Nazlı Ilıcak'ın yayınlamadığı mektup

Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman'ın avukatı Şen, Nazlı Ilıcak'ın iddialarına mektupla yanıt verdi. Ancak Ilıcak, mektuba köşesinde yer vermedi. İşte o mektup:

ABONE OL
GİRİŞ 13.10.2011 18:37 GÜNCELLEME 13.10.2011 18:37 Deniz Feneri e.V Gerçekleri
Nazlı Ilıcak'ın yayınlamadığı mektup

Deniz Feneri e.V. davasına ilişkin Sabah gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak'ın köşesinde dile getirdiği iddialara Prof. Dr. Ersan Şen gönderdiği bir mektupla cevap verdi. Ancak mektup Ilıcak tarafından yayınlanmadı.

İşte Ilıcak'ın görmezden geldiği o mektup:

Sayın Zekeriya Karaman'ın Avukatı Prof. Dr. Ersan Şen'in Sayın Nazlı Ilıcak'a Cevabıdır:

Deniz Feneri e.V. soruşturması olarak bilinen ve Ankara'da devam etmekte olan soruşturma süreci ile ilgili kaleme aldığınız 5 ayrı yazınızı okudum. Hatta yazılardan birisinde, şahsımın da adına yer vermek suretiyle öneride bulunduğunuzu gördüm. Sizin gibi mesleğinde tecrübeli, objektifliğe değer veren bir basın mensubunun, maddi gerçeği tam olarak öğrenmek amacıyla irtibat kurup, görüş alışverişinde bulunmasını isterdim.

Yazılarınızda, savcılar tarafından yapılan tahrifatta bir sorun olmadığı, zaten kararın bu anlama geldiği ifade edilmektedir. Oysa Anayasanın 138. maddesinin son fıkrasına göre, yargı kararları hiç kimse tarafından ve hiçbir şekilde değiştirilemez. Tüzel kişiler yönünden reddedilen bir talebin kabul edilmiş gibi gösterilmesi amacıyla yargı kararında yapılan tahrifatın anlamının ne olduğunu fazlaca izaha gerek duyulmamaktadır. Bu tahrifatı bir avukat yapamayacağı gibi, savcı da kesinlikle yapamaz. Savcıların iş ve işlemlerinin de hukukilik denetimine tabi olduğunu, bu denetimden ve yargılanmaktan muaf olmadıklarını belirtmek isterim. Hukuk devleti ilkesinin anlamı da budur. Esas itibariyle Savcılık Makamı, reddedilen talebine karşı yasa yoluna başvurması gerekirken, talebi reddedilmemiş gibi kararı infaz ettirmek suretiyle hukuka aykırı davranmıştır. Tarafımızdan elbette, elkoyma kararına karşı itirazda bulunulmuştur. Ancak, kararın tahrif edilmek suretiyle infaz edildiğinden aylar sonra haberimiz olduğundan, kararı vererek işten el çeken yargı makamı nezdinde sonuç alınabilecek yol kalmamıştır. Savcılık Makamı tarafından yapılan açık bir hatanın telafi edilmemesinden, şüphelilerin sorumlu tutulmaya çalışılmasını anlayabilmek mümkün değildir.

Masumiyet karinesinin devam ettiği gizli ve kısıtlı soruşturma sürecinde, Almanya'da usule uygun bir yargılama yapılmaksızın, sanıklarla anlaşıp aleyhe beyanlar almak suretiyle yargısız infaz yapılmaya çalışılması, vahim bir hatadan başkası olmayacaktır. Hukuk devletinde, istisnasız herkes dürüst yargılanma hakkı ve masumiyet karinesine sahiptir. Soruşturma sürecinden sonra başlayacak yargılama aşaması bitmeden insanların suçlu ilan edilmeye çalışılması yanlıştır. Bu tespit, elbette sizin yazılarınızla ilgili olmayıp, bir gerçeği ortaya koymaktan ibarettir.

Şimdi ben soruyorum;

1- Üç yıldır devam eden soruşturma süreci neden tamamlanamamıştır?

2- Şüphelilerin isimleri daha Almanya'dan bu tarafa bilinmekte iken, Türkiye'de 3 yıldır devam eden soruşturma sürecinde, şüpheliler adaletten kaçmadıkları halde, 3 yılın sonunda hangi somut kaçma ve delil karartma gerekçeleri ile tutuklanmışlardır?

3- İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin Türkiye hakkında verdiği mahkumiyet kararlarında, "sürekli olarak basmakalıp sözlerle tutuklama tedbirine başvurmayın, mümkünse yerine adli kontrol tedbirini tercih edin" dediği halde, neden şüpheliler hakkında aynı eksik hukuki uygulamalar tekrar edilmiştir?

4- Savcılık Makamı, tutuklamaya sevk edilen şüphelilerin savunma yapabilmeleri için gerekli ve zorunlu olduğu halde neden tutuklama sevk yazılarını şüpheli ve müdafilerine göstermemiştir?

5- Kanal 7 Şirketler Grubunda 2 yıl önce yapılan arama sonucunda elkonulan ticari defter ve kayıtlar ile ilgili devam eden bilirkişi incelemesinin olduğu yazılı ve sözlü şekilde tarafımıza bildirildiği ve bilirkişi raporunu hazırlama süresinin de Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 66/1. maddesi uyarınca azami 6 ay olduğu dikkate alındığında, bu rapor bugün nerededir ve şüpheliler ile müdafilerine niçin verilmemiştir? Bu rapor hazırlanmaksızın ve tarafımıza verilmeksizin şüphelilerin ifadelerinin alınması savunma hakkının kısıtlanması değil de nedir?

6- Almanya'daki soyut bir iddianın, bugüne kadar somut delillere dayandırılmaksızın şüphelilere yöneltilen suçlamanın ve bu çerçevede soruşturmanın sürekli genişletilip uzatılarak bugünlere gelinmesindeki amacı nasıl yorumlamak gerekir?

7- Bir kısım şüpheliler, sürekli ifade vermeye ve savunmalarını yapmaya hazır olduklarını savcılara bildirdikleri halde, davet yapılmaksızın bu şüpheliler hakkında hangi yasal gerekçe ile yakalama ve gözaltına alma tedbirine başvurulmuştur? Ayrıca şüpheliler, 4 günlük gözaltı süresi aşıldıktan sonra Anayasanın 19 ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 91. maddelerine aykırı şekilde hangi dayanakla hakim huzuruna çıkarılmışlardır?

8- Bazı basın-yayın kuruluşları tarafından suçlu ilan edilmeye çalışılan Sayın Zekeriya Karaman ve Kanal 7 televizyonunun diğer ortakları hangi somut gerekçe ve delillerle suçlanmaktadırlar?

9- Almanya'da işlendiği iddia olunan ve bu iddia ile ilgili haklarında takipsizlik kararı verilen şüpheliler hakkında aynı konu ile ilgili buradaki soruşturma nasıl yürütülmektedir?

İyi çalışmalar dilerim.

Av. Prof. Dr. Ersan Şen