Eski Mossad Başkanı'ndan İran-nükleer açıklaması
İsrail istihbarat teşkilatı Mossad'ın eski Başkanı Danny Yatom, İran'ın nükleer silah geliştirmesini önlemek için her adımın atılması gerektiğini ve son seçenek olarak askeri güç kullanımının da masada tutulmasından yana olduğunu söyledi.
ABONE OLEski Mossad Başkanı Yatom, İran ile P5+1 ülkeleri arasında 2015'te imzalanan ve Joe Biden'ın ABD Başkanı olmasının ardından yeniden gündeme gelen nükleer anlaşma, Türkiye-İsrail ilişkileri ve Filistin'deki seçimlere ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Biden yönetiminin 2015'teki nükleer anlaşmaya dönmeyi planladığını ancak yeni anlaşmanın öncekinin aynısı olmayacağını savunan Yatom, İran'ın balistik füze programı ile bazı bölge ülkelerine "müdahalesine" son vermesine yönelik tedbirlerin yeni anlaşma için yürütülecek müzakerelerde gündeme gelmesini beklediğini belirtti.
İsrail yönetiminin İran'ın nükleer silaha sahip olmasına izin vermeyeceğini dile getiren Yatom, "İran nükleer (silah) gücüne sahip olursa İsrail çok fazla sıkıntı çekebilir. Nükleer (silaha) sahip İran, bizim için varoluş tehdidi. Bunun olmasına izin vermeyeceğiz." dedi.
İSRAİL ABD'NİN ADIMLARINI DESTEKLEMELİ
ABD ve Avrupa Birliğinin de İran'ın nükleer silaha sahip olmasına müsaade etmeyeceklerine ilişkin açıklamaları olduğunu hatırlatan Yatom, şunları söyledi:
"ABD ve Avrupa'nın atacağı adımları koordine etmek için perde arkasındaki mevcut kanalları devam ettirmeliyiz. Genel olarak konuşacak olursak İsrail, ABD'nin adımlarını desteklemeli, (eski ABD Başkanı Barack) Obama döneminde olduğu gibi ABD Başkanı ile Kongre'de konuşarak kavga etmemeli. Zannediyorum ki bu sefer İsrail, ABD'nin politikasını destekleyecek. ABD Başkanı, ülkesinin 2015'teki anlaşmanın aynısına dönmeyeceğini söyledi. Başka bir anlaşma olacak. Obama'nın imzaladığı anlaşma ya da (eski ABD Başkanı Donald) Trump'ın yürüttüğü politikalar da olmayacak. İkisinin arasında olacak. Bu, ABD, Avrupa ve İran arasındaki müzakereler sırasında tüm kaygılarımızın göz önünde bulundurulacağına ilişkin İsrail'e taahhüt anlamına da gelebilir."
İran'ın nükleer faaliyetlerine karşı İsrail'in atabileceği adımlara ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Yatom, "Askeri seçenek masada kalmaya devam etmeli ve dışarıda tutulmamalı. Bu demek değil ki ilk seçenek askeri olmalı, aksine son seçenek olarak masada bulunmalı. Çünkü İsrail varoluş tehdidiyle karşı karşıya kalırsa halkını korumak için askeri güç de dahil olmak üzere ihtiyaç duyulan tüm seçenekleri kullanmalı." diye konuştu.
Bu konuda İsrail'in yalnız olmayacağını düşündüğünü kaydeden Yatom, "ABD'lilerin ve Avrupalıların da askeri planları olduğunu, bu planları dışarda tutmayacaklarını tahmin ediyorum." dedi.
Yatom, Tel Aviv yönetimi için Tahran'ın nükleer silaha sahip olmasının İran ile İsrail arasında yaşanabilecek geniş çaplı savaştan daha kötü bir ihtimal olduğuna inandığını ifade etti.
Eski Mossad Başkanı, şöyle devam etti:
"Mümkün olan en kötü senaryoyu (İran'ın nükleer silaha sahip olmasını) engellemek için güç kullanmak zorunda kalsak da elimizden gelen tüm çabayı göstermeliyiz. Tabii bu güç kullanacağız anlamına gelmiyor, ancak kötünün de kötüsü gelir ve İran'dan gelecek nükleer bombayı önlemek için askeri saldırı düzenlemek ile İsrail'in normal bir ülke olarak yaşamasına engel olacak, nükleer silaha sahip bir İran arasında seçim yapmak zorunda kalırsak -ki bana göre en kötü senaryo İran'ın nükleer silaha sahip olması- biz ve diğerleri bu varoluş tehdidine karşı askeri adımlar da dahil her şeyi yapmalıyız."
İKİ ÜLKENİN DE ÇIKARINA
Eski Mossad Başkanı Danny Yatom, Türkiye-İsrail ilişkileri hakkında da değerlendirmelerde bulundu.
Yatom, "Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin yeniden canlandırılması ve eski günlerine döndürülmesi iki ülkenin de çıkarına. İki ülke birbirlerine düşman yerine dost ülkeler olarak bakmalı. Umarım zaman bize Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin daha sıkı ve yakın olduğunu gösterir." ifadelerini kullandı.
Ankara ile Tel Aviv arasında istihbarat paylaşımının devam edip etmediği şeklindeki soruyu ise Yatom, "Bilgilendirilmediğim için bu sorunun cevabını bilmiyorum. Sadece özellikle Suriye konusunda bazı istihbarat paylaşımı olduğu tahmininde bulunabilirim. İlişkilerin eski noktasına gelmesini umut ediyorum." diye cevapladı.
Eski İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Tzipi Hotovely'in 2019'daki Barış Pınarı Harekatı sırasında yaptığı, "Kürtlere çeşitli yollardan yardım ediyoruz." şeklinde açıklamasının, “Tel Aviv'in PKK terör örgütünün Suriye kolu olan YPG'ye destek verdiği anlamına gelip gelmediğine” ilişkin soruya karşılık ise Yatom, "Kesinlikle hayır, çünkü İsrail politikasından anladığım kadarıyla biz, bir başka ülkenin iç işleri ile alakalı konulara müdahil olmuyoruz. Farklı güçler arasında üçüncü bir ülkede yaşananlara karışmıyoruz. Şahsen İsrail ile YPG arasında resmi bir ilişki ve yardımlaşma olduğuna ilişkin bilgiye sahip değilim." görüşünü savundu.
HAYALİM BARIŞI GÖRMEK
Yatom, Filistin'de seçim kararının alınmasının olumlu bir adım olduğunu ancak işgal altındaki Batı Şeria'da Fetih hareketinin, abluka altındaki Gazze Şeridi'nde de Hamas'ın seçimleri kazanması halinde bölgede mevcut durumun değişmeyeceğini düşündüğünü kaydetti.
Fetih ile Hamas'ın iş birliği yaparak Batı Şeria ile Gazze'yi kontrol edecek ortak bir hükümet kurmasını umut ettiğini dile getiren Yatom, "İşte o zaman İsraillilerin, Gazze ve Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler ile müzakere için tek adresi olacak. Birçok arkadaşımın görüşümü kabul etmediğini biliyorum. Onlar, Gazze'nin Gazze'de kalmasını, Batı Şeria’nın ise ayrı olmasını tercih ediyorlar. Ancak Filistinliler ile müzakerelerde Batı Şeria’nın, Gazze'nin ve İsrail'in olduğu üç devletli çözüm yerine iki devletli çözümü konuşmayı tercih ederim." ifadelerini kullandı.
Yatom, gelecek yıllarda Filistin-İsrail meselesine çözüm bulunup bulanamayacağı şeklindeki soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Kahin değilim ama bunu görmeyi umut ediyoruz. Ayrıca ömrüm tamamlanmadan Filistinliler ile aramızda barış anlaşmasını görmek hayalim. Eski İsrail Başbakanları İzak Rabin ve Ehud Barak döneminde Filistinliler, Suriyeliler, Ürdünlüler arasında yapılan görüşmelere katıldım. Katıldığım bu görüşmelerden çıkardığım sonuç şu ki Filistinliler ile aramızdaki boşlukları doldurmak ve iki taraf arasında kısmi veya tam olarak barışı sağlamak mümkün. Bunun mümkün olması için çok fazla çaba sarf etmeliyiz. Bugün bu mümkün mü, tam olarak emin değilim fakat gelecekte olabilir."