Biz kadına karşı şiddeti önlesin diye imza attık, LGBT lobisi kalkan yaptı
İstanbul Sözleşmesi ile ilgili tartışmalar devam ederken Yenişafak Yazarı Hasan Öztürk, "Biz kadına karşı şiddeti önlesin diye imza attık, LGBT lobisi kalkan yaptı" başlıklı köşe yazısında çarpıcı detaylara değindi.
ABONE OLHasan Öztürk'ün çok konuşulan köşe yazısı:
Biz Kurban Bayramı’nı idrak ederken bazılarının çift taraflı istismar üzerinden hükümete, dindar muhafazakâr çevrelere yüklendiğini gördünüz mü?
Bizler kanı ve eti hiçbir şekilde Allah’a (cc) ulaşmayacağını bildiğimiz ancak “samimiyetimiz”in ve takvamızın O’na ulaşacağını umarak kurban keserken bazılarının İstanbul Sözleşmesi üzerinden kadına yönelik şiddet meselesini istismar ettiğini gördünüz mü?
Ekranlarda, klavye başında İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılma ihtimalini istismar edenlerin aynı zamanda KADEM’i de istismar torbasının içine atıp çift taraflı ve yüksek düzeyli infial için çaba sarf ettiğini fark ettiniz mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir yıldan fazla bir zaman önce İstanbul Sözleşmesi için “Nas değil” demesiyle başlayan süreçte AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş “Gerekli düzenlemeler yapılarak kaldırılabilir” açıklaması yaptı. Böylece tartışmada yeni bir aşamaya geçildiği muhakkak.
İstanbul Sözleşmesi üzerinden “muhafazakâr kesimin bazı unsurları”nın hükümete yüklendiği malum. Burada iki eleştiri konusu var.
Birincisi eşcinselliği normalleştirme olarak algılanan sözleşmenin 4’üncü maddesi üzerinden eleştiriler.
İkincisi, sözleşme ile ilintili olan 6284 sayılı yasanın bazı uygulamalarında “erkeklerin mağdur olduğu” yönündeki eleştiriler.
Bu eleştirilerin haklılık payı olabilir. Ancak hem sözleşme hem yasa “Kadına karşı şiddeti önlemeye yönelik çabanın” ürünü. Sadece kadına karşı değil, çocuğa, dezavantajlı kesimlere karşı şiddete karşı da düzenlemeler içeriyor. Ne var ki İstanbul Sözleşmesi bazı kesimler tarafından da adeta bir cephe unsuru olarak kullanılıyor. Yani LGBT lobisi başta olmak üzere birtakım marjinal gruplar sözleşmenin bazı maddelerini sonuna kadar istismar ediyor, lobi faaliyetlerine dayanak yapıyorlar.
Bu arada “ailenin tehlikeye girdiği”ni savunan çevreler hem sözleşmeye hem yasaya karşılar.
Bunu da anlamak mümkün.
Ne var ki anlayamadığımız husus, hem sözleşme hem KADEM hem de yasa üzerinden farklı çevrelerin hükümete yönelik eleştirileri.
LGBT çevreleri, sözleşmeyi lobi faaliyetlerine dayanak yapıyordu. Sözleşmeden çıkılması ihtimali üzerine ortalığı birbirine katmaya başladılar.
Sözleşmenin bir “nas olmadığı”nı söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan. Kadına karşı şiddeti önlemeye yönelik toplumsal farkındalık için çabalayan bir KADEM.
Dahası 6284 sayılı yasanın bazı maddelerinin “yanlış uygulandığı” yönündeki hukuki yorumlar.
Tartışılabilir, konuşulabilir. Ancak istismar edildiği muhakkak.
***
İstanbul Sözleşmesi’nden Polonya çekildi. Yakın gelecekte Türkiye’nin de çekilmesi söz konusu. Ancak dev sermaye çevrelerinin bile bir anda sözleşmenin tartışmaya açılması üzerinden muhalefetine şahitlik ediyoruz.
Peki, soru şu: Aslolan sözleşme mi ya da yasa mı yoksa kadına karşı şiddetin önlenmesi mi?
Geçtiğimiz gün AK Parti Kadın Kolları Başkanı Selva Çam seri tivitler attı. Özetin özeti şu: “Kaldıralım sözleşmeyi. Kaldırdığımızda göreceğiz ki kadına karşı şiddet bitmeyecek.”
KADEM Başkanı Saliha Okur da, “Biz sadece hukuki metinlerle şiddet sarmalından kurtulamayız. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılabilir. Bu, dünyanın sonu değil. 6284 sayılı yasada düzenlemeler yapılabilir” diyor. KADEM’in tek endişesi, “Algı olarak yasanın uygulanmasında bir ihmal olma ihtimali.”
İstanbul Sözleşmesi kadına karşı şiddetin önlenmesi meselesini uluslararası bağlayıcı bir düzenleme olmakla birlikte Türk aile hayatını tehlikeye düşürme ihtimali olan bir sözleşme olarak da eleştiri konusu.
Peki, sözleşmeden çıkılırsa ne olur?
Bence hiçbir şey olmaz. Tek bir şart ile. O da mevcut yasanın açıklarının tadilatı. Yani burada erkeğin de mağduriyetini giderici düzenleme şart. Ve özellikle aile, aile bireylerinin hakları konusu da...
TÜRGEV Başkanı Fatmanur Altun ise seri tivitler atarak tartışmaya katıldı. Özetin özeti şu: “Esas olan, kadına karşı şiddeti bitirmektir. İstanbul Sözleşmesi bu noktada yetersiz kalmıştır.”
Biz kadına karşı şiddeti bitirmek için var gücümüzle çalışmalıyız ki sözleşmenin de ötesine geçelim. İstanbul Sözleşmesi her ne kadar kadına karşı şiddeti önlemeyle ilgili olarak kaleme alınmış olsa da zamanla LGBT lobisi tarafından istismar edilmiştir.
İstanbul Sözleşmesi’ni kalkan yaparak LGBT ideolojisinin dayatılması ise asla kabul edilemez.
Son iki yıldır özellikle bazı CHP’li belediyelerin LGBT lobiciliğine soyunması da dikkate değer doğrusu.
Kadına karşı şiddeti önlemenin birinci yolu sanırım insan olmaktır.
Tartışmaya devam edeceğiz.