Huneyn Savaşı'nda neler yaşandı?
Mekke’de kazanılan kesin zafere rağmen Havazinliler kuvvetlerini artırmayı sürdürdüler. Fetihten üç hafta sonra Taif’in kuzeyindeki Evtas vadisinde yaklaşık yirmi bin kişilik ordu birikmişti ve kendi tanrıçaları Lat’ın bir eşi olan Uzza’nın yıkılması harekete geçmelerine neden olmuştu.
ABONE OL
Peygamber Mekke’nin başına Abdu Şems’li bir adam bıraktı ve yeni Müslümanları eğitme görevini Hazreçli Muaz İbn Cebel’e verdi. Ordu iki bin kadar Kureyşlinin de katılımıyla iyice güçlenmişti. Bazı Kureyşliler Müslüman olmamalarına rağmen kentleri korumak için orduya katılmışlardı.
Havazin ordusunu Nasr kabilesinden genç ama iyi bir komutan olan Malik komuta ediyordu. İslam ordusu hakkında bilgi edinmek için gönderdiği casusların korku ve dehşet içinde getirdikleri haberlerden etkilenmemiş ve iyi bir taktik geliştirmişti. Buna göre karanlıkta Huneyn vadisine ilerleyip düşmanı orada karşılayacaktı. Yolun iki tarafında düşmanın göremediği vadi yataklarına atlıları yerleştirdi ve emir beklemelerini istedi.
Ertesi sabah namazdan sonra yola çıkan İslam ordusunun öncü birliğini Halid kumanda ediyordu. Hava sisli idi ve görüş mesafesi azalmıştı. Bir süre sonra karşılarında dehşetli bir ordu ile karşılaştılar. Malik kalabalık görünmek ve savaşanlara cesaret vermek için kadın ve çocukları da ordusunun arka saflarına yerleştirdiğinden şimdi karşılarında oldukça büyük bir ordu vardı. Halid daha ne yapacağına karar veremeden Malik saldırı emri verdi. Atlıların ani hücumu ile şaşkınlaşan öncü birlik dağıldı ve bir çok kabile kaçmaya başladı. Uhud benzeri bir bozgun yaşanıyordu. Peygamber Allah’a vadini yerine getirmesi için dua ederek amcası Abbas’ı gür sesi ile ashaba seslenmesi için görevlendirdi. Çağrıya gelen cevap sonucu etrafında güçlü bir kalabalık oluştu. Bundan sonra düşman son saldırıya hazırlanırken mucize eseri savaşın akışı değişti. Şimdi düşman bozguna uğruyordu. Gerçektende tam bir zafer kazanılmıştı. Bu olayda Allah’ın yardımı daha sonra gelen Tevbe Suresi 25-27. ayetlerde anlatılmıştır.
Havazin ordusunun büyük kısmı Nahle’ye kadar izlendi ve arka sıralardaki kadın ve çocuklar esir alındı. Çok sayıda deve, koyun ve keçi ile birlikte yüklü miktarda gümüş ele geçirildi. Malik ise Sakifilerle birlikte güçlü surları olan Taif’e çekildi.
Peygamber esirlerin ve ganimetlerin Mekke’ye on mil uzaklıktaki Ci’rane vadisine götürülmesini istedi ve orduyu Taif’e doğru yola çıkardı.
Sakif kabilesinin şehirlerinde kendilerini bir yıl kadar idare edecek erzakları vardı. Bununla birlikte surlar çok güçlüydü ve Taifliler iyi okçulardı. On beş günlük kuşatma sonunda hiçbir şey elde edilemedi. Yalnızca bazı kişiler ve köleler Müslüman olmuştu. Bunların bir kısmı şehirden kaçarak Peygamber’e biat etmeyi başardılar. Yaklaşık bir hafta sonra ise kuşatma sonlandırıldı ve geri dönüldü.
Ci’rane’de öncelikli sorun esirlerin korunması ve ganimetin paylaşılması idi. Yeni nazil olan Tevbe Suresi 60. ayet sadaka verilecekler içinde ‘kalpleri ısındırılacaklar’ diye bir grup sayıyordu. Peygamber bu nedenle kendine düşen beşte bir payın önemli bir kısmını yeni Müslüman olan ya da olma eğilimindeki Mekkelilere ayırdı. Örneğin Ebu Süfyan ile oğulları Muaviye ve Yezid’e yüzer deve verildi.
Peygamber geri kalan ganimeti dağıtmakta acele etmiyordu çünkü esirler için geleceklerini düşündüğü Havazin’li grubu bekliyordu. Grup gelmeyince ganimetler esirler paylaştırıldı. Fakat kısa süre sonra beklenen grup geldi. Gelenler Peygamber’in süt babası Haris’in kardeşinin de bulunduğu çoğunun Müslüman olduğu bir gruptu. Diğerleri de orada Müslüman oldular. Bunun üzerine kendi kadın ve çocuklarını istediler. Peygamber bu isteği kabul etti ve esirler hak sahiplerinden alınarak geri verildi.
Peygamber’in, yola çıkmadan önce eğer Müslüman olursa bağışlanacağını ve ailesi ile birlikte yüz deve vereceğini ilettiği Malik gizlice kampa geldi ve Müslüman oldu. Bunun üzerine Malik sayıları gittikçe artan Havazinli Müslümanların lideri olarak seçildi ve Taif’e rahat vermemesi isteği ile geri gönderildi.
Yola çıkılırken ganimetlerin dağıtılma şeklinin yarattığı huzursuzluk su yüzüne çıkmaya başladı. Özellikle Ensar kendi hakları olan ganimetin büyük kısmının Mekkeli zaten zengin olan insanlara verilmesine hatta Müslüman bile olmayan birçok bedeviye ganimet verilmesine tepki gösteriyordu. Bu düşünceler iyice yaygınlaşınca Ensardan Sa’d İbn Ubade Peygamber’e durumu bildirdi. Kendisi de aynı endişeleri taşıyordu. Bunun üzerine Peygaber Ensar’ın tamamını ve bazı Muhacirleri toplayarak şöyle seslendi:
“Bu hayattaki güzel şeyleri Müslüman olsunlar diye başkalarına verirken size İslam inancını teslim ettiğim için rahatsızlık mı duydunuz? İnsanlar hayvan sürülerini alırken siz Allah’ın Elçisi’ni alırken üzüldünüz mü? Muhammed’in ruhunu elinde tutan Allah’ın adına Hicret beni Ensar’dan biri yaptı. eğer tüm insanoğlu bir yola Ensar başka bir yola gitseydi, ben Ensar ile giderdim. Allah Ensar’ı, oğullarını ve oğullarının oğullarını korusun.”
Peygamber Medine’ye dönmeden önce Mekke’ye uğradı ve kısa bir umre yaptı. medine’ye döndükten kısa bir süre sonra beklenen sevinçli olay gerçekleşti: Mariye’den bir oğlu oldu ve adını İbrahim koydu.
Medine iken birkaç küçük sefer düzenlendi. Bunlardan biri Ali’nin görevlendirildiği Kızıldeniz kıyısındaki Kudeyd’de bulunan Menat tapınağının yok edilmesi idi. bu görevi yerine getiren Ali, Tay kabilesinin put merkezi Füls tapınağını da yok etmek için yola çıktı. Bundan sonra da kabile lideri Hıristiyan olan Adiy Medine’ye gelerek Müslüman oldu ve Tay kabilesinin lideri olarak onaylandı. Sonrasında iyi bir müttefik olmuştur.