Anadolu Arapları Mıhallemiler ilgi bekliyor

Anadolu'ya gelen ilk Arap topluluklarından Mıhellemiler Mardin'de neredeyse Kürtler kadar nüfusları olduğu halde Süryaniler kadar ilgi gösterilmemesinden şikayetçi. Dışlandıklarını düşünen Mıhellemilerin ileri gelenleri “çantada keklik değiliz” diyor. İşte bilinmeyen yönleriyle Mıhallemiler:

ABONE OL
GİRİŞ 03.12.2012 10:48 GÜNCELLEME 03.12.2012 16:17 Tarih ve Fikir
Anadolu Arapları Mıhallemiler ilgi bekliyor

Emrullah Öztürk'ün haberi

Türkiye Mıhallemileri ilk olarak Elvis Presley'in akrabası olarak tanıdı. Sonra Presley'in kızıyla evlenmiş olan Michael Jackson'ın ölümü üzerine mevlid okutmalarıyla yeniden gündeme geldiler. Ancak Mıhallemilerin ileri gelenleri böyle tanınmaktan pek memnun değil. Çünkü Mıhallemiler kadim bir tarihe sahip Mezopotamya'da önemli bir yerdeler. Bugün 25 kadar Arap köyü bulunan Mardin'de sayıları 300 bini bulan Mıhallemi yaşıyor.

Tarihi geçmişleri çok eskilere dayanan ve Güneydoğu'nun önemli bir parçası olan Mıhallemiler, bugüne kadar haklarında yok denecek kadar az miktarda araştırma yapılmış topluluklardan biri.

Mardin'de Mıhallemilerin bazı ileri gelenleriyle yaptığımız görüşmede Mıhallemilerin tarihi ve bugüne dair yaşadıkları temel sorunlar üzerine konuştuk.

LEHÇELERİ KUR'ANI KERİM'İN YAZILMIŞ OLDUĞU LEHÇEYE YAKIN

Mıhallemilerin rahatsız olduğu asıl konu, soyları hakkında ortaya atılan bir takım spekülasyonlar. Bazı Batılı kaynaklarda Mıhallemiler Kürt veya Arapça konuşan Kürt, bazılarındaysa ırken ve mezhep olarak Süryani oldukları yönünde iddialar yer alıyor. Kökenleri hakkında çeşitli kaynaklarda farklı görüşler ileri sürülse de kendileri de bir Mıhallemi olan Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi sekreteri Abdulbaki Bozkurt ve Eğitim-Bir-Sen Midyat Şube Başkanı Abdulkadir Altay, Mardin'de yaşayan Mıhallemilerin kendilerini Arap olarak tanımladıklarını söylüyor.  “Mardin'in İslamlaşması” üzerine bir yüksek lisans tezi ve bir de Mıhallemelilerle ilgili makalesi bulunan Ortaçağ Tarihi doktora öğrencisi Bozkurt, konuştukları dilin de Kur'an-ı Kerim'in yazılmış olduğu Hicaz lehçesine en yakın lehçelerden biri olması bunun en güçlü kanıtı olduğu görüşünde. Yüksek lisans tezinde bugün Mezopotamya olarak bilinen Fırat ve Dicle arasındaki bölgeyi El Cezire olarak adlandıran Bozkurt, Mezopotamya adını eski Yunanlıların, El Cezire'yiyse Arapların kullandığını belirtiyor.

“Mardin'de sadece Mıhallemiler yok” diyor Bozkurt ama bölgeye ilk gelen Arap kabilelerden birinin Mıhallemiler olduğunu iddia ediyor. O zamanki isimleri "Beni Rebia" olarak geçiyormuş. Mıhallmiler de o kabilenin bir alt koluymuş.

İLGİ BEKLİYORLAR

Bugüne kadar Türkiye'yi vatanları bilmiş olan bu topluluk devletten biraz ilgi bekliyor. Son dönemde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yönelik projelerde olsun, yeni Anayasa çalışmaların da olsun kendilerinin de hesaba katılmalarını istiyorlar. Çünkü bölgede Kürt ve Süryaniler kadar onlar da kendilerini söz sahibi olarak görüyor.

VATAN SEVGİSİ ÜLKÜCÜDEN DAHA FAZLADIR

Mıhallemiler'in vatanına milletine bağlı olduğunu dile getiren Bozkurt, “Mıhallemi yürekten ülkesini savunur. Vatan sevgisi bir ülkücüden de daha fazladır” diyor.

ÇANTADA KEKLİK DEĞİLİZ 

Batı'daki algının Güneydoğu'da herkesin aynıymış gibi olduğuna dikkat çeken Bozkurt, hükümete de şu cümlelerle sitemde bulunuyor: 
"Hükümette de sanki bu bölgenin bir tek temsilcisi birileriymiş gibi algı var. Toplumun farklı kesimlerinin de görüşlerinin alınması da faydalı olur. Araplar çantada keklik gibi görülmesin. Geçtiğimiz genel seçimlerde Muammer Güler'i Midyat'ın Söğütlü beldesinde ağırladık. Kendilerinden okul için söz aldık ancak üzerinden kaç yıl geçmesine rağmen hala bir şey yapılmış değil. Şu an oradaki okulun halini gidin görün. 1938 yılında yapılmış bir okulda eğitim görülüyor."

ARAPLARDA UYANIŞ VAR

Bozkurt, Mardin'in içerisinde yaşayan Arapları da pasif oldukları için eleştirmeden geçmiyor. “Ön plana çıkmayı sevmezler. Ama bizi de idare etsinler, derler” diyor. Ama son dönemde bölgedeki bazı gelişmelerin etkisiyle Araplarda bir uyanış olduğuna da dikkat çekiyor.

DIŞLANDIKLARINI DÜŞÜNÜYORLAR

Altay ise yerel bazda çok fazla siyasi pozisyonları olmadığı ve lobi faaliyetlerinde bulunmadıkları için dikkate alınmadıklarını kaydediyor. Altay'a göre Araplara devletin sadık elemanı, sistemin uşakları olarak bakılıyor. Dışlandıklarını ifade eden Altay, “Doğu'dan Batı'ya gittiğimizde potansiyel Kürt şeklinde değerlendirilir. Araplar ne kendilerini Türk olarak tanımlayabiliyor ne de Arap olarak aidiyet duygusundalar. Araplar çözüm odaklı hareket etme gibi yapıları var. Ne sistemle ne gruplarla çatışmaya girmişlerdir" diyor.

SİYASİ ANLAMDA ARAPLAR TEMSİL EDİLMİYOR

Altay, Mardin'de yüzde 30-35 civarında çeşitli Arap grupları olduğunu ancak buna rağmen siyasi anlamda Arapların temsil edilmediği düşüncesinde. “Etnik azınlıklarla ilgili programlarda Süryaniler sürekli dikkate alınıyor. Ama biz asli unsur olarak gördüklerinden midir bilmiyorum ama bizler davet edilmiyoruz” diyor.

KÜLTÜRLERİNİ YAŞATMAYA ÇALIŞIYORLAR

Midyat'ta yaşayan Altay, modernizm karşısında kendi kültürlerinin yok olmaması için de yoğun bir uğraş veriyor. Kurdukları www.haldeh.com adıyla kurdukları internet portalında ne yedikleri, ne içtiklerine kadar Mıhallemilerle ilgili her şeye ulaşmak mümkün.

YÖRESEL YİYECEKLER

Midyat'ta kışları çok soğuk geçtiği için yöre halkının kışlık yiyeceğini önceden hazırlamak zorunda olduğunu belirten Altay, “Güneydoğu'da kültür halini almış “Dırmala” yani kışlık et ihtiyacının önceden beslenen hayvanların kesilerek karşılanması geleneği Arap köylerinde de geçerli. Kesilen hayvanların eti tuzlanarak söğüt dallarından yapılmış büyükçe sepetlerde (gerzel) saklanır. Kış günlerinde çayır çayır yanan sobanın üstüne konan tencerelerde ağır ağır pişen tuzlu etin tadına doyum olmaz” diyor. Yörede üzüm önemli bir besin kaynağı. Kış için “Mazruvna” adı verilen üzümün şırasından “Havdel”  ve “Hariye” adı verilen pestil ile  “Matbah” yani pekmez yapılıyor.

Bölgede en çok tüketilen temel besin maddelerinden biri de bulgur. Kışa hazırlıklı girmek zorunda olan her vatandaş bulgurunu önceden hazırlamak zorunda. Bulgur "metfune" denilen kış türlüsünden "şembureke" adı verilen böreğe kadar her yemekte kullanılıyor.

GELENEKLERİ

Mışreqê

Gelenek ve göreneklerine son derece önem veren Mıhallemiler, işleri kışın genellikle olmadığı için bu dönemi kış eğlenceleriyle geçiriyor. Bu eğlencelerden birisi de “Mışreqê” adı verilen güneşli kış günlerinde, rüzgar almayan bir yerde güneşlenme ve sohbet etme günleri. Burada anlatılan olaylar ve hikayeler bölge insanın kültürünün özünü oluşturuyor. Yaşlıların tartışmalarında kullandıkları dil mecaz anlatımlar ve deyimlerden meydana geliyor. Ağır bir edebi dil varmış bu sohbetlerde.

Helle

Kışın karlı havalarda "Helle" denilen karda sürek avı geleneği var. Silahsız yapılan bu avda meşe ağacından yapılmış kalın sopalar kullanılıyor.

Batıl inançları

Bazı batıl inanışlar genellikle israiliyattan gelme ve batıl bazı hurafelerse kötü bir durumun ortaya çıkmasını engellemek için söylenmiş. İşte birkaç örnek:

-Faydalı olanlar-

-“Yere tuz dökmeyin, ahîrette göz kapaklarınızla toplayacaksınız” (“le bızzun ıl mılh kele fıl ehrê tıt lımmuhu bı ıcfen ‘ayneykın”) söylentisi. Bunun nedeni eskiden tuzun çok zor bulunması ve tuzun israfını önlemekmiş.

- Tencereden yemek yemeyin yoksa düğününüzde yağmur yağar (Li yekıl mın matbahiyê, ti hıt fı kırru (de'vıtu) matar) Bu ifade, yemek yeme adabına uymayanlar için söylenmiş

-Zararlı olanlar-

-Çarşamba günü yıkanılmaz (banyo yapılmaz) cin çarpar.

-“Ekmeği ters bırakmayın, günahtır.” söylentisi.

- Kertenkeleye bakmanın sevapları götürdüğüne inanılması

MAĞARA CAMİ

Yöredeki en eski camiyse Ulu Cami adıyla bilin Mağara Cami. Mağara isminin verilmesinin nedeni caminin kayanın yontulması sonucu mağara tarzında yapılmış olması. Yazların kavurucu sıcağından, günün yorgunluğundan kurtulmak ve evin kalabalık ortamından kaçıp sığınılacak huzur verici, serinletici, sakin ve ideal yer bu kutsal mekândır.

BU KÖYLERDE HASTALIKLARA PEK RASTLANMAZ

Sarıkaya (Haldeh) köyünde doğmuş büyümüş ve şu anda yurt dışında eğitimini sürdüren Hüseyin Bekir Ali'nin şu sözleri yöredeki yaşamı biraz olsun özetliyor: 
Temiz hava ve su, köyün çok önemli zenginliklerindendir. Bu nedenle hastalıklara pek rastlanmaz.  Bu köyde öyle insanlar tanırım ki yüz yılı aşmış yaşlarına rağmen ne doktor yüzü görmüş ne de ilaç içmiştir. Çünkü doğal beslenirler. Besinlerinde kimyasal katkılar yoktur. Köy insanları o kadar hareketlidir ki bedenleri çok kuvvetlidir.

 

KAYNAK : Haber7