Said Nursi'ye mesaj taşıyan vekil
Toprağa verilen Gıyasettin Emre, Menderes ile Bediüzzaman arasında iletişimi sağlayan milletvekili idi. Emre'nin o günlere ilişkin ilgili bir hatırası şöyle:
ABONE OLVefat eden DP eski milletvekili Gıyasettin Emre toprağa verildi. Emre'nin cenazesi, kılınan cenaze namazının ardından Bitlis'in Mutki ilçesine bağlı Koyunlu beldesindeki aile mezarlığına defnedildi.
Adnan Menderes ile Bediüzzaman Said Nursi arasında iletişimi sağlayan isim olarak bilinen Gıyasettin Emre'nin o günlerle ilgili hatırası:
Cevher İlhan-Mehmet Kara'nın röportajından ilgili bölüm:
"Afyon Milletvekili Gazi Yiğitbaşı, Isparta Milletvekili Tahsin Tola, ben ve başka milletvekilleri vardı. 1960 yılında ihtilalden önce olan bir hadisedir. Bediüzzaman Ankara’ya geldi. Hem her zaman kendisine söylüyordum, “Üstadım, Anadolu’ya Doğu’ya gitmiyorsunuz?” diye soruyordum. “Ölüme yakın, ölüme yakın” diyordu. Bana “Gıyas” diye hitap ediyordu.
"Benim dedemin adı Molla Fethullah’tı. Nurşin medreseseninde âlimdi. O zaman, ilmi fazla olanlara şeyhlik ünvanı kullanılamzdı, şeyhlik olsa dahi “molla” deniliyordu. Alimlik herşeyin üstündeydi.
"Üstad Ankara’ya geldi. Denizciler Caddesinde Beyrut otelinde 17 numarada kalıyordu. Biz de gidip ziyaret ettik. Üstad Ankara’ya gelmeden evvel, İstanbul’da bir yerden bir yere giderken taksinin içerisinde başında sarığı, üstünde libadesi varken Cumhuriyet gazetesi fotoğrafını çekmiş. Bu fotoğraf İsmet Paşa’nın elinde. Meclis toplantısına girdi. İsmet Paşa kürsüye çıktı. Çok şiddetli bir tenkit yaptı. Menderes de oradaydı. Menderes Meclis’te tek bir toplantıyı kaçırmazdı. İnönü konuşmasında Demokrat Parti’ye hücum ediyor, “Siz irticayı hortlatıyorsunuz. Siz Atatürkçüleri gadâba getiriyorsunuz, zaman gelecek ki ben dahi sizi kurtaramayacağım” diyordu.
İnönü’nün bu konuşmasından sonra kürsüye Menderes çıktı. Son derece şiddetli bir tepki gösterdi; “Paşamızın İslâm diniyle olan kan husumetinin nereden ileri geldiğini bir türlü anlamış değilim. Bir pir-i fâni, kendini dinî hizmetlere fedâ etmiş bir insan. Bir gün bu fani dünyadan göç edip giderse bu fâni dünyada bırakacağı terekeyi Paşamız gibi birisi buradan alıp İstanbul’a götürebilir. Ne istiyorsunuz bundan?” diye cevap verdi.
"Tabi Menderes’in bu konuşmasından sonra Halk Partililer ayağa kalktı. Halk Partililer ile Demokrat Partililer birbirlerine girdiler. -O dönemde Halk Partisi 140, Demokrat Partililer 400 kişiydik.- Afyon Milletvekili Murat Ali ve başka DP’liler vardı. Murat Ali ve arkadaşları İsmet Paşa’nın Meclis oturumlarına iştirak etmemesi için teklif verdiler ve kabul edildi. Meclis İnönü’ye ceza verdi, Paşa 12 celse dışarıya çıkarıldı. Bundan sonra Meclis dağıldı. İçişleri Bakanı Namık Gedik Beyrut Otelinin etrafına polisleri yerleştirdi.
"Biz Üstad’ı Beyrut otelinden alıp Tahsin Tola’nın Bahçelievler’deki evine götürdük. Gece saat 12 oldu. Tam yatmak üzereyken Başbakanlık Özel Kalem Müdürü, “Beyefendi sizi Başbakanlıkta bekliyor, acele gelin” diye telefon etti. Başbakanlığa gittiğimde, “Seni bir yere göndereceğim. Bediüzzaman’a gideceksin beni tâzimatlarımı (hürmetlerimi) kendilerine arz et” dedi. Ve şöyle devam etti: “De ki, şimdi Anadolu’ya, Doğu’ya gitmesin. Hava çok gergindir. Yolda bazı mahallî idareciler rahatsız ederler, ben üzülürüm. Hava müsait olduğu, ortalık sâkinleştiği zaman haber veririm, gitsin” dedi. Menderes’in bu ifâdesi bir ricaydı. Halk Partililerin ve bazı mahallî idarecilerin Bediüzzaman’ı rahatsız etmelerinden endişe ediyordu.
"Menderes’in bu mesajlarını Üstad’ın yanına gidip kendisine söyledim. “Beyefendinin böyle bir ricası var” dedim. Üstad biraz durdu. “Menderes’in İslâm dinine büyük hizmetleri var. Madem ki o İslâm kahramanı istiyor, onun hatırı için gitmeyeceğim” dedi.
Aradan bir müddet geçti. Üstad’ın bir ara heyecan ve kızgınlıkla, “Beni kızdırmasınlar. Beni kızdırırlarsa Türkiye’yi başlarına yıkarım. Bunlar, (yani Halk Partililer) şirret insanlardır” dedi. Burada tabi ki, Halk Partilileri kasdediyordu.
Başbakanlığa geldim. Menderes heyecanla bekliyordu. Üstad’la yaptığım görüşmeyi Menderes’e anlattım. “Gıyas Bediüzzaman kızdığı zaman, ‘Bunlar şirret adamlardır, bunların Türkiye’yi başlarına yıkarım’ dediği zaman sanki üç orduya hükmeden bir komutanı gibi bir edâ ve cesâretle söylüyordu değil mi?” diye sordu. “Evet” dedim. Menderes, “İşte, o imanın kuvvetindendir” şeklinde bir târif getirdi.
Dünyada 10 sene muhalifi ile beraber hükümet etmiş Menderes’ten başka kimse yoktur. Kadrosu yoktu. Menderes her zaman, “Ben sahr-ı muallak (Kudüs’teki havada duran taş) gibiyim, ne altım var, ne üstüm var. Bunlar 42 senede bu hale getirdiler. Bize 20 sene müsaade etsinler eski haline getiririz” diyordu.