Eşlerin ortak damak tadını bulması yıllar alabiliyor
Evliliklerde yöresel farklılıklar önemsenmez çoğu zaman. Ama ne zaman yemeğe oturulur, işte o zaman başlar sıkıntı.
ABONE OLDamak tadı her yöreye göre farklıdır. Eşler yıllardır alıştıkları damak tadından ödün vermek istemez. Üstelik evin hanımı hem yapmakta hem de yemekte zorluk çeker. Basit gibi görünür, yemeğin salçası, eti, tadı... Ama eşlerin buna alışması belki yıllarca sürebilir.Eş seçilirken dinî inanç, ahlak, aile yapısı, eğitim, maddiyat, fiziksel görünüm gibi kriterler göz önünde bulundurulur. Bu ölçütlerin önem sırası herkese göre değişse de evlendikten sonra ortaya çıkan önemli bir nokta daha var. O da eşler arasındaki yemek kültürü farklılığı. Bu farklılık basit gibi görülse de zamanla büyük bir soruna dönüşebiliyor. Özellikle de farklı bölgelerden evlenen kişiler için evliliğin ilk yıllarında kavgalara varan tartışmalar yaşanabiliyor.
Yasemin ve Mehmet Güneş çifti, evliliklerinin ilk yıllarında farklı yemek hassasiyetleri nedeniyle sürekli problem yaşayan çiftlerden biri. Yasemin Hanım, Aydınlı, sofrada sebze yemeklerini tercih ediyor. Eşi ise Adanalı. Ona göre her türlü yemeğin içinde mutlaka et olmalı. Çiftin yemek sorunu, evliliklerinin ilk haftalarında gün yüzüne yavaş yavaş çıkmaya başlar. Birinin yediğini diğeri yiyemez, yapılan yemeklere eleştiriler gelmeye başlar. 'Bu yemeğin içinde neden et yok?', 'Bol baharat ve salça niye koydun ki yemediğimi biliyorsun' cümleleri evde her gün kullanılır olur. Severek evlendiklerini söyleyen Yasemin Hanım, evlenmeden önce bu konuyu hiç önemsemediklerini ifade ediyor. 'Tek derdimiz yeter ki bu olsun!' diyerek evliliğe adım attıklarını anlatan Yasemin Güneş, şimdi çok zorluk çektiklerini belirtiyor. Şu anda 2 yıllık evli olan Güneş, "Birbirimizin yaptığı yemekleri beğenmemeye, yememeye başlamıştık. Bununla birlikte aramızda bir soğukluk da oluştu. Baktım olacak gibi değil, öncelikle eşimin memleketinin yemeklerini öğrendim, yemekleri de onun istediği şekilde yapmaya başladım. O, yemekleri zevkle yiyor ama ben istemeyerek yiyorum. Çok küçük ve basit gibi görünse de evlilikte yemek kültürü farklılığı çok önemliymiş. Bunu evlendikten sonra daha iyi anladım." diyor.
AYNI DAMAK TADI YOKSA, NE YAPACAĞIZ?
Yemek kültürü farklılığı sebebiyle sorun yaşayan diğer bir çift de Songül-Abdullah Karaköse. Songül Hanım Rizeli, Abdullah Bey ise Ağrılı ve Arap kökenli. Çift, 5 aydır evli, ancak yemek nedeniyle sık sık kavga eder hale gelmişler. Eşi baharatlı yemekleri sevmesine ve sofrada da o tür yemeklerin olmasını istese de Songül Hanım, baharatlı yemekleri yiyemediğini, koku ve tadına da tahammül edemediğini ifade ediyor. Yemekleri de baharat koymadan yapıyormuş. Evliliklerinin ilk günlerinde Abdullah Bey, "Yemek baharatlı olsaymış daha güzel olurdu." diye ince eleştirilerde bulunmuş. Songül Hanım ise "Baharatlı yemeği yiyemiyorum, yemeğe şimdi de baharat koyabilirsin." cevabını vermiş her seferinde. Eşi ise "Baharat, yemek pişerken koyulur ki yemeğe asıl lezzetini versin, sonrasında eklesen hiçbir işe yaramaz. Baharatlı yemekleri yemeye alışsan ne olur sanki!" karşılığını vermiş. Her sofra başında yapılan bu konuşmalar zamanla ikisini de yormaya ve bıkkınlık vermeye başlamış. Songül Hanım, "Eşimin baharatlı yemekleri sevdiğini biliyordum ama bu kadar düşkün olduğunu bilmiyordum." diyor. Songül Karaköse, "Eşimle bölge farklılıkları nedeniyle bazı konularda sorun yaşayabileceğimizi biliyordum, ancak yemek mevzuunun aramızda bu kadar problem olacağını aklımın ucundan bile geçirmezdim." şeklinde konuşuyor. Songül Hanım, çareyi kendisine ayrı olarak pratik ve hazır yemekler hazırlamakta bulmuş.
Kavga yerine, o farklılıkla yaşamayı öğrenin
Aile ve çift terapisti Fatma Yaşar Ekici, yemek kültürü farklılığının evliliğin başlangıcında uyum sağlamayı zorlaştıracağını söylüyor. Kültürün tüm algıları etkilediğini ifade eden Ekici, masada salata ve ayran olmadığında o sofrayı eksik olarak algılayan bir erkeğin, eşini bu konuda sürekli eleştirebildiğini, tartışma ve çatışmaların yaşanabildiğini aktarıyor. "Erkek, annesi evde nasıl yemek yaptı ve sundu ise eşinden de onu bekler." diyen Ekici, kadının da annesinden öğrendiği gibi uyguladığını ve babasının annesine gösterdiği tepkinin aynısını kocasından umduğunu belirtiyor.
Uzman psikolog Burcu Muşdal ise çiftlerin farklılıklar üzerinde yaptıkları en büyük hatanın kavga etmek olduğunu dile getiriyor. Böylece evliliklerine de zarar verdiklerini söyleyen Muşdal, "Çiftler, aralarındaki çatışmaya neden olan temel farklılığı anlamalı ve birbirlerine değer verip saygı göstererek o farklılıkla yaşamayı öğrenmeli. Yemek kültürü farklılığında kadın, eşinin sevdiği yemekleri yapar, erkek de bunun farkına vararak eşini takdir eder ve onu sevindirecek bir şeyler yaparsa bu farklılık mutluluğa dönüşür. Kadın takdir gördükçe, eşinin beğendiği yemekleri daha fazla yapar." diyor.
Yemek farklılığının sorun haline gelmemesi için ayrıca 'Bu farklılıklar beni ve ilişkimi nasıl etkiler?' sorusuna evlenmeden önce cevap verilmeli ve karşılıklı konuşulmalı. Farklılıklar zenginlik olarak algılanıp ortak zevkler geliştirilmeli. Konuyu çözülemez olarak görmektense nasıl çözülebileceğine ilişkin düşünülmeli. Evli çiftler de evde her iki özellikte yemek pişirmek mümkün ise bunu hayatlarına tatbik edebilmeli. Ya da ortak zevklerinin olduğu yemek türlerini belirleyebilirler.