Sosyal Medya Araştırmacısı Ümit Sanlav: İlişki durumu karmaşık!

Sosyal Medya Araştırmacısı Ümit Sanlav, sadece analitik verilerimizin değil; tutkularımız, sevgimiz, mutluluğumuz ve sadakatimiz gibi duygularımızın da sosyal medya mecralarında kayıt altında olduğunu söyledi.

ABONE OL
GİRİŞ 10.06.2021 10:19 GÜNCELLEME 10.06.2021 10:22 YAŞAM
Sosyal Medya Araştırmacısı Ümit Sanlav: İlişki durumu karmaşık!

Özellikle pandemi süreci itibariyle her türlü iletişim ihtiyacımızı idame ettirmemiz anlamında yaşamsal bir zorunluluk haline gelen sosyal ağlar, gerçek anlamda bir yüz-yüze görüşme etkisi yaratmasa da, insan iletişimi konusunda hayatımızın bir parçası oldu. Sosyal medyada dertleşiyor, üzülüyor, seviniyor, evleniyor, ayrılıyor, kavga ediyor, kıskanıyoruz. Sosyal Medya Savaşları Kitabının Yazarı, Sosyal Medya Araştırmacısı Ümit Sanlav’ın sosyal medya kullanıcılarının duygularını ifade ettikleri bu mecralardaki davranış tarzlarıyla ilgili araştırmasında çarpıcı sonuçlar yer alıyor.

Sosyal medyada karşılık farklı

Sanlav, Evlilik, nişan, söz yüzükleri takmanın sosyal medya dilindeki karşılığı olan ilişkisi var, ilişkisi yok, evli, nişanlı durum güncellemelerini değerlendirdiği araştırmasında “Bu seçeneklerin yanı sıra ilişki durumu karmaşık ve serbest ilişkisi var, yani ilişkim var ama gel, yan cebime. Bir de “eşinden ayrı, boşanmış ve dul” seçenekleri var ki seçenek mi, sosyal deney mi anlayabilene aşk olsun” dedi. 



İlişkisi var: Aman dikkat uzaklaşıyorsunuz

Araştırmasında Facebook Temel Veri Bilimi Araştırmacısı Carlos Duik’in yayınladığı Facebook analitik verilerine yer veren Sanlav, sosyal medyadaki verilerle hayattaki karşılığı arasındaki korelasyonun dikkat çekici olduğunu ifade etti. Ümit Sanlav şu açıklamalarda bulundu: “Çiftlerin ilişki durumu güncellemelerinden önce ve sonra aktifliğini inceleyen Facebook bir analiz yapmış. İlişkinin başlamadan önceki 100 günü ve ilişki başladıktan sonraki 100 gününü inceleyen Facebook, çiftlerin Facebook’taki davranışları hakkında çarpıcı bilgiler ortaya koyuyor.

Araştırmaya göre çiftler ilişki durumlarını “ilişkisi var” olarak güncelledikten sonra birbirleriyle olan iletişimleri zamanla azalıyor.

Facebook Temel Veri Bilimi Araştırmacısı Carlos Duik ilişki öncesinde, çiftlerin birbirlerinin profillerinde paylaşımlar yaptığını, grafikte de görüldüğü gibi bu paylaşımların yavaş yavaş artmaya başladığını ortaya koydu. Çiftler ilişkiye başladıktan sonra ise bu paylaşımlar azalmaya başlıyor. Çiftler arasında maksimum paylaşım, ilişkiye başlamadan 12 gün önce oluyor, ilişkiden 85 gün sonra ise minimuma iniyor. Bunun da sebebinin çiftlerin artık sanal ortamdan, gerçek dünyaya geçmesi olarak görülüyor. Beraber daha fazla vakit geçiren çiftler, sanal dünyadaki aktifliğini kaybediyor.

Sosyal medyada uzaklaşırken, gerçek hayat pozitif ivme kazanıyor

Fakat çiftlerin Facebook’taki aktifliğin azalması iletişimlerinin kötüye gittiği anlamına da gelmiyor. Çiftler sosyal medya üzerinde daha az paylaşımda bulunurlarken, daha pozitif bir iletişime sahip oluyorlar. Yine sosyal medya mecralarında aşk, sevgi, mutluluk, güzel gibi pozitif kelimeler baz alınarak yapılan araştırmalarda, çiftlerin zamanla birbirleriyle daha güçlü bir iletişimde olduğu görülüyor. Aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi çiftler ilişkiye başladığında daha pozitif paylaşımlar yapmaya başlıyor.

Kısa bir alıntı yaptığım Carlos Duik’in bu çarpıcı verilerinin sonunda aslıda 2 mesaj çıkartabiliyoruz: Hislerimiz, tutkularımız, libidomuz, sadakatimiz kayıt altında

Bir; sevgilimize olan tutkumuz, ona sosyal medyadan kur yapmak için yaptığımız paylaşımlarımızdan, ilişki yaşamaya başladığımız ana kadar olan sürece, ilişki yaşarken ki duygularımız ve psikolojik durumumuza kadar HERŞEY KAYIT ALTINDA. Sadece pozitif verilerimiz değil; hislerimiz, tutkularımız, libidomuz, sadakatimiz gibi duygularımız da dahil olmak üzere kişisel verilerimizin %70.59’u Facebook’da kayıt altında.

İki; elbette özellikle pandemi süreci itibariyle en güvenli iletişim tarzı olan teknolojik iletişimin bu imkanlarından istifade edeceğiz. Belki bir süre daha sevdiklerimizin elini tutmayacak, sarılmayacak, hislerimizi gözlerinin içine bakarak değil, kelimelere dökerek, ifade edeceğiz. Temel mesele şu ki, bunu yaşam tarzı haline getirmeden, bir süreliğine kullanmak zorunda olduğumuzu aklımızdan çıkartmayacağız. Einstein'in "Korkarım bir gün teknolojik iletişim beşeri iletişimin önüne geçecek ve aptal bir nesil olacak" sözünü başucumuzda tutmak kaydıyla.”