Özlem Zengin: Örtündüğümde ruhen tamamlandım!
AK Parti Grup Başkan Vekili ve Tokat Milletvekili Özlem Zengin, siyaset kimliğinin yanı sıra aile hayatı ile ilgili samimi açıklamalarda bulundu. Yasemin.com editörlerine konuşan Zengin, şimdiye kadar hiç bilinmeyen yönlerini anlattı...
ABONE OL9 Eylül 1969 Tokat doğumlu Özlem Zengin, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Din Sosyolojisi alanında yüksek lisans yaptı. Avukatlık yaptığı sırada Adalet ve Kalkınma Partisi'ne giren Zengin, 2012 - 2015 yıllarında Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı oldu.
2016 - 2018 yılları arasında ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı olarak görev yaptı. 2018 yılı itibariyle de Ak Parti Grup Başkan Vekilliği ve Tokat Milletvekili görevlerini üstlendi.
3 çocuk annesi olan Özlem Zengin, özel hayatını ve ilginç yönlerini Yasemin.com editörlerinden Ebrar Albayrak ile Fatimatüzzehra Maslak'a sıcak ve samimi açıklamalarda bulundu. Siyasetçi kimliğini bir kenara bırakarak kadın ve anne Özlem Zengin'i anlattı.
İşte Özlem Zengin'in Yasemin.com'a özel açıklamaları:
- "Güçlü Kadın'' deyince aklınıza ne geliyor?
Öncelikle kendimle ilgili en çok duyduğum cümlelerden birisi 'Güçlü Kadın'dır. Fakat bana sorarsanız 'Güçlü kadın' kelimesini açıklayacak bir kelime kafamda yoktur. Çünkü hayat içinde koştururken siz onu fark etmiyorsunuz. Hem kendi hayallerini kovalayabilen hem de bir anne olarak sadece kendi hayallerinizi kovalamak gibi bir lüksünüz olmadığı için kendinizle beraber ailenizin içerisindeki her bireyin hayalini gerçekleştirmesi için koşturan kadınları çok güçlü buluyorum.
"EVDE DE SİYASETTE DE AYNI KİŞİYİM"
- Siyasi kimliğinizle evdeki kimliğiniz arasındaki farklar neler?
Ben hayatı böyle ayırmıyorum. Çünkü evde de dışarıda da aynı kişiyimdir. Beni en çok şaşırtan şeylerden bir tanesi insanların bir iş yaparken standartlarının olmamasıdır. Ben nasıl yemek yapıyorsam ya da evi toparlıyorsam aynı zamanda siyasetle ilgilenebiliyorum ya da avukatlık yapabiliyorum. Bunların hepsi ayrı ayrı alanlar değil aslında hepsinin sistemi aynıdır. O bütünlük içerisinde zaman planlaması yaparak her işimi kendim yapabiliyorum.
HER ŞEYİ İZLEYEREK ÖĞRENDİM!
- En iyi yaptığınız yemek nedir? Yemek yapmayı seviyor musunuz ve kimden öğrendiniz?
Evde hiç iş yaptırılmamış bir çocuktum. Annem ilkokul öğretmeni babamda öğretmendi. Hayattaki en birinci görevim; çok iyi bir şekilde öğrenmek oldu.
Annem hep şunu derdi herkes kendi görevini yapacak sen öğrencisin, derslerin iyi olacak ama aynı zamanda temel ihtiyaçlarını da göreceksin. Buradaki ihtiyaçlardan kasıt örneğin yemek yediğimde tabağımı kaldırmam ya da yatağımı toplamam gibi şeyler... Genellikle kız çocukları ev içerisinde belli bir rol alarak yetiştirilir ama ben öyle olmadım okumaya konsantre edilmiş bir çocuk olarak büyüdüm. Bu durum aslında ilerisi için zor bir durum oldu. Belli bir yaşa gelmişsiniz anne olmuşsunuz ama bu zamana kadar hiçbir şeyi tek başınıza yapmamışsınız. Gülüyor :)
Ama şunu söyleyebilirim çocukluğumdan itibaren çok dikkatli ve çok iyi bir izleyici olmuşumdur. Annem evde yemek yaparken yapmasam bile onu seyretmeyi çok severdim. Hayatta öğrendiğim şeylerin pek çoğunu ya çok iyi izleyerek ya çok dinleyerek ya da çok okuyarak öğrenmişimdir.
MUTFAKTA DA İDDİALIYIM
Mesela ben hala her ay yeni bir yemek dergisi alırım yemekle ilgili ne çıkmışsa alır okurum. Yurt dışına gidildiğinde hanımlar genelde kıyafetler bakarlar, ben muhakkak market alışverişi yapardım. Hatta Afrika'dan bamya ve Peru'daki pazardan mısır getirmişliğim bile var. Gülüyor :)
Mutfakta genel olarak iyi olduğumu söylüyorlar, tek bir yemek için harika yaparım gibi iddialı lafları sevmem ama kendime ait bir tarzım elbette var. Ama şunu söyleyebilirim ki çok az zamanda hızlı, süratli ve iyi bir yemek çıkarabilirim. Dışarıda yemek yemeyi sevmiyorum arkadaşlarımı evimde ağırlamaktan büyük keyif duyuyorum. İddia meselesine gelince çay da çok iddialıyım, çayı mükemmel demlerim.
- Siyasi hayatınızda zorlandığınız anlar oldu mu?
Hayır olmadı ama şunu söyleyebilirim ki, siyasetin genel kurgusu erkekler üzerindedir. Gelinen zaman içerisinde bu durum değişti. Artık kadınlarında başka bir hayatının olduğu ve farklı alanlarda ilgilendikleri şeyler mevcut. Geçtiğimiz günlerde Mecliste önemli iki tane araştırma komisyonu kurdurduk. Bunlardan bir tanesi Down Sendromlu çocuklarla alakalıydı. Bu çocuklara baktığında bizim kendi milletvekillerimizden bile en az iki tane engelli çocukları olan anneler var ve milletvekili olmuşlar. Onları dinlerken çok etkilenmiştim.
HER ŞEYİN BAŞI İSTEMEK VE SEVMEK
- Kadın için en zor meslek nedir?
Buradaki mesele kadının ne yapmak istediğiyle ilgilidir. Bana zor gelen diğerine zor gelmeyebilir, burada istemek ve sevmek önemli. Buna insanın kendisi karar verir. Benimde burada en'lerim yoktur öyle söyleyebilirim.
- Modayı takip eder misiniz? Özlem Hanım'ın stili var mı?
Ben evde başka dışarıda başka giyinen biri değilim evdeki tarzım kapı çaldığında başımı örtecek kadar bir şeydir. Yani evdeki halimle dışarıdaki halim arasında uçurum yoktur. Ben çok zor alışkanlık değiştiren birisiyim, ilkokul dördüncü sınıftan bu yana sakladığım kıyafetler bile var. Üniversitede ördüğüm bir kazağım var. Her sene iki defa giyerim, kendim örmüştüm. 20 sene evvel ne giydiysem bugünde onları giyiyorum. Yakın arkadaşlarım neyi giyip neyi giymeyeceklerimi çok iyi bilirler.
Kendim çok iyi dikişler dikerim, palto dikmişliğim bile var o yüzden terzilerle biraz zor anlaşıyorum. Mükemmel derecede dikiş dikerdim. Annem bir keresinde bana gömlek dikmişti bende beğenememiştim annemde bana kızarak al o zaman kendi gömleğini kendin dik demişti. Bende tamam ver diyerek dikmiştim. (Gülümseyerek anlatıyor)
KIYAFETTE İLK TERCİHİM TESETTÜRE UYGUN OLMASI VE RAHATLIK!
Fakat Türkiye'de kılık kıyafet konusunda çok büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum. Yıllardır aynı tarzda giyinen çok insan var ama bizim gibi insanların aradığını bulacak sabit bir kıyafeti yok. Mesela eşarp alacağım zaman bazı önemli markalarda eşarbı tasarlayanlar daha öncesinde başına hiç eşarp takmamış. Çünkü başını örten insanın eşarp takarken desenlerindeki kullanacağı kaygılar çok başkadır, örtmeyenlerin ki de çok başka. Ben her hafta televizyona çıkıyorum sabah giydiğim kıyafetle gün içerisinde durmam gerekiyor. En önemlisi de yakamı ya da kıyafetimi çekiştirmeden içinde kendimi rahat hissettiğim kıyafetleri giyiyorum. ''Birinci tercihiniz nedir?'' diye sorarsanız birinci tercihim tesettüre uygun olması, ikincisi de rahat olmaktır.
Saatleri çok severim. Ama başka bir takım yok saat ve yüzük dışında hiçbir takım yok. Beni tanımlayan şeyler saat, yüzük ve kemerdir. Beni bilen herkes ne giyeceğimi de bilir.
"ÖRTÜNDÜĞÜMDE RUHEN TAMAMLANDIM!"
- Tesettüre giren Gamze Özçelik'in linç edilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Gamze Özçelik'in başını örttüğünü duydum, Allah hayırlı etsin. Şöyle söyleyebilirim bir başka hayat üzerine yorum yapmak biraz zordur ama ben ailemin içindeki ilk tesettüre giren kişiyim ve siz görünen halinizin dışında başka hale geçtiğinizde ünlü olun ya da olmayın bu çok zordur. Çünkü çevreniz tarafından pek çok sorulara maruz kalıyorsunuz. Bu soruları belli aşamaya kadar normal görüyorum.
Başınızı örttüğünüzde ilk neyi fark ettiniz derseniz anneme de demiştim bunu siz aynı kişisiniz. Başınızı örttükten sonraki Özlem'le örtmeden önceki Özlem aynı kişisiniz, ruhen ve zihnen aynı bir fark yok ama ruhen tamamlanma süreci diyebiliriz. ''Hayatınızda kendinizi en manevi hissettiğiniz an ne zaman?'' diye soracak olursanız başını örtmekle ilgili karar verme aşamadaki 1 yıllık süreçtir.
KAPALISI AÇIĞI HERKESİ ANLAMAK LAZIM!
Çok zor bir şey başımı örttüğüm gün giyeceğim bir tane uzun kollu kıyafetim yoktu. Bütün bunlarla ilgili çevreden gelen soruları kısmen normal buluyorum. Buradaki sınır seni tahrik etmeden, incitmeden sadece anlamak isteyen soruların dışı. Ne zamanki sizi değersizleştirmeye yada inancınızı küçümsemeye gidecek kadar ileri boyuta gidildiği zaman onları artık sakın bir şekilde artık durur musunuz bu benim hayatım demek gerekiyor! Bunun tersi de olabilir küçük yaşta kapanıp sonradan açılan kişileri de anlamak lazım. Burada asıl mesele kendimiz ne istiyorsak onu yapmamızdır. Burada o kararı insanın kendisini vermesi gerekir.
Erkeklere baktığımızda pek çok dindar kişi olmasına rağmen namaz kılmaktan vazgeçiyor ve hatta bunu telafi etmek yerine kötü alışkanlıklar da ediniyor ama bunu kimse dillendirmiyor. Ama ne zamanki kadın yaparsa aşağılanıyor. Gamze Hanım'ın bu linci yemesi de şöhretinden kaynaklanıyor. Oysa ki şöhreti olmayan kadınlara da aynısı olabiliyor. Böyle baktığımız zaman insanlara kendileri gibi olmalarına izin vermeliyiz. Kamuoyu önünde olunca bu konuşmalar daha hoyratça yapılabiliyor ne yazık ki...
Şunu bir daha diyorum saygı duymamız gerekiyor. Her zaman dua etmemiz lazım Rabbim hata yaptırmasın, doğru kararlar vermeyi nasıp etsin inşallah. Gamze Hanım'ın da hakkında hayırlısı olsun :)