Obezite ile madde bağımlılığının ilişkisi
Son yıllarda ülkemizde de sağlık sorunu haline gelen obezitenin, madde bağımlılığı ile benzer yönleri dikkat çekiyor.
ABONE OLMadde bağımlılarında görülen yoksunluk, niyetlenenden fazla madde kullanma, aşırı istek, sosyal ve mesleki işlevsellikte bozulma, fiziksel ve psikolojik bozukluğa rağmen maddeyi bırakamama gibi özelliklerin obezite sorunu olan kişilerde de görüldüğü tıp dünyasında bilimsel toplantılarda konuşulmaya başlandı.
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu, obezite ve bağımlılık arasındaki ilişki yakınlığının yapılan araştırmalar sonucunda ortaya konduğunu belirtti. Prof. Dr. Eyüboğlu, "Morbid obezitedeki yeme alışkanlığı, yeme dürtüsünün ortaya çıkışı ve giderek katlanmasıyla ilgili araştırmalar yapılmış. Bakmışlar ki madde bağımlılarındaki mekanizmaya benzer bir mekanizma var" dedi. Prof. Dr. Eyüboğlu, "Bu kişilerde bir müddet sonra ödüllendirme sistemi oluşuyor. Mesela spor yapınca, yiyecek yenilince ya da keyifli bir anda vücudumuzda salgılanan en önemli hormonlardan biri olan dopamin ortaya çıkıyor. Bunun salgılanmasıyla insan kendini daha iyi hissediyor, daha mutlu olduğunu algılıyor. Bir müddet sonra bu dopamin miktarı aldığınız o madde neyse, belli bir doygunluğa ulaşıyor. Siz onu biraz daha yukarı taşımak için dozu artırıyorsunuz" ifadelerini kullandı.
KAR YUMAĞI ÇIĞA DÖNÜŞÜYOR
Obezite merkezlerinde hasta organize edilirken komponetlerden bir tanesinin de psikiyatrik konsültasyonlar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Eyüboğlu, "Bunun gerekçelerinden biri de hastanın koopere olup, olmaması. Yani hasta sizin yapmaya çalıştığınızı kolaylaştıracak bir yapı içinde değilse sizi her zaman zorlayacak, başarıya ulaşmayı engelleyecek ve kendine yarar sağlamayacak bir duruma yönlendirecektir. O bakımdan hastalar uygun mu, psikiyatrik, psikolojik bozukluk var mı diye bakıyoruz" dedi. Yapılan çalışmalar sırasında ödül ve sonrasında ortaya çıkan dopaminin aşermeye neden olduğunu anlatan Prof. Dr. Eyüboğlu, "Obezlerde aşerme diye bir tabir var. Gece kalkıp dolap karıştırmalar, ödülü, dopamini artırmak için uygun olmayan zamanlarda yeme çabaları, enerjisi çok yüksek kalorileri tüketerek yeme çalışması. Bir alkolik veya uyuşturucu bağımlısı bir kişi bu işleri yaparken kimsenin görmediği, kenarda, köşede bir yerde kimsenin görmesini istemediği bir biçimde bunu yapar. Bağımlılıkta bir gizlenme, saklanma vardır. Morbit obezlerde de bunu görüyoruz. Genelde kimsenin olmadığı ortamlarda, hızlıca atıştırma tarzında yiyişler vardır. O sırada biri müdahale ederse çok şiddetli tepki gösterebilirler. Bunu bir kar yumağının çığa dönüşmesi gibi düşünün" açıklamalarını yaptı.
BAĞIMLI İNSANLAR ASOSYAL OLUYOR
Yaşam biçimini değiştirmenin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu, "Spor yapmıyorsanız genelde oturmaya eğilimli bir insansanız, aktivasyonu sevmiyorsanız, kendi kendinizi motive edip, bu sedanter yaşantıdan aktif bir yaşantıya geçmelisiniz. . Bağımlılıkta enteresan bir durum var .Diğer bağımlılıklarda olduğu gibi yeme bağımlılığında da kişiyi bu bağımlılığından uzaklaştırmaya çalıştığınızda bunu bir başka bağımlılığa yönelerek kompanse etmeye çalışabilir. . Bu diğer bağımlılıklarda da var. Örneğin Sigara bağımlılığında kişiyi nikotin bağımlılığında kurtarmaya çalışırken kişi bir başka keyif verici madde bağımlılığına kayabilir. Oluşan böylesi bağımlılıklardan doğan ödüllendirme sistemini, o metabolik farklılığı bir şekilde insan istiyor. Obezlerde de sindirim sistemindeki çok sayıda hormonal etki ve mekanizmaya ek olarak ( insülin, ghrelin, leptin vb... ) kişinin kendisini daha iyi hissetmesine yol açan dopaminin bir çeşit bağımlılık yarattığı ve kişinin giderek artan miktarlarda yemesine neden olduğu ifade edilebilir.
Hastayı obeziteden kurtarırken çok iyi psikiyatrik destek te vermeniz lazım, çünkü obeziteden, dopaminden kurtulurken, bu kez bağımlılığı mesela nikotine kayabilir. Onu da göz ardı etmemek lazım" şeklinde konuştu. Prof. Dr. Eyüboğlu sözlerini şöyle tamamladı: "Obezlik ve madde bağımlılığı arasında aşerme duygusu, yoksunluk duygusu, yerine koyma duygusu, gizlilik duygusu, asosyallik de var. Bunları yaparken kimseyle birlikte olmak istemiyorsunuz. Bir müddet sonra sosyal yapı içinden kurtulup, kişisel yaşamaya başlıyorlar. İyi bir şey yapmadıklarını biliyorlar, hatalı olduklarının farkındalar ama ödüllendirme, aşerme ve o artık zirveye çıkmış dopamin isteğinin daha da katlanma isteği nedeniyle bunlardan uzaklaşıp, kendini asosyal hale getirmeye çalışıyorlar."