'Bir taşla iki kuş vurmak' buna denir

Deniz Feneri e.V soruşturmasının perde arkasına dikkat çeken Fehmi Koru, şu anda her şey hesaplarına gelişen Alman istihbaratının nasıl bir taşla iki kuş vurduğunu yazdı

ABONE OL
GİRİŞ 05.09.2011 15:18 GÜNCELLEME 05.09.2011 15:18 Deniz Feneri e.V Gerçekleri
'Bir taşla iki kuş vurmak' buna denir
'Bir taşla iki kuş vurmak' buna denir

Taha Kıvanç'n yazısı

Yıllar önce, o sıralar CNN-Türk’te yurtdışı haberler muhabiri olarak çalışan bir meslektaş, “Siz bu arkadaşları tanırsınız, uyarın” diyerek topluca gidilen Bosna-Hersek gezilerinden birinde cereyan eden bir olayı aktarmıştı:

Lobisinde bekleştikleri otelin girişindeki bir masada grup-dışı birinin oturduğunu ve masanın önünün de her geçen dakika genç yüzlerle kalabalıklaştığını görmüşler... Önüne gelenler, adama, isimlerini söylüyor, o da elindeki listede ismi bulunca yanına bir çentik attıktan sonra gösterişsiz bir çantadan çıkardığı bir demet parayı veriyormuş...

“Ne oluyoruz ya!” hayretine girmişler...

Sorunca şu gerçeği öğrenmişler: Gösterişsiz çantasında para dağıttığını gördükleri kişi Avrupa’daki Deniz Feneri örgütü yöneticilerindenmiş. Her ay Almanya’dan geliyor ve Bosna’da okuyan değişik milletlerden ihtiyacı olduğunu tespit ettikleri öğrencilere makul bir miktar bursu elden ödüyormuş...

O kadar... Ne imza, ne bir şey... Yüzlerce kişiye her ay yapılan burs ödemeleri...

Meslektaşın benden beklediği, örgüt yöneticilerine, “Şu işleri daha zarif bir biçimde, belgeleyerek yapın” tavsiyesinde bulunmamdı.

Almanya’daki Deniz Feneri e. V. örgütünün başına Alman istihbaratının yönlendirmesiyle çorap örülmesinden sonra, konuyu açan herkese, bu canlı tanıklığı anlatıyorum. Avrupa’nın hemen her ülkesinde, ABD’de ve Orta Asya cumhuriyetlerinde okuyan binlerce gence verdikleri bursların, o gençlerin kalması için satın aldıkları veya kiraladıkları binaların hesabını vermekte zorlanıyor Almanya’daki Deniz Feneri...

Daha önemlisi ise şu: Almanya’dakiyle aynı ismi taşıdığı için Türkiye’deki merkezin yöneticilerinin de, başlangıçta televizyonun Frankfurt’taki merkezinin bir bölümünü hizmetlerine tahsis ettikleri için Kanal-7 sorumlularının da başları ağrıyor...

Kendilerini tanıyanlar “Hiçbir şey göründüğü gibi değil” demek için ağızlarını açtıklarında, birileri tarafından ayıplanıyor; hem de ‘Ergenekon’ süreciyle paralellik kurularak... “Ergenekon konusunda sesiniz çıkmıyor ama...” denilerek...

Hatta hükümete lâf söyleyemeyenler için yeni av sahası haline dönüştü ‘Deniz Feneri’ davası... Saygın hukukçuların yaptığı itirazları dikkate alarak, yargı kurumuna gölge düşmemesi için HSYK’nın aldığı tedbir kararlarını, kimden ve nasıl çıktığı belli olmayan, muhalif ağızların yaygın kullanıma soktuğu ‘içeriden bilgi’ iddialarını evirip çevirerek ısıtıp duruyorlar...

Alman istihbaratı kimbilir ne kadar seviniyordur, her şey hesaplarına uygun gelişiyor diye...

Sadece Avrupa’da dört bin burslusu varmış Deniz Feneri e.V.’nin... Herbiri birden fazla dil öğrenen, Batılı üniversitelerde iyi eğitimler alan gençler umarım bütünüyle sahipsiz kalmamıştır; “Nasıl ay sonunu getireceğiz?” diye düşünmesinler, yalnızca eğitimleriyle ilgilenebilsinler diye onlara burs sağlayan Deniz Feneri e. V.’ydi...

Hem de derenin taşıyla derenin kuşunu vurarak gerçekleştiriyordu hizmetlerini; başka hizmetler yanında Avrupa’dan toplanan paralarla Avrupa’da okuyan gençleri de destekleyerek...

‘Bir taşla iki kuş vurmak’ buna denir işte: Zihinlere kuşku tohumları düşürerek hamiyet duygularını köreltmek vurdukları ilk kuş; hayırlı hizmetleri desteksiz bırakmak da ikincisi...

Frankfurt’taki eyalet mahkemesinde görüldü Almanya’daki dava; tanıklar Alman istihbarat görevlileriyle onların bugünler için devşirdiği kişilerdi. Frankfurt’taki mahkeme “Bizimle anlaşın, az cezayla mahkemesiz çözelim şu işi” teklifi kabul edilmesine rağmen, her akşam televizyonlardan yayınlanmasını sağlayarak haftalar boyu sürdürdü yargılamayı...

Bosna’daki buslu öğrencilere yapılanlara benzer kayıtsız ödemeler gibi basit usulsüzlükler büyütüldü de büyütüldü. Dahası, ceza alanlara söz verilen ‘iyi hal karşılığı erken tahliye’ sözleri de tutulmadı.

Aynı mahkeme, 28 Şubat’a gidilen dönemde, 1997 ocak ayında, yargıladığı -bazısı Türk- uyuşturucu kaçakçılarının ağzından çıkmadığı halde, “Bu işin arkasında hükümetin güçlü bir bakanı var” iddiasını da ortaya atmıştı; Refahyol Hükümeti’ni suçlayarak...

İbretlik bir olay bu...

Star

YORUMLAR 5
  • Dogan Akbaba 13 yıl önce Şikayet Et
    Saman altindan su yürütmek, buna denir... Almanya, tarih boyu o corafyada oyun oynuyor..Tren yolu hattini bosuna yapmadi, Orta doguya cabuk ilerlemek icin.. Tam o zamanlardan beri,Vahsi Kürdistan diye romanlar yazarak, Kürtleri kullanmak istemistir.. Simdi yaptigi gibi,sene 1980 Mülteci olarak gelen Kürtler,, PKK li olarak yetistirldi vesözde PKK yasak oldugu halde, Almanyada yankuruluslari ile cirit atiyor yandas topluyor.. Deniz Feneri ve diger dernekler Alman Masonlari ve Türk Masonlai rahatsiz ediyordu.. Oyunuda düstüler..
    Cevapla
  • lf84 13 yıl önce Şikayet Et
    taşeron çok olunca. elin almanı da, fransızı da ingilizi de türkiyede operasyon yapmakta zorlanmıyor. bütün ülkeler dolaşılsa ülkesine en çok ihanet edenler heralde türkiye vatandaşlarıdır.
    Cevapla
  • Fırat Haspolat 13 yıl önce Şikayet Et
    Fatura. Sen kalk Alamancı ittihatcıları devre dışı bırak sonra buna karşılık Almanlardan ufak çaplı bir operasyon yiyince Almanları yücelt (!) . İttihatcıları devre dışı bırakmanın bir faturası olmayacak mıydı? Bedel ödemeden birşey elde etmek mümkün değildir bu Dünya'da. Almanlara inat Deniz Fenerini destekleyelim ki Alman istihbari operasyonu boş çıksın ve Almanlar çıldırsın.
    Cevapla
  • mert 13 yıl önce Şikayet Et
    60 yildir yönetilen Türkiye. ve almanlara diyet ödeye ödeye diyetleri bitmez CHP.
    Cevapla
  • Mehmet Emin 13 yıl önce Şikayet Et
    Almanların nasıl çalıştığını biliyoruz artık. (Sırf Man ve Mercedes daha fazla kazansın diye) Yıllarca hızlı tren projelerinin sümen altı edilmesi için Bürokratlara hediye edilen Lüks Mercedesleri, Bergamadan Altın çıkarılmasını engellemek için boğaz köprüsüne çıkarılan Köylüleri, Türkiyenin rüzgar enerjisini kökten kurutmak için rüzgar haritasının çıkarılıp devletten uygun tepeleri satın almaya çalışmalarını, PKK'lı teröristlere yıllarca nasıl imkan sağladığını, velhasıl Almanın dost(?)luğunu öğrendik. Alamanlar tarafından öğretildik. Umarım Unutmayız.
    Cevapla

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR