Esir kampından İslam'a giden yol

İngiliz Sunday Experss gazetesinin kadın muhabiri Yvonne Rıddley, Afganistan'da Taliban tarafından kaçırıldı. Taliban'a verdiği bir söz üzerine özgürlüğüne kavuştu. Ama verdiği söz Rıddley'in hayatını tamamen değiştirdi.

ABONE OL
GİRİŞ 05.05.2005 00:05 GÜNCELLEME 05.05.2005 00:05 YAŞAM
Esir kampından İslam'a giden yol

Dünya, İngiliz Sunday Express Gazetesi'nin kadın muhabiri Yvonne Rıddley'i Afganistan'da Taliban'ın eline esir düştüğünde tadı. Riddley, 10 günlük esirliğin ardından özgürlüğe kavuşmak için Taliban'a söz verdi. Verdiği söz Riddley'in hayatını tamamen değiştirdi. Kur'an'ı inceleyip İslam'ı araştıran İngiliz gazeteci müslüman oldu.

Rıddley, esaretle başlayıp İslam'a uzanan çarpıcı hikayesini Kanal 7'ye anlattı. Ebru Ateş'in özel haberi.


İngiliz Sunday Express Gazetesi muhabiri Yvonne Riddley, Afganistan'a kaçak yollardan girmek isterken Taliban tarafından kaçırıldı. Yoksul bir işçi ailesinin gazeteci kızı Riddley, bir anda dünya kamuoyunun ilgi odağı oldu.

Riddley tam 10 gün Taliban'ın elinde esir kaldı.
İngiliz gazeteci 10 gün boyunca manşetlerden inmedi.
Taliban tarafından kaçırıldığında büyük haberlere imza atan bir gazeteci olduğunu anlatan Riddley, 'Ancak esir düşünce kendim gazetelere manşet oldum' dedi.

Riddley'i kurtarmak için İngiliz hükümeti devreye girdi.
Girişimler sonuç verdi ve 43 yaşındaki Riddley serbest bırakıldı.

Riddley'in serbest bırakılmasında Taliban ile yapılan görüşmeler etkili oldu.
Ancak Taliban'ın İngiliz gazetecinin gitmesine izin vermesinin ardında aslında bambaşka bir neden yatıyordu. Riddley o nedeni şöyle açıkladı:

' Taliban'a söz verdim. Eğer beni serbset bırakırsanız Kur'an-ı okuyacağım, İslam dinini araştıracağım diye. Onlar sözünü tuttu, beni bıraktı ben de sözümü tuttum'

Ve Yvonne Riddley için İslama doğru bir yolculuk başladı. Riddley, ' Söz sözdür diye düşündüm ve Kur'anı okumaya başladım. Tamamen akademik bir çalışmaydı. Manevi bir yolculuğa çıkmak gibi bir niyetim başlangıçta yoktu.
Önceleri sadece araştırma amaçlı okuduğu Kur'an, onu çok etkiledi.
Kısa bir süre sonra müslümanlığı seçti.

Kur'an Riddley'i çok etkiledi.
Özellikle Kur'an'ın kadın haklarıyla ilgili tanımlamaları...

'Kur'an sanki bir yaşam kılavuzu. Okuduğum herşeyden çok etkilendim. Özellikle kadın haklarından. Çünkü bize hep Müslüman kadınların baskı altında olduğu anlatılırdı. Ancak Kur'an diyor ki 'Biz kadınlar manevi olarak erkeklere eşitiz. Eğitim hakkı konusunda da eşitiz. biz kadınlar çocuk doğurma özelliğinden dolayı İslam'da yüceltiliyoruz. Cennetin annelerin ayağının altında olduğu söyleniyor.'

-Taliban sizi esir almasaydı yine Müslümanlığı seçer miydiniz?
-Bu gerçekten ilginç. Bütün dünyadan Müslümanlar ile görüştüm ama beni Müslüman olmaya tetikleyen Taliban tarafından kaçırılmak oldu. Kur'an-ı okuyacağıma söz vermiştim. Başka türlü İslamı incelezdim. Bu benim için utanç verici. Çünkü Ortadoğu'yu takip eden bir gazeteci olarak İslam'ın sadece bir din değil, bir hayat tarzı olduğuna dikkat etmeliydim.

-İslam dinini seçmenize aileniz nasıl tepki verdi?
-Çok karışık tepkiler aldım. Komşusu Müslüman olan kızkardeşim onlarla içiçe yaşadğı için Müslümanların nasıl insanlar olduğunu görüyor. O, benim müslüman oluşuma tepki vermedi. Ancak diğer kardeşlerimin hiç Müslüman tanıdığı yok. Bu yüzden kendimi Tel Aviv'de patlatacağımı düşündü.

Riddley'e en çok tepki gösteren annesi olmuş.
Ancak Riddley'in ikna edici açıklamaları, annesinin bu tavrını değiştirmiş.

'Annem Hıristiyanlığa dönmemi istedi. Ben O'na İslam'a aslında çok yakın olduğunu söyledim. Bana, sonradan ortaya çıkan bir Arap dinine mensup olmak istemediğini söyledi. Ben de ona Hz. İsa'nın nereden geldiğini sanıyorsun anne, Manchester'dan mı? dedim. Durdu ve düşündü. Ve farketti ki Hıristiyanlığın kökleri de Ortadoğu'da. Hikayemi dinleyip şehadet getiren çok insan oldu. Annemin de Müslüman olmasını çok isterim.'


Yvonne Riddley, müslümanlığı kabul ettikten sonra Hac farizasını da yerine getirdi.
Riddley, orada yaşadığı deneyimleri anlatırken hala duygulanıyor.
'Orası harikaydı, inanılmaz güzeldi. Bir gün namaza geç kalmıştım. Mekke sokaklarında rüzgar gibi koşuyordum. Haremüşşerif'in kapılarından birinin önüne geldim. Önümde onbinlerce hacı vardı ve tam bir kaos yaşanıyordu. Hepimiz Camii'ye girmeye çalışıyorduk. Geç kalmıştık. Birden namaz başladı. Bir kaç saniye içinde herkes şeritler halinde sıraya dizildi. Yanıma baktım çizgi kusursuzdu. onun önündeki de, onun önündeki de. Düşündüm, bu ordu kadar hızlı hazırol pozisyonuna girebilecek başka bir ordu yoktur bu dünyada. Kendi kendime işte benim ailem dedim. Düşünürken bile duygulanıyorum. Gözyaşları boğazıma dizildi.'

Riddley, gazeteci kimliğini müslüman olduktan sonra bir kenara bırakmadı.
İngiltere'de yayın yapan islam kanalında yapımcılık ve sunuculuk yapmaya başladı.

'İslam kanalının politika editörüyüm. bu kanalda her sabah politik ajanda adlı bir program yapıyorum. Bir tartışma programı. Irak'ta savaşmayı reddeden askerlerden, İsrail devletin kabul etmeyen hahamlara kadar birçok ilginç konuğu ağırlıyoruz.'

Ridley, gazetecilik mesleğinin yanısıra politikaya da girmek istiyor.
5 Mayıs'ta yapılacak genel seçimlere, tıpkı Selma Yakub gibi, savaş karşıtlarına saygı partisinden aday oldu.
'Eğer seçilirsem Avam Kamarası'ndaki ilk Müslüman kadın milletvekili olacağım. Ancak partinin başörtülü bir adayı daha var. Selma Yakup. Kendisi Birmingham'dan aday. Eğer o seçilirse bu dediğimi o başarmış olacak. Hangimiz kazanırsak kazanalım. İslam'da bir ilk daha gerçekleşecek.'