Hayatı da yazdıkları gibi romandı
Cumhuriyet döneminin en etkili yazarlarından biri olan Peyami Safa, ölümünün 50. yılında anılıyor. Edebiyatımızın unutulmazları arasında yer alan Safa’nın hayatı da bir roman.
ABONE OLPerihan Altınsoy'un haberi
‘HAYATI roman olanlardandı O.’ Böyle diyor Beşir Ayvazoğlu, kaleme aldığı Peyami adlı biyografide; Cumhuriyet tarihinin en önemli romancılarından Peyami Safa’yı anlatırken.
İlk eserlerini mütareke yıllarında vermeye başlayan Peyami Safa (1899-1961), çocuk yaşta yazmaya başlıyor, çünkü, annesine bakmak ve hayatını kazanmak için yazmak zorunda. İşte bu mecburiyetle kaleme sarılıyor, yazdıkça açılıyor. İki imzası ve birçok müstear ismi olan Safa için, ‘yaklaşık kırk yıl boyunca bazı gazetelerde sütun yazarlığı yapan, hatta aynı anda hem başyazı, hem köşe yazısı, hem de Server Bedi imzasıyla daha hafif yazılar yazan, bu arada haftalık, aylık mecmualara da fıkra, makale yetiştiren bir gazeteci’ diyor, aynı eserinde Ayvazoğlu.
Yalnızız’ın yazarı da yalnızdı
Yazarın, iki yaşındayken babasıyla kardeşinin peş peşe ölümü ve yalnız kalan annesinin derin üzüntüsüyle sarsılması yetmemiş gibi, üstüne dokuz yaşında amansız bir kemik hastalığına yakalanması ve uzun süre hastalığın pençesinde kıvranması, ilahi kurgunun ondan esirgediği fiziksel gücü, kalemine verdiğini düşündürüyor insana. Bu güçle yazdığı ‘Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’ adlı romanı, notu kıt olan edebiyat eleştirmenlerinden bile tam not alıyor. Örneğin, “Okuyup bitirdiğim zaman, edebiyatımızın bu uyuşuk havası içinde böyle bir kitabın nasıl olup da yazılabildiğine hayret ettim” diyor Ahmet Hamdi Tanpınar, ‘Edebiyat Üzerine Makaleler’ kitabında.
İlk romanı olan Sözde Kızlar ile başladığı romancılık hayatını, toplumsal konuları işleyen, insan psikolojisini irdeleyen romanlarla devam ettiriyor.
Gazetecilik hayatına ise Yirminci Asır’da başlıyor ve Safa, Akşam, Cumhuriyet, Milliyet gibi döneminin ünlü gazetelerinde yazılar yazıyor.
Cumartesi günü anılacak
Peyami Safa, roman tekniğine de ciddi yenilikler getirmiş bir yazar. Sanattan, psikolojiden, felsefeden anlar; birçok alanda uzmanlık seviyesinde bilgiye sahiptir ve bildiği konuları, romanında canlandırdığı kahramanlar üzerinden tahlil eder. Hakiki bir entelektüel, romancı ve gerçek bir muharrirdir.
Hastalıkları ve acılarıyla, kalemi ve eserleriyle, düşünce ve çelişkileriyle O, ‘hayatı roman olanlardan’dır.
Türk romancılığının zirvesinde adı ilk sıralarda zikredilen yazar, maalesef layık olduğu ölçüde tanınamamıştır. Birçoğumuz, yazarın ünlü romanı ‘Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu kendi çocukluğundan bahsettiğini bilmeden okumuşuzdur. Zamanımızda az bir okur ve edebiyatçının ilgi sahasına girebilen Peyami Safa’yı ne mutlu ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü unutmadı. Safa için düzenlenecek ‘50 yıl sonra Peyami Safa’ konulu panele katılan Prof. Dr. Kazım Yetiş, Prof. Dr. Mehmet Tekin, Doç. Dr. Mehmet Narlı, Sevinç Çokum ve Beşir Ayvazoğlu, yazarı hatırlayacak ve hatırlatacaklar.
14 Mayıs Cumartesi Saat 14.00’de Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek panelde, Peyami Safa’nın Türk romanındaki yeri, romancılığı, siyasi düşüncesi ve romanlarındaki mutsuzluk unsuru konuşulacak.
PEYAMİ SAFA
İstanbul Türkçesini büyük bir başarıyla kullanan ve süslü yazmaktan kaçınan Peyami Safa, Sözde Kızlar, Mahşer, Canan, Sabahsız Geceler, Cumbadan Rumbaya, Fatih Harbiye, Attila, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Yalnızız, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu gibi romanlarıyla Türk edebiyatına adını altın harflerle yazdırdı. Tam bir kurgu ustası olan Safa, romanlarındaki psikolojik çözümlemeler ve dildeki kıvraklığı ile kendine ayrı bir yer edindi. Yazarın Server Bedi imzasıyla yazdığı ve polisiye tür olan Cingöz Recai adlı romanı filme alındı.
Star