Türkiye-BAE ilişkilerinde ılımlı rüzgar: Baltalar neden/nasıl gömüldü?

BAE Veliaht Prensi Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bir araya geldi. Türkiye ile BAE ilişkilerinde yaklaşık 10 yıldır devam eden sert rüzgarlar yerini ılımlı atmosfere bıraktı. Gazeteci Mehmet Acet, "Baltalar nasıl gömüldü" diye sordu.

ABONE OL
GİRİŞ 25.11.2021 08:53 GÜNCELLEME 25.11.2021 11:08 SİYASET
Türkiye-BAE ilişkilerinde ılımlı rüzgar: Baltalar neden/nasıl gömüldü?

Kanal7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet, Yeni Şafak'taki köşe yazısında BAE ziyaretini yazdı. Son 10 yıldır Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerde sert rüzgarların estiğini, son aylarda ılımlı bir atmosferin oluştuğunu hatırlattı. "Baltalar neden/nasıl gömüldü?" sorusunu soran Acet, ABD seçimlerinin sonuçlarına işaret etti. 

Acet'in Türkiye-BAE ilişkilerini yazdığı yazısı şöyle: 

Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerde 10 yılı aşkın süredir esen sert rüzgârlar, son aylarda yerini ılımlı bir atmosfere bırakmış durumda.

Dün, bu ülkenin bir numaralı ismi olan Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’in (MBZ) Ankara’ya yaptığı ziyaretle ilişkileri normalleştirme yönünde güçlü bir adım daha atılmış oldu.

Öncesini de hatırlatalım.

İstihbarat birimlerinin arka planda yürüttüğü uzun müzakerelerin/pazarlıkların akabinde, 18 Ağustos’ta, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri Ulusal Güvenlik Danışmanı Tahnoun bin Zayed’i kabul etmiş ve bu ziyaretin kamuoyuna duyurulması ile yeni dönem ‘alenileşmişti’.

Bu yüz yüze görüşmeden 13 gün sonra, Erdoğan ile MBZ arasında gerçekleşen telefon görüşmesiyle, ikinci bir adım daha atıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve BAE Prensi Zayed imzayı attı!

18 Ağustos’ta Beştepe’den verilen sürpriz fotoğraf, aynı gün katıldığı televizyon programında kendisine sorulduğunda Erdoğan, şöyle dedi:

“Devletler arasında bu tür gidiş gelişler, iniş çıkışlar olabilir ve olmuştur da. Burada da benzer bazı durumlar oldu. Şu an itibarıyla yaklaşık birkaç aydır bizim istihbarat örgütümüz başta olmak üzere Abu Dabi yönetimiyle bazı görüşmeler yaparak bu görüşmelerle belli bir yere gelmiş bulunuyoruz.”

Birleşik Arap Emirlikleri’nin Türkiye’deki yönetime karşı hasmane bir tutum sergilemesinin temel nedeni, AK Parti tecrübesinin Arap sokağını derinden etkilemesiydi.

Bu durumu kendi nüfuz alanlarına dönük büyük bir ‘tehdit’ olarak okudular ve uzun yıllar boyu AK Parti’nin aleyhine gelişen her türlü girişimin destekçisi oldular.

Buna, 15 Temmuz darbe girişimini ‘fonlama’ kararı da dâhil.

NE OLDU DA BÖYLE OLDU?

Peki, ne oldu de böyle oldu?

Karşımızda duran ‘bir milyon dolarlık’ soru bu.

Ne oldu kısmına geçmeden, ‘olanı’ doğru şekilde anlamak gerekiyor.

Buzların erimesi, yahut ‘baltaları gömme’ olarak nitelendirdiğimiz bu yeni sürecin pragmatik bir zeminde ve ‘ekonomi öncelikli’ bir alanda ilerleyecek şekilde tasarlanıp, üzerinde mutabakat sağlandığı anlaşılıyor.

Zaten haberlere, ilgili isimlerin açıklamalarına da yansıdığı gibi, Abu Dabi yönetimi, Türkiye’ye hem doğrudan, hem de sıcak para ile ekonomik yatırımlarla dönmeyi planlıyor.

Ağustos ayında yukarda sözünü ettiğim gelişmeler olduğunda, bu sürecin perde arkasına dair bilgi sahibi olan çevrelerle konuştuğunca, “Önceden çalışıldı, görüşüldü, karşılıklı konuşuldu ve bir anlaşmaya varıldı” şeklinde değerlendirmeler almıştım.

Şimdi, o soruya gelelim.

Yani ne oldu da böyle oldu sorusuna.

Kaynaklar, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Türkiye ile ‘çatışma’ politikasını rafa kaldırmasını ABD seçimlerinin sonuçlarıyla doğrudan ilişkilendiriyor.

BİDEN YÖNETİMİNİN ALDIĞI KARARLAR, YENİ YÖNELİMLERİ BERABERİNDE GETİRDİ

Şöyle şeyler söyleniyor:

-Trump Birleşik Arap Emirlikleri’ne bir alan açmıştı. Ama Biden döneminde bu tutum değişti. Biden yönetimi, BAE ve Suudi Arabistan’ın Yemen savaşındaki rolüne müdahale ederek bu iki ülkeye silah satışını geçici olarak durdurma kararı aldı.

-Ayrıca ABD’nin İran’la nükleer müzakerelere geri dönme kararı, Abu Dabi yönetiminin dış politikasındaki değişimi beraberinde getirdi.

Peki, ABD’deki yönetim değişikliğinin Abu Dabi’nin Türkiye’ye karşı yaklaşımını değiştirmesindeki rolü ne olabilir?

İşin bu kısmıyla ilgili olarak da şu türden değerlendirmeler yapılıyor:

-Bu gelişmelerin ardından Türkiye ile mücadelenin kendileri açısından ‘alan daraltıcı’ bir tarafının olduğunu gördüler. Birleşik Arap Emirlikleri açısından İran’la mücadele bir ‘varlık, yokluk’ meselesi. Türkiye ile olan ihtilaf ise, ‘çıkar çatışmasından’ kaynaklanıyor.

-Bu yeni durum karşısında Türkiye’ye karşı yangına körükle gitmenin bir işe yaramadığını gördüler.

Kaynaklar, BAE ile ilişkilerin normalleşme sürecine girmesine dair böyle şeyler dile getiriyorlar.

BAE-Türkiye yakınlaşmasına bir değerlendirme de Haber7 yazarı Taha Dağlı'dan geldi:

"7 Haziran’da Financial Times gazetesine konuşan ismi saklı üst düzey bir BAE yetkilisi, agresif dış politikayı sıfırladıklarını, ekonomiyi öncelediklerini söyleyip, “Türkiye ile gerginlikleri azaltamaya çalışıyoruz” demişti.

BAE neden makas değiştirdi?
10 yıldır gittikleri bir yol vardı, bu yoldan neden geri dönüyorlar?

10 yıl önce BAE, Türkiye için dost bir ülkeydi.
Arap Baharı başladığında özellikle Suriye politikalarında aynı yerde durdular.
2013’te Mısır’daki darbe süreciyle ise araları açıldı.
BAE giderek saldırgan bir politika izlemeye başladı.

Gelinen noktada BAE, “10 yıl boyunca agresif politikalar yürüttük ama bunun sonu yok, getirisi de yok” diyor.

BAE için belki de bu saldırgan tutumdan dönüşün, belirleyici faktörü Trump’ın gidişi oldu.
Trump döneminde BAE ABD ve Batı önünde prestijini arttırdı.
Ama Biden’ın gelişi, Ortadoğu’daki bazı denklemleri sarstı.

Mesela Trump döneminde İran’a karşı atılan adımlar, Biden’la birlikte yavaşladı.
Biden yönetimi Trump’tan kalan İsrail-BAE normalleşmesini desteklese de, İran’a karşı Trump’ın yaptığı sertliği göstermeyip, daha sıcak mesajlar vererek, bu denklemin İran karşıtı pozisyonunu bozdu.

Nitekim Biden’la birlikte BAE de Suudi Arabistan da, İran’a yönelik agresif tutumlarında vites düşürme ihtiyacı hissetti.

BAE ile Suudi Arabistan bu 10 yıllık dilimde, genel olarak iyi bir ikili oldular.
Ama aralarındaki rekabet de arttı.
OPEC zirvesinde petrol fiyatlarıyla ilgili sürtüşme, ikisinin arasındaki görüş ayrılıklarının su yüzüne çıkmasını sağladı.

Mesela Suudi Arabistan bu süreçte BAE’nin askeri faaliyetlerinin gerisinde durdu.
Yatırıma öncelik verdi.
BAE gelinen noktada enerji kaynaklarının silah ve askeri unsurlar yerine ticari yatırımlara çevrilmesinin daha avantajlı olduğu gerçeğini kavradı.

BAE Yemen ve Libya başta olmak üzere bir çok ülkede askeri-silahlı girişimlerini arttırdı.
Ancak savaş veya çatışmaların çıkarılması, bunların desteklenmesinin maliyeti ağır oldu, üstelik bu ağır maliyet karşısında getiri oldukça zayıftı.
BAE bu noktada askeri müdahalelerin sonuçsuz kaldığı gerçeğiyle yüzleşti.

BAE sadece Türkiye ile değil Suriye ile de yakınlaşıyor, İran ile de.
Ancak bu durum kesinlikle BAE, Türkiye, Suriye ve İran arasında ortak bir denklemin kurulacağı gibi bir senaryoya açık değil.
BAE Suriye ile yakınlaşırken, İran’ın Suriye’deki varlığını dengeleme gayretinde.
Buna karşılık İran’la ticari koridorları geliştirerek, ayrı bir ortaklık kurmayı planlıyor.

Saldırganlıktan vazgeçip, askeri yatırımlar yerine ticari-ekonomik faaliyetleri ön plana çıkaran BAE için bu yeni politika düzeninde Türkiye olmazsa olmaz bir ortak.

Çünkü İran’la yapmayı planladığı ticari koridorda da Türkiye’ye ihtiyaç duyuyor, Doğu Akdeniz’deki sürdürdüğü faaliyetlerle de yine Türkiye gerçeğiyle karşılaşıyor.

Ayrıca Suudi Arabistan’ın kendisinden önce Türkiye ile gerilimi düşürmesi de, BAE’nin Türkiye konusunda daha hızlı ve pozitif adımlar atmasına sebep oluyor."

KAYNAK : Haber7