Tükenmekte olan bir gelenek dibek kahvesi
Kütahya'da yaşayan ve ''Trenci Dayı'' diye tanınan kahvehane işletmecisi, unutulmaya yüz tutmuş Osmanlı'nın geleneksel dibek kahvesini yaşatmaya çalışıyor
ABONE OLDibek kahvesi, adını kahve pişirme yönteminden değil, kahve öğütme yönteminden alıyor. Osmanlı döneminde, kavrulan kahve, yuvarlak, içi çukur taş ya da tahtadan yapılan ve havana benzeyen büyük kaplara konularak bir tokmakla ince hale gelene kadar eziliyor.
Buradan elde edilen kahve, Türk kahvesi gibi pişiriliyordu. Bu yöntemle öğütülen ve koyu kıvamlı olan kahve, dibek kahvesi diye biliniyordu. Söz konusu yöntemle kahve öğütülmesi, 1800'lü yılların ilk yarısına kadar devam etti. 1820'li yıllarda kahve değirmeninin icat edilmesiyle dibek kahvesi kavramı unutulmaya başladı. Dibekle kahve elde etmek zahmetli ve zaman alan bir iş olduğu için evde yapılamayan kahve öğütme işlemi, değirmenlerin yaygınlaşmasıyla evlere girdi. Dibek kahvesi, zahmetli olduğu için son yıllarda çok sınırlı mekanlarda üretilip müşterilere servis ediliyor.
-''İyi tat almak için iki dakika içinde içmek gerekir''-
Kütahya Cedit Mahallesi Muhtarı ve bu mahallede kahvehane işleten Hüseyin Yüksel (58), AA muhabirine yaptığı açıklamada, TCDD'den emekli olduğu için kentte ''Trenci Dayı'' lakabıyla tanındığını söyledi. Dibek kahvesinin, unutulmaya yüz tutmuş geleneklerden olduğunu belirten Yüksel, şöyle konuştu: ''Dibek kahvesinin aslı fincanda değil cezvede yapılır. Günümüzde fincanda yaptığını söyleyenler olsa da cezvede pişirilenle aynı tadı vermez. İyi tat almak için iki dakika içinde içmek gerekir. İki dakika içinde hem telvesi kalmaz hem de sonuna kadar köpüğü bitmez. Ancak içimi 3-5 dakikada bitirilirse fincanın dibine telve çökebilir. Susuz kahve diye de bilinen dibek kahvesini içmek için Eskişehir, Bilecik, Sakarya, İzmir gibi çevre illerden ayda veya 15 günde bir kahvehaneme gelenler oluyor.'' Yüksel, dibek kahvesinin tadının, değirmende öğütülerek pişirilen kahveden daha iyi olduğunu sözlerine ekledi.