Roman okuyarak hidayete erilir mi?
Facebook’ta 'aşkın romandaki serüveninin kaptanı' diye grup oluşturulan ve en çok satan romancılardan Ahmet G. Yıldız'a göre romanla hidayete erilmez. Peki neden erilmez?
ABONE OLAhmet Günbay Yıldız, şu sıralar bir televizyon dizisi için çalışıyor. Yıldız’ın dizisinin romanları kadar ilgi çekip çekmeyeceğini gelecek sezon göreceğiz. Onu bu sayfaya taşıyan ise dizisi değil, yeni nesil hayranlarının Facebook’ta “aşkın romandaki serüveninin kaptanı” adıyla oluşturduğu grup.
Ahmet Günbay Yıldız, Türkiye’nin en çok satan romancılarından biri. 1968 yılında yayımlanan ilk romanı dahil, her kitabı yılda 2-3 baskı yapıyor. Sosyal sorunları ve aşkı beraber işlediği romanlarıyla bir fenomen olan Yıldız, adeta roman fabrikası gibi çalışıyor. 39. kitabı bu sene çıkan yazar, 51. romanını bile bitirmek üzere. Sadece roman yazmıyor, şu sıralar Samanyolu TV için bir dizi üzerinde çalışıyor. Ahmet Günbay Yıldız’ın dizisi de kitapları gibi ilgi çeker mi, önümüzdeki sezonu bekleyip göreceğiz.
İlk romanından bu yana 4 nesil değişse de Ahmet Günbay Yıldız’ın popülaritesi değişmedi. Yeni neslin iletişim aracı Facebook’ta hayranları onun için ‘aşkın romandaki serüveninin kaptanı’ başlığıyla bir grup kurmuş. Gruba üye olan ve Yıldız’a övgüler yazan okurların profili ise hayli ilginç. Çünkü sanıldığının aksine onu mütedeyyin gençler değil, ip askılı tişört giyinen genç kızlar da, kendini Hollywood yıldızlarına benzetmeye çalışan delikanlılar da okuyor. Gençlik döneminde okuduğu Türk romancılarına tepki olarak yazmaya başlayan Yıldız ile romancılığını ve de aşkı konuştuk.
Roman yazmaya, okuduğunuz romanlara tepki olarak başlamışsınız. Doğru mu?
Bizim toplumumuzun hiçe sayılışına bir tepkiydi. Daha ortaokul ve lise yıllarımda okuduğum kitaplarda kendi örf ve âdetlerimize rastlayamıyordum. Batı klasiklerinin yanında Türk romancılarını da okuyordum ama hiçbirinde kendimi bulamıyordum. Sadece Batı’nın düşüncesi, Batı’nın fikir yapısı vardı. Bu gücüme gidiyordu. 1963’te askerdeyken Çiçekler Susayınca’yı bitirmiştim. Sonra ‘Yanık Buğdaylar’ı bitirdim. Bir tepki olarak yazdım onları. Şule Yüksel Şenler, Hekimoğlu İsmail ve benim kitaplarımızın çıktığı 1968 yılına kadar, bizim insanımızın dünyaya bakış açısını, inancını ve hayat tarzını yansıtan bir edebiyat yoktu. Şiirde, makalede vardı; fakat edebiyatta yoktu.
Bu tepkinizi fikir yazılarıyla niye anlatmadınız da roman yazdınız?
Romanın içinde her şey vardır. Makalede ve fikri eserlerde her şeyi anlatamazsınız. Roman ise bir yaşam okyanusudur. İnsan neyi yaşıyorsa, o vardır romanın içinde. Roman insanlara rol modeller sunar. Aslında ben de şiir yazarak başladım. İlk romanlarımı bitirdiğimde 300 tane şiirim vardı. 1968 yılında Hekimoğlu İsmail’in Minyeli Abdullah’ı çıkmıştı ve Ankara’ya gelmişti. Tanıştık, nasip oldu. Ona kitaplarımı anlattım. Evime geldi ve şiirlerimi, romanlarımı inceledi. Şiirleri okudu “Yırtacak mıyız, acımayacak mısın?” dedi. “Niye yırtacağız?” dedim. Dedi ki; “Ancak tek yönlü gidersen muvaffak olursun. Şu anda gereken romandır. Romanda hayat tarzı her şey anlatılır.” dedi. “Yırtıyoruz abi!” dedim. Hiç acımadan yırttık. Ve onun desteğiyle Yeni Asya’da Çiçekler Susayınca 6 ay tefrika edildi. “Roman var mı bizim inancımızda” diye büyük kıyamet koptu. Kars’tan, Ardahan’dan, Van’dan heyetler geldi. Gazeteden ‘sonunu bekleyin’, denildi. Bitince okuyucu ‘devamı yok mu’ dedi. Hekimoğlu ile biz yol arkadaşıyız. Ben romanda mesafe aldığımda Hekimoğlu fikri yazılara kaydı. Makaleler ve gazete yazılarıyla devam etti.
Okuduğunuz hangi romanlar sizi yazmaya yönlendirdi?
Birçok kitap vardı. Ama mesela Halide Edip Adıvar’ın “Vurun Kahpeye” kitabını okuduğumda tüylerim diken diken olmuştu. İnancı, dini olumsuz tasvir ediyordu, imamları her şeye menfaati için yaklaşan, vatanı satılık eden insanlar olarak tasvir ediyordu. Bu beni çok üzmüştü. Müslümanlar öyle değildir. Müslüman hak hukuk bilendir. Ben Müslüman’ım deyip yanlış yaşayanlar olabilir. Ama bu genellenemez. Ben de Kur’an’daki İslam’ı edebiyatta anlatmaya çalıştım. Ben İslamcı yazar değilim. İslam’ın yükünü taşımak her babayiğidin harcı değildir. İnançlı bir yazarım sadece.
Bu değerleri neden aşk romanı yazarak anlatmayı tercih ettiniz?
Ben aşk romanı yazmadım. Kitaplarımda sınır nereye kadardır onu anlatmaya çalıştım. Herkeste bir gönül vardır. Gönle kilit vurabilir misiniz? Sevecek ve âşık olacak tabii. Ama sınırını bilmeli. Bunları anlatmaya çalışıyorum. Temiz yuva için iki taraf da aynı temizlikte olmalı. Ben Türk erkeğini eğitmek maksatlı yazıyorum. İslam'a gönül vermiş olanlar nefsini eğitmeli. Bizde nedense hep kız çocukların iffeti korunur güya. Erkeğin de iffeti vardır, bunu unuttuk biz! Ben kitaplarımda iffetli erkekleri anlatıyorum.
Romanlarla insanları hidayete ulaştırmak mümkün mü?
Hidayet sunamaz roman. Hidayet vermek Allah’a mahsustur. Roman da bir hayat tarzıdır. Okuyanlar oradaki hayata heveslenebilir. Kurtlar Vadisi’ni izleyip oradaki karakterleri örnek alan insanlar nasıl varsa bizim romanlarımızı okuyup örnek alan insanlar da var.
Romanlarınız için ‘ilk gençlikte, kitap okumaya alışma döneminde okunacak kitaplar’ deniyor. Siz ne diyorsunuz buna?
Beni okuyanların yüzde 70’i üniversite gençliği. Gelen her mektubun, e-maillerin altında üniversite ismi var. Dört nesil yetişti ve her yetişen nesil bu kitapları bırakmadı. “Yanık Buğdaylar” ilk çıktığından beri yılda iki üç defa baskı yapıyorsa insanların bu söyledikleri çekememezliktir, hazımsızlıktır sadece. Türkiye’de bir yazar var mıdır ki yazdığı bütün kitaplar yoruldum diye geride kalmasın. Benim 39 kitabım da yılda iki üç baskı yaparak yoluna devam ediyorsa bu toplum bir Ahmet Günbay’ı kabul ediyor. Beni okuyan üniversite hocaları, profesörler var. Sinema oyuncularından, şarkıcılardan çok var. Çocuklarıyla geliyorlar, benim kitaplarımı alıyorlar. Ben bir gemi gibi, dolaştığım yerde insanları da dolaştırırım. Halkın arasındayım hep.
‘Romanlarımda hidayet değil ideal var’
“Hidayet romanı diye bir şey yoktur. Kimse kimseye hidayet veremez. Peygamber bile amcasına ‘Müslüman ol’ dediğinde olmadıysa bizim hidayet dağıtmamız büyük bir şey olur. Yok öyle bir şey. Bizim kitaplarımızda ideal vardır, hidayet yoktur. Cennet veya cehennemin anahtarı bizde değil. Bizim romanlarımıza ahlaklı edebiyat denir.”
Zaman - Cumartesi