Kandil geceleri var mı, yok mu?

Tartışmasız kalınca bunalıma giren medya dünyası şimdi de Kandil gecelerinin kaynağı var mı, yok mu', 'Ne zaman çıktı, , kim başlattı' gibi anlamsız bir tartışmaya daldı..

ABONE OL
GİRİŞ 28.03.2008 08:40 GÜNCELLEME 28.03.2008 08:40 YAŞAM
Kandil geceleri var mı, yok mu?

Mehmet Paksu'nun köşe yazısı


Geceyi sadece yatıp uyumak, kafayı çekip sızmak, sabahlara kadar eğlence mekânlarında öldürmek olarak gören 'masa başı haber' yazıcıları, güzelim kandillerimizi de karartmaya yöneldi.


Kandil gecelerinin kaynağı var mı, yok mu', 'Ne zaman çıktı, ne zaman başladı, kim başlattı' gibi hiçbir anlamı olmayan tartışmalar açıldı. Müslümanları birbiriyle buluşturan, görüştüren, kucaklaştıran ve barıştıran 5-6 gecemiz var. Bayramları bile tatile çeviren bir toplumda bu geceler vesilesiyle kalkıp ibadet eden, birbirleriyle tebrikleşen ve mesajlaşan insanlar sevgiye ve barışa mı hizmet ediyorlar, yoksa ayrılık gayrılık mı çıkarıyorlar? Gittikçe birbiriyle yabancılaşan millet, bırakalım da, bari bu gecelerde birbirini hatırlasın.

 “Gece' kavramı İslam'ın çok önem verdiği kavramlardan biridir. Kısaca söylemek gerekirse: Günü yaratan da Allah'tır, geceyi yaratan da. Yüce Kitabı'nda bir sureye 'Leyl-gece' adını vererek bu zaman dilimine dikkatimizi çeken de Allah'tır. Kadr Suresi'nde, Kadir Gecesi'nin bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilirken, Kur'ân'ın bu gecede indirildiği haber verilir.

Ayrıca Yüce Allah Duhan Suresi'nde bir geceyi 'mübarek' olarak tanımlar. Tefsirlerimizde de bu gecenin Berat Gecesi olduğu yorumu yapılır. Peygamberimizin Berat Gecesi'nde uyanık kaldığı, kendi ailesini de uyandırdığı, birlikte ibadet ettiği anlatılır. Miraç Gecesi'jni 'İsrâ' olarak isimlendiren Kur'ân bu gecenin önemini ve değerini dile getirir.

Diğer iki gece olan Mevlid, Regaib geceleri ise doğrudan Peygamberimiz'in dünyaya teşrifiyle alakalıdır ki, O'nun anılması, bu âleme gelişinin kutlanması ve bir bayram havası yaşanmasıdır. Bir de Kur'ân'da 'Ve leyâlin aşrin' ifadesi geçer ki, tefsir kitaplarımızda bu 'On Gece' Muharrem ayı ve hac mevsimi olan Zilhicce ayının ilk on gecesi olarak belirtilir. Yine bu gecelerin içinde Arafat ve Bayram geceleri vardır ki, bizzat Peygamberimiz tarafından oruç ve ibadetle geçirilmesi tavsiye edilir.

Bu kısa tanım ve hatırlatmanın yanında, Kur'ân 'gece' kavramına çok anlamlar yükler ve gecenin değerlendirilmesini teşvik eder. Gece, 've'l-leyli' diye Kur'ân'ın üzerine yemin ettiği bir zaman dilimidir. Gece, Allah'ın varlık ve birlik delili olan bir 'âyet'tir. Gece ve gündüz O'nun emrinde bulunan bir 'rahmet'tir. Geceyi gündüze, gündüzü geceye çeviren O'dur.

Geceyi karartan, gündüzü parlatan O'nun kudretidir. Gece, uyanıp ibadet edilmesi gereken bir 'kıyam' dilimidir. Gecenin bir vaktinde ibadet etmek, namaz kılmak, secde etmek, uzun uzadıya tespih çekmek ve dua okumak, gece yarıları kalkıp yalvarmak, yakarmak, niyazda bulunmak, özellikle teheccüd namazı kılmak bir Kur'ân tespitidir ve mü'min olmanın bir işaretidir. Gece hayatı, hayatın anlamını anlayanlar için hayatî fırsatlardır, kabir karanlığını aydınlatacak vesilelerdir.

Rabbine en yakın kul olan Peygamberimiz'in gece ibadetinin adı 'ihyâü'l-leyl'dir, gecenin canlandırılmasıdır. Yine Kur'ân'ın ifade ettiği gibi, gecenin değerini bilmeyenler, geceyi Yaratan'ı tanımayanlar, O'na isyan edip zulme sapan kavimler hep geceleri helak olmuşlar, izleri ve tozları geceleyin kaybolmuş, bu anlamda gece onlardan intikam almıştır. Bu açıdan geceleri 'ihya' etmek gerekir ki, başımıza belalar yağmasın.


mehmetpaksu@gmail.com


(Bugün)