9 Ağustos Cuma Hutbesi: Kurban Bayramı İbadeti için...

Müslümanların manevi duygularla dolup taştığı ehemmiyeti bir hayli yüksek Cuma günü tüm faziletiyle, rahmetiyle ve bereketiyle yeniden geldi çattı. Allah-u Teala'nın huzurunda ihlas ve samimiyet duygusuyla camilere akın edilerek ibadet edileceği bu özel günde Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde 9 Ağustos 2019 tarihli Cuma Hutbesi tüm müminlere duyuruldu.

ABONE OL
GİRİŞ 09.08.2019 14:04 GÜNCELLEME 10.08.2019 23:50 YAŞAM
9 Ağustos Cuma Hutbesi: Kurban Bayramı İbadeti için...

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) kanadından 9 Ağustos 2019 tarihinde camilerde okutulması için ilan edilen Cuma Hutbesi, Cenab-ı Hakk'ın rızasına nail olabilmek ve kulluk vazifesini tamamlamak ibadetlerini ihya edecek Müslümanları yakından ilgilendiriyor. Hem bu kutsal günden en verimli şekilde istifade etmek hem de Cenab-ı Hakk'ın sunduğu faziletlerden dolu dolu yararlanmak isteyen Müslümanlar için Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde duyurulan Cuma Hutbesinde Kurban İbadetini anlam ve öneminin özellikle altı çizilerek yapılması müminlerin üzerine düşen görevlerin ne olduğu açık bir şekilde ortaya konulmaktadır. Aynı zamanda Cuma Hutbesi'nde Allah inancına sahip kişileri eşi benzeri bulunmayan sevabıyla ve bereketiyle ağırlayacak Kurban Bayramında gerçekleştirilecek kurban ibadetin hangi müjdelerle karşılayacağının ve Cenab-ı Hakk'ın katındaki yerinin ne olduğu da en güzel şekilde vurgulanmaktadır.

 

Muhterem Müslümanlar!

Bir toplumu ayakta tutan ve huzur içinde yaşamasını sağlayan en temel ilke adalettir. “Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz.” ayeti, mümin olmanın hak ve adaletten yana olmayı gerektirdiğine işaret eder. Adalet aynı zamanda sosyal hayatın en önemli denge unsuru ve teminatıdır. 
Toplumda huzurun gerçekleşmesi için vazgeçilmez olan diğer bir ilke, güvendir. Mümin, Muhammedü’l-emîn olan Peygamberini model alarak, inanan-inanmayan bütün insanlara güven telkin eder. Çünkü Allah Resûlü (s.a.s) onu şöyle tarif etmiştir: “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de insanların canları ve malları konusunda kendisine karşı emniyet hissettikleri kişidir.”

Aziz Müminler!

Huzurlu ve güvenli bir toplum inşa etmenin bir diğer ilkesi de doğruluktur. Samimi ve dürüst olmak, mümin olmanın bir gereğidir. Mümin, açık sözlü ve şeffaftır. İçi dışı birdir. Niyeti ve amelleri birbiriyle tutarlıdır. Yüce Rabbimizin “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” emrine uygun olarak sırat-ı müstakimden ayrılmamak müminin şiarıdır. Mümin yalan söylemez, iftira atmaz, kul hakkına el uzatmaz!

Kıymetli Müslümanlar!

Bir toplumun beraberlik şuurunu zedeleyen ve tefrikaya kapı aralayan en zararlı davranışlardan biri ise sû-i zandır. Sû-i zan, delilsiz ve temelsiz bir şekilde önyargılarla insanları karalamak, kötü düşünceler üzerine zan bina etmektir. Hâlbuki müminlerin canları ve malları gibi, onur ve haysiyetleri de birbirlerine emanettir. Aralarındaki ilişkide kardeşlik hukuku, kardeşlik ahlakı hâkim olmalıdır. Mümin kardeşine hüsn-i zan yani iyi niyet beslemek imanın gereğidir. Rabbimiz hutbemin başında okuduğum ayet-i kerimede müminleri şöyle uyarmıştır:

“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü öyle zanlar vardır ki günahtır...”

Değerli Müminler!

İslam dini, sû-i zannı yasakladığı gibi insanların gizli hallerini araştırmayı ve ifşa etmeyi de yasaklamıştır. Birbirini çekiştirmeyi, birbirinin arkasından kötü konuşmayı, kardeşinin ayıp ve kusurlarını ortaya dökmeyi haram kılmıştır. Çünkü bütün bu kötü huylar, fitne ve fesadın yaygınlaşmasına, birbirine güvenmeyen bireylerin huzursuz ve düzensiz bir toplum oluşturmasına sebep olur. Böyle bir toplumun ayakta kalmasına ve geleceğe umutla bakmasına imkân yoktur.

Yüce Allah,

“Birbirinizin gizliliklerini araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın…” emriyle bizi bu konuda hassas davranmaya davet etmiştir. Aksi halde varılacak yer dünyada hüsran, ahirette ise pişmanlıktır. Nitekim Cenâb-ı Hak, sözün doğru ve güzelini söylemeyen müminlerin arasını şeytanın bozacağını bize şöyle haber vermektedir: “Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler; çünkü şeytan aralarına girer. Kuşkusuz şeytan insanların apaçık düşmanıdır.”

Muhterem Müminler!

Sevgili Peygamberimiz “Her duyduğunu söylemesi kişiye yalan olarak yeter!” buyurur. Doğruluğunu araştırmadan bir bilgiyi paylaşmak, asılsız sözlerin yayılmasına, yalan ve iftiranın beslenmesine alet olmaktır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:

“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın.…” 
Bir mümin, sorumsuz ve şuursuzca yayınlanan asılsız haber ve yorumlara itibar etmez. Masum insanların şeref ve haysiyetine söz söylemekten, ateşten kaçar gibi uzak durur. Her söylediği sözün, her yazdığı yorumun, her yaptığı işin bir hesabı olduğunu bilir. Rabbimizin şu ayetini hayat düsturu edinir: “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.”

Aziz Müslümanlar!

Huzurlu, güvenli ve güçlü bir toplum inşa etmek için kitabımız Kur’an-ı Kerim’e, Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.s)’in sünnetine tabi olalım. Tevhit bilincini, kardeşlik şuurunu ve güzel ahlakı önce ailelerimizden başlamak üzere çevremize yayalım, yaşayalım ve yaşatalım. Aramızdaki bağları zayıflatacak, bizi birbirimize güvenemez hale getirecek her türlü davranıştan uzak duralım. Eşlerin, anne babaların, çocukların, amirin, memurun, işçinin, işverenin, komşunun, akrabanın, dostun, arkadaşın, kısacası toplumun bütün bireylerinin birbirine güven duyduğu huzurlu bir ortam için hep birlikte emek verelim. Peygamber Efendimizin şu uyarısını bir an olsun aklımızdan çıkarmayalım: “Birbirinizden nefret etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun.” 

Muhterem Müminler!

Kurban Bayramına yaklaşırken önemli bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Birçoğumuz bugünden itibaren bayramı sevdiklerimizle geçirmek için yola çıkacağız. Gidiş ve dönüş yollarındaki yoğunluk her zamankinden daha fazla dikkatli olmamızı gerektirmektedir. Zira hız ihlali, hatalı sollama, yakın takip, yorgunluk gibi sebeplerle meydana gelen kazalarda nice insanımız can vermekte, nice ocaklar sönmektedir. Bu noktada bütün kardeşlerimizi trafik kurallarına uymaya, sabırlı, anlayışlı ve dikkatli davranmaya davet ediyorum.