Bahçeli vurdu, Feride öldürdü!
Helal süt tartışmasından, Hz. Muhammed'in kime oy vermeyeceği çıkarımına varan fırtınalı bir haftayı geride bıraktık. Bir de eleştiriye tahammül edemeyenler var...
ABONE OLGeçen hafta tartışmalı geçti. Önce Bahçeli, sonra Feride kasıp kavurdu.
‘Nato kazası’ ifadesi Nato’ya yönelik bir eleştiri olarak algılanabilir mi?
Eleştiri kaldıramayanlar gerçekleri nasıl görebilirler? Yorumlar üzerine…
BU YAZI AĞIR KAÇTI
Geçen hafta Haber 7’nin gündemini siyasi arenada yaşanan tartışmalar oluşturdu. Salı günü MHP lideri Devlet Bahçeli’nin grup konuşmasında kullandığı bir ifade okurlar tarafından eleştirildi. Geçen Salı günü yapılan bu konuşmayı biz de köşemize konu etmiştik. Bahçeli özetle, ‘Helal süt emenlerin anayasa değişikliğine destek vermeyeceklerini’ söylüyordu. Bu söylemin oluşturacağı gerilimi tahmin etmek hiç de zor olmamıştı.
Habere gelen yorumlar alıp başını giderken Haber 7’nin farklı kalemi Esra Elönü, Perşembe günü aynı üslubu kullanarak bir değerlendirme yaptı. Feride’nin Günlüğü köşesinde yayınlanan yazının başlığı ‘Hz. Muhammed’in oy vermeyeceği parti’ydi.
Yazının içeriği de İslam’ın milliyetçiliğe bakışı ve bunun üzerinden bir MHP eleştirisiydi. Açıkçası Bahçeli’nin sözünü duyduğumda ne kadar şaşırdıysam, bu başlığı okuduğumda iki katı şaşırdım.
Öncelikle dini siyasete alet eden ve Hz. Muhammed’i oy kullandırabilecek bir yaklaşım sergileyen bu başlığın oluşturacağı tepkiyi tahmin etmek de zor olmadı.
Yazarla görüşerek yazı hakkındaki görüşlerimi bildirdim. Ardından Haber 7 Yayın Koordinatörü Yaşar İliksiz ve Genel Yayın Yönetmeni Ünal Tanık’a yazı hakkında bilgileri olup olmadığını sordum. Yazıyı editör arkadaşımız yayına aldığı için, bilgileri olmadıklarını söylediler.
Genel Yayın Yönetmenimiz yazıyla ilgili Esra’ya görüşlerimi bildirmemi, Esra da, Genel Yayın Yönetmeni ile görüşeceğini söyledi.
Ben de bu arada Ünal Tanık’a şu soruları yönelttim:
“Bu yazıyı ve başlığı ifade özgürlüğü sınırları çerçevesinde mi değerlendiriyorsunuz? Genel Yayın Yönetmeni olarak bu yazıyı sadece ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirerek mi yayına aldınız/aldırdınız? İfade özgürlüğünün sınırları nerede bitiyor? Yazının dini siyasete alet ettiğini düşünüyor musunuz?”
Bu trafik yaşanırken yazının başlığı değişti: “Bahçeli Baykal’a süt kardeşim desin”… Başlık değiştikten sonra yaptığımız görüşmede, yazar başlığın yanlış olduğunu ama yazının arkasında durduğunu savundu.
Bahçeli’nin sözleri ne kadar yanlışsa, bu başlık da o kadar yanlıştı. Çok okunmak adına toplumu geren, dini siyasete alet eden bu tür haber ve yorumların sayfalarda bu kadar rahat yer bulmaması gerekiyor. Bu hassasiyetin gösterilmesinde öncelikli sorumluluk Genel Yayın Yönetmeni ve Yayın Koordinatörü’ne aittir.
Ünal Tanık’a sorduğum sorulara cevap gelirse burada değerlendireceğim.
‘NATO KAZASI’NA BİR AÇIKLAMA
Başlığımız Afganistan’da NATO kazası: 4 sivil öldü’ Afganistan’daki NATO güçleri şüphelendikleri bir otobüse ateş açıyor ve 4 sivil ölürken, 12 sivil de yaralanıyor.
Okurlarımızdan başlıkta kaza ifadesinin kullanılmasını ‘NATO vahşetini’ meşrulaştırdığını, başlığın yanlış olduğunu belirten tepkiler aldık. Başlığı seçen editöre bunları ilettiğimde, editör, başlıkta NATO’ya yönelik bir eleştiri olduğu ‘NATO kazası’ ifadesinin NATO’nun varlığına yönelik eleştirel bir değerlendirme olduğunu söyledi. Ben editörün bu açıklamasını tatmin edici bulmadığımı belirteyim.
HEP ALKIŞ İSTEYENLER GERÇEKLERİ GÖREMEZ
Kamuoyu önünde olan insanlar alkışlandıkları kadar eleştirilirler de. Özellikle siyaset ve medya dünyasındaysanız yaptığınız her hareket kimileri tarafından desteklenirken, kimileri de bu hareketinizi beğenmeyebilir.
İnternet siteleri kamuoyunun görüşlerini bildirebileceği demokratik bir mecra oluşturdu. Bu işe başladığım günden beri şunu gördüm ki, kişiler kendileri hakkında çıkan yorumları sıkı bir biçimde takip ediyorlar. Yani yazılan yorumlar boşa gitmiyor. Mutlaka hedefe ulaşıyor. Fakat kimileri hep alkış isteyince bu sefer sorun yaşanıyor.
Eleştiri sınırları içerisinde olan yorumları mahkemeye veren mi dersiniz, yorumları beğenmediği için bizi arayan mı dersiniz… Yorum konusunda ben ne kadar eleğin dar tutulması taraftarıysam, Genel Yayın Yönetmeni Ünal Tanık, eleştiri sınırlarını esnetebildiği kadar esnetmek, herkese söz hakkı vermek istiyor. İçerisinde ‘çemkirmek’ geçen bir yorumun ben yayınlanmaması gerektiğini savunurken, Ünal Tanık yayınlanması gerektiğini savunuyordu.
Bir yanda, kendi yazısının altına gelen yorumlara asla müdahale ettirmeyen, ‘hakaret ve küfür olmadıkça istedikleri gibi eleştirsinler’ diyen bir Genel Yayın Yönetmeni var. Diğer yanda ise en ufak eleştiriye tahammül edemeyenler…
Sadece sizi alkışlayanları görmek isterseniz, aldığınız kararların yanlış tarafını göremezsiniz. Alkışlayanlar kadar eleştirenlere de kulak vermenizi tavsiye ederim.
REKLAMLAR RAHATSIZ EDİYOR!
Geçen hafta en çok şikayet edilen konuların başında reklam uygulamaları geldi. Bu konuyla ilgili geçmişte bir yazı yazmıştım. Bu haftaki duruma da uyan bu açıklama aynen geçerlidir. İsteyenler BURADAN okuyabilir…
TEKNİK SORUNLARLA İLGİLİ BİR OKUR YORUMU:
“Teknik problemlere lütfen KALICI CÖZÜM BULUN.... Sistem okuyucuyu sürekli disariya atiyor ( Internetim cok hizli ve kullandigim bilgisayar son model!, Korunma programlariyla da alakali degil!), yazilan yorumlar teknik problem yüzünden ulasmiyor, tikla BEKLE, tikla BEKLEEEE, BEKLEEE, BEKLEEE...Olmaz ki böyle. Yazilar bozuluyor. Insani biktiriyor. AYLARDAN BERI sürekli TEKNIK PROBLEMER YASANIYOR VE HALEN düzelemedi. Bir müddet düzeliyor, sonra yine AYNI yine AYNI.”
05-11 NİSAN HAFTASININ EN ÇOK OKUNAN 10 HABERİ:
Son seçim ANKETinden çıkan sonuçlar 78,088
NTV, Rıdvan Dilmen'i nasıl tanımaz oldu? 72,797
MHP-CHP ve Saadet de yetmiyor-Anket 65,742
Nou Camp'ta bir uzaylı: Messi! VİDEO 60,637
Ak Parti'den 50 vekil imzasını çekti 59,044
Bu pazar seçim olsa oylar kime ANKETİ 57,402
Ünlü sanatçının tek nikahlı eşi – GALERİ 56,028
Onbinlerce kişi Facebook'unu kapatıyor 53,707
Referandum olsa EVET mi HAYIR mı? 53,255
Babamı İsmailağa'da Ergenekon katletti 51,879
Konuk yazarlık bölümüne gelecek yazıların tamamını yayınlamama durumu olduğu için bundan sonra gelen yazıları değerlendirmeyeceğim.
Konuk yazar bölümünde M. Emin Karabacak’ın yazısına yer veriyorum.
İhsan AYDIN - Haber 7
Okur Temsilcisi
ihsan.aydin@haber7.com
***
ÖĞRENMEYİ ÖĞRENEBİLMEK
İki işçi ormanda kesecekleri her ağaç başına ücret alma koşuluyla bir firmayla anlaşarak çalışmaya başlarlar. Biri ormana sabah erken gider, akşam geç önerdi. Öbür adamda sabah geç gider, uygun zamanda dinlenir ve akşamda evine öbür adamdan erken dönerdi.
Bir ay sonara kesilen ağaçlara bakıldığı zaman ormana kahvaltısını yapıp, yeri geldiği zaman dinlenen akşamda evine erken gelen adamın diğer adamdan çok daha fazla ağaç kesildiği görülür. Bunu gören öbür adam dayanamayarak:
“Nasıl olur ben senden ormana çok erken gidiyorum, hiç dinlenmeden sürekli ağaç kesiyorum ve senden sonra eve dönüyorum yine sen benden çok fazla ağaç kesiyorsun” der.
Bunu duyan diğer adamda gayet soğukkanlı bir şekilde:
“Evet, ben senden ormana geç gidiyorum ve eve senden erken dönüyorum. Sen dinlenmeden sürekli ağaç keserken ben oturup dinlenme aralarında oturup baltamı biliyordum, Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir.” der.
Bizi Avrupa ülkelerinden geri bırakan, muasır medeniyetler seviyesine çıkarmayan sebebin öğrenmeyi öğrenememekten kaynaklandığını düşünüyorum. Bizler batı devletlerden daha çalışkan ve gayretli olduğumuz halde onların gerisindeyiz. Çünkü zekâmızı planlı ve mantıklı bir şekilde kullanmak yerine kara düzen dediğim babadan görme şekliyle devam ettirdiğimizden, zaman ve enerji kaybediyoruz.
Alvin Tofler: “Yirmi birinci yüzyılın cahilleri okuma yazma bilmeyenler değil, öğrenmeyi öğrenemeyenler olacaktır.” demektedir.
Her öğrenci ders çalışır ama teşekkür takdir almaz. İmkânı olan herkes esnaf olabilir; ama satışı artıracak püf noktaları bilemez.
Herkes ziraatçı da olabilir; ama herkes bağ bahçeden istenilen şekilde ürün kaldıramaz. Sonuçta herkes her şey olabilir; ama herkes işin ehli olamaz. İşin ehli olmak içinde öğrenmeyi öğrenmek gerekir.
Her işin kendine göre kuralı vardır. Onun için her kuralı her şeye uygulamak zaman ve enerji kaybına sebep olacaktır. Amaç yapılacak işte en kısa zamanda en fazla nasıl verim alabilirim olmalıdır.
Devletlerin olduğu gibi her işinde kendine göre kanunu vardır. Kanunu bilinmeden yapılacak işte deneme ve yanılma yöntemi uygulanacağı için bu da emek ve zaman kaybına sebep olacaktır. Deneme yanılma yöntemi yerine öğrenmeyi öğrenmekle yapılmalıdır.
Nedir Bu Öğrenmeyi Öğrenmek?
“Hikmet ve ilim müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa alır." (Tirmizî, İlm, 19) buyurur Sevgili Peygamberimiz (s.a.v).
“Nasıl çalışması gerektiğini bilmek, öğrenmeyi öğrenmektir. Bence bu, bir insanın kendi kendine verebileceği en güzel hediyedir.” der Ron Fry.
“Metotlu çalışma” der A.Fuat Başgil hocamız öğrenmeyi öğrenmeğe.
Konfüçyüs’ün: “Yoksul bir gence gerçekten yardım etmek istiyorsanız ona balık tutup vermeyin, balık tutmasını öğretin. Balık vererek bir öğün, balık tutmasını öğreterek bir ömür boyu karnını doyurabilirsiniz” demiştir.
Konfüçyüs’ün dediği gibi başta kendimiz olmak üzere amacımız; çocuklarımızın, emrimizde çalışan işçilerimizin, yanımızda çalışan memurların karnını doyurmak olmamalıdır. Amacımız Konfüçyüs’ün balık tutmasını öğretmek dediği, sizin işin püf noktası dediğiniz ve bizim de öğrenmeyi öğretmek olmalıdır.
Sonuç olarak öğrenmeyi öğrenerek yapılacak her işte bir plan dâhilinde nerede, ne zaman ve nasıl yapılacağını bilmektir.
M. Emin KARABACAK / m.emin.karabacak@hotmail.com
***
İhsan AYDIN - Haber 7
Okur Temsilcisi
ihsan.aydin@haber7.com