Kopuz: Telaşa kapılmak doğru okuyamamaktır
İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, şu anda dolar karşısında değer kaybı yaşayan tek gelişmekte olan ülke parasının Türk Lirası olduğu şeklinde bir imaj vermenin son derece yanlış bulduğunu belirterek, "Türk lirasının değer kaybediyor diye telaşa kapılmak, ekonomiyi doğru okuyamamak demektir" dedi.
ABONE OLKopuz yaptığı yazılı açıklamada sadece birkaç ekonomik veriye bakılarak ekonominin kötü olduğunun söylenemeyeceğini vurgulayarak, şu anda dolar karşısında değer kaybı yaşayan tek gelişmekte olan ülke parasının Türk Lirası olduğu şeklinde bir imaj vermenin son derece yanlış olduğunu kaydetti.
Dünyadaki birçok ülke şu anda benzer bir durumun yaşandığına işaret eden Kopuz, dünyada yaşanan durumun ortak özelliklerinin ise Türkiye gibi cari açık veren ülkeler olmalarını gösterdi.
Türkiye'de mayıs ayının ikinci yarısından bu yana doların 1,86 liradan başlayarak 2,07 lira düzeyine kadar tırmandığını hatırlatan Kopuz, şunları kaydetti:
"22 Mayıs'taki 1,86 lirayı dikkate alıp, bugün 2,03 liranın üzerinde seyreden kur düzeyine baktığımızda, yüzde 9,7 düzeyinde bir değer kaybı söz konusu. Bu hakikaten ciddiye alınması gereken bir oran. Diğer yandan, eğer bu değer kaybı sadece Türkiye'ye özgü bir şey olsaydı ekonomik durum çok sıkıntılı diyebilirdik.
Ama Türkiye ile aynı küresel rekabet liginde, ihracat odaklı ülkeler olarak değerlendirilen diğer gelişmekte olan ekonomilere baktığımızda, 22 Mayıs'tan bu yana Hindistan para birimindeki değer kaybının yüzde 13, Güney Afrika'nın yüzde 7,5, Endonezya'nın yüzde 10, Malezya'nın yüzde 8,5 ve Brezilya'nın yüzde 15 olduğunu gözlemliyoruz. Söz konusu oranlar, TL'nin değer kaybının küresel ekonomideki gelişmeler anlamında, istisnai bir durum olmadığını gösteriyor"
- Para birimlerinin değer kaybetmesi
Kendi yerel para birimlerinde dolara karşı değer kaybı yaşayan ülkelerin sadece gelişmekte olan ülkeler olmadığına da dikkati çeken Kopuz, Rusya'nın bunun en güzel örneği olduğunu aktardı.
Kopuz, son verilere göre, yıllıklandırılmış bazda 50 milyar dolar cari fazla veren ve Merkez Bankası'nda 513 milyar dolar uluslararası rezervi olan Rusya para biriminin de dolar karşısında yüzde 6 değer kaybettiği bilgisini vererek, "Bu nedenle, dolar-TL kurunun 2,05 liraya çıkmasını da yadırgamamalıyız. Mevcut veriler ışığında, TL'nin ortalama yüzde 10 değer kaybetmesi şaşırılmaması gereken bir tablo. Çünkü küresel rekabette TL'nin değerini yeniden ayarlaması, kendini yeniden konumlandırması gerekiyor" değerlendirmelerini yaptı.
150 yıldır müzmin cari işlemler açığı verildiğini anımsatan Kopuz, "Her yıl gerek cari işlemler açığının finansmanı, gerekse de büyümeye katkı amacıyla, dünyadan en az 50 milyar dolar dış finansman bulmak durumunda olan bir ülkeyiz. Türkiye'nin kamu ve özel sektör dış finansman açığı 160 milyar dolar düzeyindeyse, küresel ekonominin karıştığı, belirsizleştiği ve bizim gibi gelişmekte olan ekonomilerden sermaye çıkışının ağırlık kazandığı dönemlerde, TL de değer kaybeder, rupi de, real de, ruble de" ifadelerini kullandı.
Kopuz, ekonominin psikolojik tarafının asla unutulmaması gerektiğine de değinerek, dolardaki yükselişe ilişkin şunları kaydetti:
"Böyle dönemlerde, döviz kurlarındaki yükselişi, gökyüzüne roket atmaya benzetebiliriz. Roketin içine bindirilmiş olan döviz kurları, dolar/TL veya Euro/TL kuru, roketin yakıtı yettiği ölçüde gökyüzüne tırmanır. Roketin yakıtı, iç ve/veya dış ekonomik ve siyasi gelişmeler, gerginlikler veya belirsizlikler olabilir. Ekonomik ve siyasi belirsizlikler ne kadar derin ve şiddetli ise, roketin yakıtı da o kadar fazladır ve döviz kurları o kadar gökyüzüne tırmanır.
Ancak, roketin yakıtını oluşturan siyasi ve ekonomik belirsizlikler veya gerginlikler ilk andaki etkisini kaybetmeye başladığında, yani roketin yakıtı bitmeye başladığında, yerçekimi kuralı devreye girer ve yükselen döviz kurları yeniden yeryüzüne süzülmeye, toprağa geri dönmeye başlar. İşin doğası, kuralı budur. Böyle bir ortamda ekonomi yönetimi devreye girer. Piyasaları dizginler, teskin eder, rahatlatır."
- Ekonomi yönetimi piyasaları rahatlatmalı
Kopuz, içinde bulunulan durumda, ekonomi yönetiminin, piyasaları tedirgin eden ekonomik ve siyasi belirsizliklere karşı kaygıları giderecek kararlı ve inandırıcı bir duruş sergilemesi gerektiğini dile getirerek, şunları ifade etti:
"Böyle dönemlerde, ekonomi yönetiminin sessiz kalması iyi değildir. Tersine, ekonomi aktörlerinin, reel sektörün, finans çevrelerinin güvenilir bakan ve bürokratlardan yatıştırıcı açıklamalar bekledikleri dönemlerdir. Böyle dönemlerde sessiz kalmak bile piyasanın tedirgin olduğu siyasi ve ekonomik belirsizlikler kabullenilmiş izlenimi verir. Nitekim kimi uluslararası derecelendirme kuruluşları ve uluslararası finans kurumlarının raporlarında, Türk ekonomisinin zafiyetleri ve zayıf yönlerine yönelik çok fazla mesaj görmeye başladık.
Bu mesajlara izin verilmemesi gerekiyor. Bu nedenle, eylül ayının Türk ekonomi yönetiminin, Türk ekonomisinin yurtiçi ve yurtdışı algısı açısından 'çalışmalarını artırmasından' ziyade, 'seferberlik' içinde geçireceği bir ay olmasında yarar görüyoruz."