Elijah Wood tam bir Türk müziği hayranı çıktı

'Yüzüklerin Efendisi'nin Frodo'su Elijah Wood, DJ olarak huzurlarınızda. Üstelik Erkin Koray'ları, Barış Manço'ları keşfetmiş; Selda Bağcan'ın parçalarını çalan bir DJ.

ABONE OL
GİRİŞ 23.02.2014 03:15 GÜNCELLEME 23.02.2014 06:00 Ünlülerin dünyası
Elijah Wood tam bir Türk müziği hayranı çıktı

Wood'un Hürriyet gazetesine verdiği özel röportajda Türk müziğine hayran olduğu ortaya çıktı.

İşte ünlü aktör ile yapılan o röportaj;

Hâlâ 18'inde gözüken, 33 yaşındaki birinin "Çeyrek asırdır bir sektördeyim" demesi kulağa tuhaf gelebilir, doğrudur. Elijah Wood da bunun farkında. Minyon tipi, façasız suratı, temiz ifadesi ve sıfır kapris/sıfır yük hali nerede; Hollywood'un çocuk yıldızı, 'Yüzüklerin Efendisi'nin Frodo'su, o 25 yıllık kariyer nerede... İstanbul'da kaldığı otelin bahçesinde, bir elinde sabah sigarası, diğerinde sabah kahvesi söylediği ilk cümle bu tersine imajı doğrular nitelikte: "Biliyorum, henüz yolun başında bir halim var. Sanki hiçbir şey yaşamamış, hiçbir şey görmemiş gibi... Bilmiyorum, belki de bu iyi bir şey."

90'ların aile filmlerinden Huckleberry Finn'in Maceraları, Flipper, Oliver Twist size çocukluğunuzu hatırlatıyorsa; sinema salonunda dramayı içine ilk çekişiniz Kevin Costner'lı 'The War'a (Savaş), Macaulay Culkin'li 'The Good Son'a (İyi Evlat) denk düşüyorsa Elijah Wood size 'Orta Dünya'dan daha fazlasını hatırlatabilir. Zira, kendisi çocuk şöhretlerin Hollywood'da altın çağını yaşadığı dönemdeki altın sarı saçlı ufaklıkların başını çekiyor.

Önünde bir boy daha büyük Leonardo DiCaprio, arkasındaysa bir ton daha sarı Culkin var. Hepsiyle dost, hepsiyle arkadaş: "Kariyeriniz farklı yola gitse de uzun süre karşılaşmasınız da gördüğünüzde kaldığınız yerden devam edebiliyorsunuz." Woods, uzayıp giden bu listede yolu rehabilitasyondan geçmemiş, adı skandallara batmamış belki de tek çocuk yıldız. "Nasıl yetiştirildiğinle alakalı sanırım" diyerek tüm krediyi annesinin hanesine yazıdırıyor. Küçük bir 'aç parantez' notuyla: "Beni iyi bir aktörden çok, iyi bir insan olarak yetiştirme derdindeydi. İnsanların bana ayrıcalıklı davranmasına asla izin vermedi." Culkin'in babasının ne kadar da 'korkutucu bir herif' olduğunu hatırlatması çocukluk arkadaşını koruma içgüdüsünden olabilir mi?

Woods'un bizim sokaklarda "Harry Potter değil mi o?" diye yolunun kesilmesine bakmayın. (Evet, yaşanmış hikâye. Neyse ki organizasyon yetkilileri Elijah durumu çakmadan araya girmiş, 'Yok amca başkasıyla karıştırdın sen' diyerek geçiştirmiş.) Dünyanın neresinde olursa olsun hâlâ sokakta 'Hey Frodo! Bir imza! Bir fotoğraf' lafları yolunu kesiyor. Neyse ki meseleyi kendi içinde çoktan halletmiş: "Çoğu insan beni hâlâ Frodo olarak çağırıyor. Belki de bunun üzerine daha iyi bir iş koymayacağım, ölene kadar Frodo olarak kalacağım. Bununla bir derdim yok, baştan kabullendim. Neden olsun ki? Sinema tarihinin en başarılı karakterlerinden birinden bahsediyoruz. Yüz yıllar boyunca popüler kültürden silinmeyecek bir film, bir roman bu."

Orta Dünya'ya ilk adım attığı gün daha 17 yaşındaydı. Ekibin gece boyunca birbirine sarılarak ağladığı final partisindeyse artık 22 olmuştu. "Yeni Zelanda ikinci evim, ekip de ikinci ailem gibi oldu" derken gayet ciddi! Özellikle Liv Tyler ve Orlando Bloom ile üç kardeş gibi olmuşlar: "Belli ritüellerimiz vardı. Her pazar brunch'a gittiğimiz bir yer vardı. Saatlerce kalkmazdık." Hobbit filmi zamanı birkaç günlük çekim için gittiği Yeni Zelanda'da bir aydan fazla kalması ekibe bağlılığının en somut kanıtı.

Selda Bağcan'ı ilk dinlediğimde aklımı kaçırdım Müziğe olan merakı gelip geçici bir gençlik hevesi ya da ismini cilalatma projesi değil. "Çocukluğumdan beri en az oyunculuk kadar hayatımda, içimde" derken ritim tutmaya başlaması da bu yüzden: "Nereye film çekmeye gitsem yüzlerce CD taşırdım beraberimde. Neyse ki iPod'lar çıktı!"

İlk DJ'lik denemeleri Yeni Zelanda yıllarına, 'Yüzüklerin Efendisi' çekimlerine denk düşüyor: "Ne zaman çekimden vakit kalsa tüm ekip her zaman takıldığımız yerde buluşurduk. Arada DJ kabinine geçer Liv'in, Orlando'nun sevdiği parçaları çalardım. Gide gele, her gece çala çala DJ'likte iyice piştim. İnsanları dans ettirmek o kadar eğlenceli ki Los Angeles'a döndüğümde arkadaşlarımın ev partilerinde çalarak devam ettim." Başta ciddiye almamalar, tesadüfi DJ tanışmaları derken Woods bir anda kendini kadim DJ dostu Max ile Avrupa'nın muhtelif yerlerinde çalarken buluyor.

TÜRK MÜZİĞİNE HAYRAN KALDI

İstanbul'da çalacak olmasının ayrı bir önemi var. İstanbul'a ve Türk müziğine dair fikri ve ilgisi Tarkan'dan, kebaptan, Boğaz'dan çok çok ötede: "4-5 yıl evvel DJ bir arkadaşımla plakçılar arasında dolanırken Anadolu popunu ve saykodelik Türk müziğini keşfettim. Müziğin zenginliğine, vokallerin yanıklığına hayran kaldım. Daha önce hiç böyle bir şey dinlememiştim!"

''SELDA BAĞCAN'I DİNLERKEN AKLIMI KAÇIRACAK GİBİ OLDUM''

Türk müziğine tutkusu ilk satın aldığı Türk plakları Selda Bağcan'ın 'İnce İnce' ve 'Yaylalar'ını "Dinlerken aklımı kaçıracak gibi oldum!" diyerek hatırlamasıyla Barış Manço'yu, Erkin Koray'ı, Moğollar'ı keşfederken nasıl da heyecanlandığını anlatmasıyla sınırlı değil: "Türk plakları bulacağım diye eBay'de ikinci el plaklar New York East Villlage'daki plakçıların altına üstüne getirdim."

BARIŞ MANÇO...

Barış Manço'nun 'Binboğa'nın Kızı'nı ilk duyduğunda haftalarca üst üste dinlemiş, şarkıyı Twitter hesabında paylaşmış, yetmemiş DJ'lik yaptığı yerlerde mutlaka çalar olmuş. Siz bu satırları okurken Wood, Babylon'da çalmış, İstanbul plakçılarını tavaf etmiş, ertesi gün İstanbul'dan ayrılıp araya tek gecelik Kopenhag'da çalmış ve Los Angeles'ın yolunu tutmuş olacak.

Elijah Wood, İstanbul Blue Nights kapsamında San Francisco'lu DJ Turquoise Wisdom'la Babylon'da çaldı.

Wood'un Türkçe saykodelik aşkı, Selda Bağcan'ın 'İnce İnce' şarkısını dinlemesiyle başlamış

KAYNAK : Hürriyet