Tanju Çolak 5 milyon dolar batırdı
Türkiye'nin ilk 'Altın Ayakkabı'lı futbolcusu Tanju Çolak, 5 milyon doları nasıl batırdığın anlatırken, özel hayatına ve spor dünyasına dair bilgiler de verdi. Tanju şampiyonlukların temizliği konusunda bakın ne dedi.
ABONE OL1987/1988 sezonu... Galatasaray, Adanademirspor ile oynuyor. Takım şampiyonluk ipini göğüslemek için gün sayıyor. “Rambo” lakaplı Yusuf Altıntaş, tüm A.Demirspor defasını geçiyor ve topu ağlara göndereceği yerde, çizginin üzerinde tutup, bekliyor. Gerilerden koşup gelen futbolcu, topu ağlarla buluşturuyor. Bu gol, 281 maçta atacağı toplam 240 golden en kolayı, ama aynı zamanda da izahı en zor olacak gollerinden biriydi...
Tanju Çolak, kendisine “altın tepsi”de sunulan bu golü atarken, efsane futbolcu Metin Oktay’ın 38 gollük rekorunu kırıp Türkiye futbol tarihine, “Altın Ayakkabı” alarak da Avrupa futbol tarihine adını yazdırıyordu..
Yıllar geçtikçe, “gol krallığı müessesesi”ne olan ilgi de azaldı. Zira ülke liglerinin kıymet-i harbiyesi biraz Şampiyonlar Ligi’nin gölgesinde kalır oldu. Fakat Tanju Çolak bunu “güzel gollerin atılmamasına bağlıyor.
Teşekkür bile edemedim
Altın Ayakkabı töreninde Tanju'nun İngilizce konuşamaması da gündeme gelmişti. Kendisi de durumu kabul ediyor:
“Edemedim ya, edemedim !!!. Ettirmediler. Benim yanımda 5 dil bilen tercüman vardı.. Özhan Canaydın’ın Fransız ortağı Haim Fresco... Tören programında konuşacağıma dair bir şey yoktu. Kız geldi tak diye bana mikrofonu uzattı. Biz yani 'thank you very much' demeyi bilmiyor muyuz.'
İngilizce bilmemesi bir yana aslında Tanju Çolak, futbol kültürünün kodlarını çok iyi çözemedi veya bunu önemsemedi. Ki eğer böyle olmasaydı, belki futbolu Galatasaray’da noktalardı.
“Türkiye’de değerim bilinmedi” diyerek taca çıkan topu oyuna sokuyor ve “Örneğin Franz Beckenbauer, ve Michel Platini bugün önemli noktalarda bulunuyor. Beckenbaur bir liberoydu. Golcü müydü ?” şeklinde fiyakalı çalımlar atıyor.
“Kendini arada kalmış gibi mi” hissediyorsun diyerek topu durduruyorum, kaleye 25 metre uzaklıkta. Tanju Çolak da, geçiyor duran topun başına ve sağ içiyle vuruyor: “Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye gidişim kabul edilmedi bir türlü.”
Gizli ambargo uygulanıyor
Daha önce 3 milyar liraya anlaştığı Alp Yalman’ın sonradan “dün dündür” diyerek kendisine o zamanın genç oyuncusu Bülent Korkmaz ile aynı parayı; 2 milyar önerdiğini anlatıyor. “Kibarca sana git dediler yani, öyle mi ?” diye soruyorum ve o da topu boş ağlara yuvarlıyor: “Evet”
“Kimler, niye istemedi” diye arka arkaya hücumlar geliştiriyorum. “Galatasaray’ın Divan Yönetimi. Özel yaşantımı Galatasaray yapısıyla bağdaştıramadılar herhalde” diyerek, bugüne kadar kendince bulabildiği en makul gerekçeyi söylüyor.
Oysa ilk Kral; Metin Oktay da fırtınalı bir özel hayat sürmüştü sarı/kırmızılı formayla top sürerken yeşil sahalarda. Yeşilçam’da “artiztlik” bile yaptı diyorum. Bir yerde Tanju ile duvar pası yapıyorum. Ve nihayet Tanju Çolak golü atıyor: “Galatasaray’dan ayrıldığımdan bu yana bana gizli bir ambargo uygulanıyor ve aynen sürüyor. Hiç aralıksız.”
5 Milyon dolar kaybetti
Futbolcuların paralarını nasıl değerlendirdiği hep sorulur. Çoğunun ev araba almak dışında, mutlaka bir kebapçı dükkanı açtığı görülür. Tanju Çolak da bu kaideyi bozmayanlardan. O’nun birçok iş girişimine ön ayak olan kişi “Sevemedim kara gözlüm” şarkısıyla meşhur olan arabesk sanatçısı Gökhan Güney. Tanju Çolak’a kebapçı açtıran da Gökhan Güney, “biyodizel işine gir” diyen de...
Tanju da başarısız bir girişimci olduğunu kabul ediyor: “Bugüne kadar yaptığım işlerden 5 milyon dolar kaybettim. Aslında batırmak değil de başarısız oldum diyelim.. Hiç araştırmadan girdim. Her şeye çok çabuk girdim. Şimdi bu yüzden kafama çok vuruyorum. İnsanlara güvendik.” 'Fizibilite” diyecek oluyorum, ama atağımı hemen kesiyor: ” Ne fizibilitesi.. Huuuu, yürüüü... diye işe giriyorum.”
Galatasaray’ın efsane 11’ini sayar gibi yaptığı işleri sayıyor: Ecza deposu, lokantacılık, kebapçılık, otelcilik, bilgisayar yazılım işi ve nihayet biyodizel… Ve sırada yeni transferi (işi) var: Cafe işletmeciliği. Starbucks, Cafe Crown veya Gloria ile görüşmeler sürüyormuş. İzmir’de dükkan açacakmış. Üstelik Rıdvan Dilmen ile. Görüldüğü üzere ezeli rakipler saha dışında hakikaten de dost ve ortak olabiliyorlarmış.
Özal'dan benzin istasyonu
Yıllar önce üç hayali olduğunu söylüyor. Biri BMW araba, diğeri benzin istasyonu. Bir diğeri ise “ceza sahası”na girdiği için sormuyorum. Dönemin Başbakanı Turgut Özal, Tanju Çolak’a benzin istasyonu açması için teşvik veriyor: “Monaco’yu eleyin benzin istasyonu işin tamam” diyor Özal. Malum, Galatasaray, Monaco’yu eleyip Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale adını yazarak, Avrupa’da “ayak seslerini” duyurmaya başlıyor. Tanju Çolak içinse bu ayrıca “benzin istasyonu”na kavuşmak demekti. Eski Emlak Bankası Genel Müdürü Engin Civan, Özal’ın talimatı üzerine kendisine Ataşehir’de yer veriyor. Fakat Tanju Çolak bu topa gelişigüzel vurup, tribünlere atıyor: “İlle de Ataköy” diye tutturuyor.
Şimdi ise duvara kafasını vuruyor: “Engin Civan bana yalvardı Ataşehir’deki yeri vermek için, ama ben Ataköy olsun diyorum. Şimdi Ataşehir’deki o yerde Shell var. Ne işim var karşıda dedim ve istemedim. O zaman Ataköy revaçtaydı bugün Ataşehir.. Uzun vadeli düşünemedim.”
Mahalle arkadaşlarım ilaççı olmuş
Cevat Prekazi “al da at” derdi, Tanju Çolak da affetmezdi. Bugün de işadamı Tanju Çolak’a “şurda bir iş var girelim mi” denildi mi hiç kaçırmıyor.
Benzetmemin amiyane bir tabir olacağını peşinen hatırlatarak, “Çok çabuk gaza geliyorsun galiba” diyorum. O da tereddütsüz penaltı çalar gibi “Evet” diyor. “Ama bu iş dünyasında 9 kusurlu bir harekettir” diyorum, fair-play çerçevesinde hiç itiraz etmiyor buna. Üsteliyorum: “Yani seninle birlikte Fenerium veya Galatasaray Store işine girsek desem, hemen kabul edersin…” “Valla kandırırsın, rahat kandırırsın” diyor...
17 Ağustos 1999 depreminden sonra Samsun’da bir ay kadar kalınca, hemen bir iş kurma gereği duyuyor Tanju Çolak: 'Baktım çocukluktan mahalle arkadaşlarımın hepsi plasiyer olmuş. İlaç işine girmiş. Anlattılar,şöyle oluyor böyle oluyor. Şu kadar kar bırakıyor dediler. 3 ayda ecza deposunu açtım”. Ve elbette sonuç bir işadamı Tanju Çolak klasiği: Başarısızlık !
Girişimci ruhu ve tanem
Girişimcilik ruhu Tanju Çolak’a, 'tiyatronun sahne tozu' gibi işlemiş adeta. Bu ruhu en çok besleyenlerin(!) başında gelen sanatçı dostu Gökhan Güney, O’na biyodizel işinden bahsediyor. Detayları Güney’in makine mühendisi kardeşi anlatıyor. İşin araştırmasını ise kardeşi Yücel Çolak ve Danışmanı Şebnem Çaldıran.. Olumlu rapor verilmesi üzerine, 500 bin dolar yatırım yapıyor.
Şirketin adı Tanju’nun “tan”ı ile Şebnem’in “em” ekinin birleşiminden meydana geliyor. Kendi payı yüzde 95. Bursa Nilüfer’deki tesisin kapasitesi 60 bin ton. Ama kapasitenin yüzde 10’unu kullanabiliyorlar henüz. Ürünü nakliyatçılara satıyorlar.
“Ayda 20-25 bin dolar kazanmayı umarak girdim bu işe” diyor Tanju Çolak, ve yeşil sahalardan yeşil tarlalara doğru top sürmeye başlıyor: “Biyodizel üreticisi olarak yüzde 1 ÖTV’ye dahi tahammülümüz yok. ÖTV gelirse bu iş biter. Memleketimiz yılda 1 milyar dolar yağa para veriyor. Petrola daha fazla. Kanola ve soya ekimine uygun koskoca araziler bomboş duruyor. Çiftçiye alım garantisi ver, petrol zengini olsun. Türkiye’nin de buna ihtiyacı var. Bu konu olmazsa olmazlardandır.” Bu sözler elbette tribünlerdeki çiftçileri ayağa kaldırmaya yeter de artar. Yarı sahayı geçti bir kere Tanju Çolak. Memleketin ekonomik vaziyetine de bir şut çekiyor: “İşsizlik çözülemedi. Tefe, tüfe diyorlar ama ben inanmıyorum bunlara.” Kemal Derviş’ten devamla ekonomi yönetimlerinin enflasyon canavarına attığı golleri, adeta “ofsayt” gerekçesiyle geçersiz kılıyor…
Biyodizel kralı
Tanju Çolak’ı memleket sathından, kendi özel sathına çekiyorum. “Sahaların gol kralı Tanju Çolak, biyodizel kralı da olacak mı?” diyerek, şık bir ara pası atıyorum. Öyle bir hedefinin olmadığını söyleyerek, “geri pas” yapıyor. Biyodizel piyasasında yasal düzenlemeler tamamlandıktan ve ÖTV işi netleştikten sonra çiftçilerle “garantili ürün alım” anlaşmaları yapacağını söylüyor. Ve ekliyor: “Üretici olarak kalacağım. Dağıtım işine girmeyeceğim”. Tabii siz O’nun bunu söylediğine bakmayın. Kendisi söylüyor zaten, ne kadar çabuk ikna olduğunu. Bir bakmışsınız dağıtım işine de girmiştir.
İşe çomak sokanlar
Biyodizelci Tanju Çolak, merdivenaltı üreticilerinden şikayetçi. Büyük petrol dağıtıcısı firmaların da biyodizel işine çomak soktuğunu öne sürerek, “tartışmalı bir pozisyon” yaratıyor. “Yüzde 3’lük bir kayıpları olacak, onlar için bu büyük kayıp” diyor. “O zaman onlar da bu işe girer” diyerek defans yapıyorum. O da atağını sürdürüyor: “Bu işler onların dişinin kovuğunu bile doldurmaz.” Bu durumda akla “Yüzde 3’lük kayıp büyükse, O halde bu işe girmek niye küçük bir uğraş olsun ?' sorusu takılıp kalıyor kafamıza; 90. dakikada. Kral, bu konuda ofsayt mı, değil mi bilemiyoruz ?
Ne sol, ne sağ. Orta açığım
Hayalindeki araç BMV olmuştu, ancak Mercedes marka kaçak bir araç kullandığı gerekçesiyle 23 ay 22 hapis yattı. Mahpus damında dönemin Petrol İş Sendikası Başkanı Münir Ceylan ile Saray Cezaevi’nde tanıştı ve hala daha görüşüyor. O dönem Tanju Çolak, cezaevi sürecinde siyasi söylemleriyle de dikkat çekmeye başladı. Bugünkü Maradona gibi… Siyaseten dünyaya nereden baktığını soruyorum: “Tanju Çolak solaçık mı, sağaçık mı?” Tanju Çolak da o bilindik gol vuruşunu yapıyor: “Ne sol açık, ne sağ açık. Orta açık! Futbolcunun sağı, solu olmaz.” Böylece beraberliği bozamıyoruz ve sohbet tipik bir orta saha mücadelesine dönüşüyor. Sandık başına gittiğinde o gün hangi siyasetçiyle ilişkisi varsa, ona oy atmış: “ MHP’ye oy verdim. Mesut Yılmaz’dan dolayı Anavatan’a oy verdim. CHP’ye Deniz Baykal ve Mehmet Sevigen için verdim. Tansu Çiller ile aram çok iyiydi, O’na da oy verdim.” Eee bu takım küme düşer mi hiç?
Cemaat İlişkileri
Teknik direktör olmak için beşeri ilişkiler önemli. Milletvekilleri, belediye başkanı tanıdıklar. Söylediğimde kötü oluyorum. İlişki ilişki.. Yaşantı şekli.. Siyasi, dini, her türlü ilişki belirleyici oluyor.
Sendika geç kaldı
Futbolda sendika talebi çok doğru. Geç bile kalındı. Kesinlikle olmalı. Profesyonel Futbolcular Derneği’nin kurucularındandım, ama sonra Federasyon seçimlerinde oy kullanmamam için üye yapmadılar. Beni Adnan Sezgin listeden çıkardı. Nedenini sordum Sezgin’e. “Sen bizim dediğimizi yapmazdın” dedi. Menfaat kazanacağım diye oy vermem ben.
Yorumcu
Beni sevmediler, kabul edemediler. Yorum, “bir dakka sonra gol geliyor” dedikten sonra hakikaten “golün olması” değildir. Ben golleri 5 dakika önceden de biliyorum. Tanju Çolak nedir biliyor musunuz ? Doğru adamdır, dürüst adamdır. Hiç bir tarafı oynamaz. Rıdvan Dilmen’in tarzı farklı, benim farlı. O zaman derim ki; Rıdvan ne yapmış Türk futbolu için, ne kadar top oynamış ?
Hatır şikesi
1988-1989’daki bir Fenerbahçe-Galatasaray maçında Rıdvan gelip bana “Fazla zorlama” dedi. “Peki kardeşim, sen benim canımsın.” Biz orada rölantide oynarken bir gol oldu. Müjdat sevincini abartınca, verdiğimiz hatır sözü de geçerliliğini yitirdi. Golümü attım. Maç 1-1 bitti. O anda Fenerle şampiyonluk yarışı yapan Beşiktaşlıları hiç düşünmedim. Bana ne. Orada hatırını kıramayacağım bir arkadaşım yoktu ki !
Futbol temiz değil
Şampiyonluklar temiz mi değil mi? Ben bu konuda yorum yapamam. Ben bunları pas geçiyorum.
Ama, paranın olduğu her yerde birazcık bazı şeyler dönecektir, ilişkiler dönecektir. Öyle diyeyim ben sana...
(Referans)