NATO terörü: PKK onlara özel tabur bile kurdu!
Suriye’de PKK/ PYD saflarında halen 5 binden fazla ABD-Avrupalı terörist bulunuyor. PKK, NATO üyesi ülkelerden gelen bu teröristler için “International Taburu” bile kurdu.
ABONE OLABD'nin başını çektiği NATO ülkeleri, Soğuk Savaş'ın ardından yeni haritaları devreye sokmak için Türkiye ve çevresinde terör örgütlerini palazlandırdı. Suriye iç savaşı ile birlikte küresel çetenin örgütlere ilişkin çalışma metodu ise farklı bir boyut kazandı.
Ortadoğu’da harita değişimine 1991 yılında Irak’ın işgaliyle başlayan ABD-NATO ittifakı, başta PKK olmak üzere farklı terör gruplarını doğrudan ya da dolaylı olarak destekledi. Suriye’de 2011 yılında başlayan ayaklanma sonrası küresel çetenin terör odakları ile çalışma metodu farklı bir boyut kazandı. DEAŞ, PKK, DHKP-C başta olmak üzere birçok terör örgütüne Türkiye’nin ‘müttefiklerince’ silah, cephane, lojistik ve militan desteği verildi. Irak ve Suriye’de ‘gönüllü’ maskesi altında terör örgütü adına savaşan Batılı teröristlerin önemli bir kısmının Afganistan ve Irak’ta ‘NATO görevi’ kapsamında savaşmış isimlerden oluşması da dikkat çekiyor.
DEAŞ-PKK ‘YABANCILARI’
PKK/PYD saflarında halen 5 binden fazla ABD-Avrupalı terörist bulunuyor. PKK, NATO üyesi ülkelerden gelen bu teröristler için ‘International Taburu’ bile kurdu. Karargâhı Ayn el-Arab’ta bulunan lejyoner PKK taburuna kayıtlı teröristlerin çoğu Afganistan, Irak ve Libya’da NATO adına görev almış isimler. ABD-Avrupa ülkeleri doğumlu iyi eğitilmiş askerlerin görev aldığı PKK/PYD, DEAŞ bahanesiyle girdiği topraklarda etnik temizlik yürütüyor. Tıpkı PKK’da olduğu gibi DEAŞ’ın da önemli bir kısmı Batılı teröristlerden oluşuyor. Örgütün etkin olduğu 2014-2016 aralığında DEAŞ saflarında savaşmak için Almanya, Fransa, İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden gelen terörist sayısı 15 bini aştı. Geçtiğimiz yıla dek DEAŞ içindeki yabancı savaşçı/istihbaratçı sayısı o kadar çok endişeye neden olmuştu ki, NATO eski Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, DEAŞ’lı yabancı teröristlerin “Evden uzakta itlaf edilmesi Avrupa için en iyi seçenektir” itirafında bulunmuştu.
93’TE M-16 İLE BAŞLADI
Başta PKK olmak üzere Ortadoğu’da faaliyet yürüten terör örgütleri 30 yıldır ABD ve NATO ülkelerince silahlandırılıyor. Irak’ta 1993 yılından beri PKK’ya silah veren ABD’nin teröristlere ilk sevkiyatı M-16 piyade tüfeği oldu. Sonrasında M-16’yı keskin nişancı tüfekleri, roketatarlar ve havan topları izledi. Bu desteklerin mahiyeti, Suriye iç savaşında ABD-PKK ittifakının tüm dünyaya ilan edilmesiyle birlikte yüksek teknoloji ürünü silahlara evrildi. 2014 sonrası PKK’nın elinde artık AT-4 ve Javelin gibi antitank füzeleri, Cougar ve Humvee tipi zırhlı araçlar EOTECH gece görüş dürbünleri, AN/PEQ-2 kızıl ötesi dürbün ve hedef işaretleyici, ‘Surefire Flashlight’lar ve modern kamuflajlar vardı.
DESTEK HEP AYNI YERDEN
PKK, Batı ülkelerince bu denli teçhiz edilirken, aynı yardımlardan DEAŞ da payını aldı. DEAŞ’tan ele geçirilen silahların yüzde 70’nin NATO menşeili silahlar olması bu durumun en büyük kanıtı. Suriye’de DEAŞ’ın Ayn el-Arab’ı sözde işgali sonrası ABD ordusunca havadan atılan silahların hem PKK’ya hem de DEAŞ’a gitmesi, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin iki örgütü aynı anda desteklediği şüphelerine yol açmıştı. Rakka, Telafer, Deyrizor gibi kentlerdeki DEAŞ depolarında NATO’ya ait tonlarca silah ve cephanenin bulunması sözkonusu şüpheleri somut bir gerçeğe dönüştürdü. ABD ve NATO, yeni Ortadoğu haritası tasarladığı 'DEAŞ' bahanesiyle Suriye'nin kuzey hattını işgal etti.
GERÇEĞİNE ULAŞMAK ZOR
Bu sözde sivil toplum kuruluşlarında üst düzey yöneticilik yapan Binbaşı Andrea Clair ile Binbaşı Anthony Eliss, NATO’nun Afganistan operasyonlarında görev almış iki isim. Bu isimlerin her ikisi de Integrity Global’de halen aktif olarak faaliyet gösteriyor. Yine Irak’ta ve Arjantin’de NATO görevlerinde bulunmuş emekli Albay Allen Kirk ise Civil Society and Democracy isimli kuruluşta üst düzey yöneticilik yapıyor. Derneklerin bazılarında taşeron görevler üstlenmiş kaynakların Yeni Şafak’a verdikleri bilgiye göre, kurum çalışanı eski askerlerin hemen hemen hepsi ‘takma isimler’ kullanıyor. Sahte kimliklerle dolaşan bu şahısların gerçek isimlerine ulaşmak neredeyse imkansız.