'Bunlara ses çıkarmayanlar hangi yüzle Ayasofya'ya dokunma diyebiliyor'
Danıştay, Ayasofya'nın müze olmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Haber7 yazarı Taha Dağlı, karar sonrası bir yazı kaleme aldı.
ABONE OLHaber7 yazarı Taha Dağlı, Danıştay'ın Ayasofya kararının ardından bir yazı kaleme aldı. Dağlı'nın yazısı şöyle:
Türkiye’nin kendi toprağında, kendi tapulu malı olan caminin ibadete açılmasının önündeki hukuki engel kaldırılıyor diye kıyamet koparanlar, Hazreti İbrahim Caminin ne hale getirildiğine neden ses çıkarmaz?
Hazreti İbrahim Camii, Filistin Batı Şeria’da El Halil kentinde yer alır.
Caminin içinde bulunduğu El Halil şehri, Kudüs’ten farklı olarak BM tarafından da Filistin toprağı kabul edilir.
Hazreti İbrahim (AS), eşi ve oğullarının kabirlerinin de bulunduğu bir camidir.
Filistin’de Mescidi Aksa’dan sonra islam dünyası için en önemli ikinci kutsal mekandır.
25 Şubat 1994’te, Ramazan ayında, sabah namazında, bir teröristin saldırısında Hazreti İbrahim Caminde katliam yapıldı, en az 30 Filistinli şehit edildi.
İsrail camiyi ibadete kapattı.
6 ay sonra açıldığında yarısı sinagogdu.
Aradan 26 yıl geçti, hala da öyle.
Hazreti İbrahim caminin önündeki caddeden Filistinlilerin geçmesine bile izin verilmez.
Caminin cami olarak kullanılan kısmına namaz için girmek isteyenler, X-Ray cihazlarından taranarak, turnikelerden geçmek zorundadırlar.
Caminin girişi ve çevresi, askeri bir kışladan farksızdır.
İsrail izin vermediği sürece hiçbir Müslüman, bu kutsal mekanın, cami olarak kullanılan kısmına dahi giremez.
Dünyada bir başka örneği yok.
Ama emsal gösterildiği bir yer var.
O da Kudüs’teki Mescid-i Aksa.
Müslümanların ilk kıblesi ve miraç mucizesinin yaşandığı, islam dünyasının Mekke, Medine’den sonra en kutsal üçüncü beldesi.
Orası da işgal altında, oraya da izinle giriliyor.
Ve dahası orası da Hazreti İbrahim cami emsal gösterilerek, yarısı sinagoga çevrilmek üzere.
Hazreti İbrahim Camii de, Mescidi Aksa da UNESCO’nun dünya miras listesinde.
Hatta 2016’da UNESCO, Mescid-i Aksa’daki Yahudi ayinlerine karşı buranın Müslüman ibadethanesi olduğu ve Musevilik inancıyla bir bağının bulunmadığına dair bir karar verdi.
Tıpkı İspanya’nın Cordoba kentinde bulunan 8. Asırdan kalma Kurtuba Cami gibi.
Orası da UNESCO korumasında fakat Hristiyanlar tarafından katedrale dönüştürüldü.
Yani UNESCO’yu takan yok.
İsrail takmıyor, Hristiyan dünyası da öyle.
İsrail, kendine ait olmayan toprakları işgal edip, o toprakların gerçek sahiplerinin şehirlerini, UNESCO korumasında olsa da camilerini gasp edip, sinagoga dönüştürebiliyor.
Aynı İsrail, günlerdir Ayasofya’yı tartışıyor.
İsrail başbakanı Netanyahu’nun oğlu, büyük bir yüzsüzlükle Ayasofya’nın Konstantinopolis’e ait olduğunu iddia edebiliyor.
İsrail, Filistin şehirlerinde islam peygamberlerinin kabirlerinin bulunduğu camileri sinagoga çevirirken, gıkını çıkarmayan UNESCO ve Batı dünyası, bilhassa da ABD, Fransa, Yunanistan, tapusu Türkiye’de olan, Türkiye’ye ait bir caminin, ibadete açılmasının önündeki hukuki engel kalkıyor, diye bas bas bağırabiliyor.
Osmanlı bakiyesindeki topraklarda cami bırakılmadı.
Yüzlercesi yıkıldı, Hristiyan ise kiliseye çevrildi, Yahudi ise sinagog yapıldı.
Camileri bırakın, Müslüman mezarlıkları yok edildi, bir çok ülkede.
Ayasofya ise İstanbul’dadır, Türkiye Cumhuriyetinin tapulu camisidir.
Hukuk kararını vermiştir, caminin, cami olduğunun ilanını yapmıştır.
Hiçbir şeyin, bir başka şeye dönüştürüldüğü gibi bir durum da yoktur.
Ayasofya camidir, geçici olarak müze kalmıştır, şimdi hukuken cami olduğu ilan edilmiştir.
Bu mesele de UNESCO’nun, ABD’nin, İsrail’in, Yunanistan’ın, Rusya’nın, Fransa’nın veya bir başkasının değil, hiç kimsenin hiçbir surette dışardan müdahale edemeyeceği kadar Türkiye’nin kendi iç meselesidir.