Umran'da Alacakaranlığın Gündemi ele alınıyor

Umran dergisinin Ağustos sayısında İç ve dış politikanın Türkiye’nin iç güvenliğini ve toplumsal kesimlerini doğrudan etkilemesi işleniyor.

ABONE OL
GİRİŞ 01.08.2015 13:38 GÜNCELLEME 01.08.2015 13:38 Dergiler
Umran'da Alacakaranlığın Gündemi ele alınıyor
Umran'da Alacakaranlığın Gündemi ele alınıyor

Özellikle son dönemde yaşanan gelişmeler milliyetçilikler başta olmak üzere toplumsal fay hatlarını yeniden hareketlendirmiş durumda.Bu çerçeveden “Suruç’ta canlı bomba niye patlatıldı?” sorusu üzerinde durmak daha yararlı olabilir. Olay sıcaklığını korurken, Kilis’te meydana gelen saldırı ve Türkiye’nin koalisyon güçlerine dâhil olması, tampon bölge oluşturma teklifinin kabul görmesi meseleyi daha da karmaşık hale getirdi. Dış politika ve uluslar arası ilişkiler boyutunu bir yana bırakırsak şunları söyleyebiliriz: Taksim kadife darbe sürecini tertipleyen “şer ekseni”nin, hoşnutsuzlar cephesini sürekli olarak genişletme stratejisini göz önüne aldığımızda, siyasî iktidarların ön görülemeyen taktiklerine karşı hazırlık yapılmakta, farklı taşeron yapılar devreye sokulmaktadır. Bu amaçla bir provokasyon Suruç’ta devreye sokmuştur. Hemen akabinde “Suruç provokasyonu” IŞİD’e fatura edilmiştir. Müslümanlar da bu bağlamda, büyük bir telaşla İslâm’ın terör ile ilişkisinin olmadığına yönelik savunular dillendirirken, reaktif bir tutuma, tanımlayıcıların tanımlamalarına vaziyet alışa mahkûm edildiklerini fark etme fırsatı dahi elde edememektedirler.     

Suruç’taki patlamanın faturasını vakit kaybetmeden AK Parti’ye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Türkiye’nin Suriye politikasına çıkaran, ölümleri bu çerçevede araçsallaştıran, malum anlayışın ürünü pek çok yazı kaleme alındı medyada. İlginçtir ki çözüm süreci politikalarını her türlü riski göze alarak başlatan siyasi aktör, olup bitenlerin tek sorumlusu konumuna oturtuluyor. Bununla birlikte İslâm’ın hep kötü ve insanlarda nefret oluşturacak hareketler ve semboller çerçevesinde gündeme getirilmesi sebepsiz değildir.

Tam da bu noktada İslâmcılık tartışmalarının tekrarlanmasını da göz ardı etmemek lazım. Ne var ki Türkiye’de İslâmcılık üzerine yapılan tartışmaların kaderi sıradan kariyerizmin ötesine geçemiyor. İslâmcılık tartışması yürütenlerin büyük çoğunluğu varlık sebeplerini İslâmcılık üzerine söyledikleri sözlere bağlamış durumda. Türkiye ile İslâmcılık arasında irtibat kurmayan, kuramayan bu aydın taife, modernizmin aydın icadının tüm özelliklerini göstererek, ülkenin, Müslümanların modernleşme yönünde dönüştürülmesi uğruna sürekli yeni ve köksüz fikirlerin taşıyıcılığını yapmaktadır. 2012 yılında başlayıp gelişen, yine bu sene ortaya çıkan İslâmcılık tartışması, Türkiye’de Müslümanların İslâmî dönüşümü gerçekleştirmesi yönünde tetikleyici fikirler geliştirmekten ziyade her aydın grubunun kendi meşrebi ve şahsi ikbali hatta arafta kalma konumunu muhafaza uğruna savundukları görüşlerin yekûnundan oluşuyor. Kariyeristlerin yazıları, iyice müptezelleşen tartışma maalesef fikrî bir tartışma olmaktan son derece uzaktır.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR