci olduğunu düşünerek almak istemezler bu kadını. Fakat ısrar eder kadın ve çıkarırlar zengin efendinin karşısına. Efendi sorar ne istiyorsun diye.

Cevap verir kadın; "Bebeğimi sana satmak istiyorum."

O devir de hizmetçi olabilecek küçük yaşta çocuklar satılmaktadır. Fakat bu yeni doğmuş bir bebektir. Hangi anne, canından çok sevdiği yavrusunu ve hangi sebeple satmak istemektedir. Zengin efendi sorar ama cevap alamaz kadından. Merak eden efendi çocuğu alır. Parayı verir kadına ve takip etmelerini emreder hizmetkarlarına. Lahor'daki miting meydanına kadar takip ederler kadını. Çocuğunu satarak elde ettiği parayı kuruşuna kadar meydandaki sergiye bırakır kadın. Hizmetkarlar efendiye anlatırlar olayı. Şaşkınlık içerisinde kalan efendi, bulup getirin o kadını der. Bulur, huzuruna getirirler kadını. Efendi ; Sen söylemedin ama ben seni takip ettirdim ve paranı Çanakkale'ye gönderilmek üzere bağışladığını öğrendim. Bunu niçin yaptığını bana anlatmak zorundasın der.

İNGİLİZ'E KÖLE OLACAĞINA SİZE HİZMETKÂR OLSUN

Kadın, efendiye dönerek, işte İslam Kadını bu dedirtecek ve oradakileri yüreğinden vuracak sözleri söyler;

Şimdi sen diyorsun ki ; Çanakkale'ye gönderilecek bir silah için koklamaya doyamadığın yavrunu niye sattın öylemi ? Osmanlı zayıf düştüğünden beridir, yanıbaşımıza kadar gelen İngilizlerin yaptığı zulümler ortada. Bu gün Muhammed İkbal dedi ki ; Eğer Osmanlının son kalesi olan Çanakkale'de geçilirse, Hilafet kalmaz ve iyi bilin ki sıra sizdedir. Eğer İngiliz burayada gelir, namuzumuza el uzanır, bayrak iner, vatan toprağı düşmanın pis çizmeleri altında çiğnenirse, çocuğum olsa ne olur, olmasa ne olur. İşte bu yüzden hiç tereddüt etmeden sattım yavrumu. İngilizlere köle olacağına size hizmetkar olsun.

Anadolu kadınından farklı düşünmeyen bu Pakistanlı kadının duyarlılığından çok etkilenen zengin efendi dersini alır. Bu sözler üzerine, hizmetkarlarına derhal çocuğu kadına geri vermelerini emreder. Ardından yüklü bir miktar daha parayı miting meydanına gönderir.

Ali Şeriatî O’nu şöyle anlatır:

“İkbal bir din ve dünya insanı, iman ve ilmin, akıl ve duygunun, felsefe ve edebiyatın, irfan ve siyasetin, Allah ve halkın, ibadet ve cihadın, inanç ve kültürün, dünün ve bugünün kişisi, gecelerin abidi, gündüzlerin arslanı idi, tek bir kelime ile müslümandı.”

Okumaya büyük önem verirdi. Bazen bu sebeple yemeyi içmeyi bile unuttuğu olurdu.

Kur’an onun için en temel dinamikti. Kur’an’ı ezberlemişti. Bir şiirinde de şöyle der:

“Bizim varımız yoğumuz kitap(Kur’an) ve hikmettir

Bu iki kuvvet millete itibar kudret verir”

GÖZLERİNİ KAYBETTİ!

İkbal, 1934'te kansere yakalandı. 1935-1937 yılları arasında Bhopal'da tedavi olan İkbal'in daha sonra gözleri de katarakt nedeniyle kapandı. İkbal, 21 Nisan 1938'de hayata gözlerini yumdu.

Cenazesi 70 bin kişiyle kılınan İkbal, Lahor'da defnedildi. Öldüğünde 61 yaşındaydı.

İkbal, Pakistan'da televizyon ve radyolarda düşünce dünyası üzerine yapılan programlar ve çeşitli etkinliklerle anılıyor.

KAYNAK : AA, Haber7