Suudi Arabistan'ın İran stratejisi: Bağdat’a geri dönüş

Suudi Arabistan İran’ın Bağdat’taki nüfuzunu sınırlandırmanın ve İran’a karşı koyabilmenin en etkili yollarından biri olarak ekonomiyi görüyor.

ABONE OL
GİRİŞ 15.04.2021 22:16 GÜNCELLEME 15.04.2021 22:16 DÜNYA
Suudi Arabistan'ın İran stratejisi: Bağdat’a geri dönüş
Suudi Arabistan'ın İran stratejisi: Bağdat’a geri dönüş

Suudi Arabistan, kuzeydoğusunda yer alan komşusu Irak’la işbirliği yaptığı alanları artırmaya devam ediyor. Irak Başbakanı Mustafa El-Kazımi liderliğindeki bakanların ve yetkililerin yer aldığı Irak heyeti, Nisan ayının başında Suudi Arabistan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyarette Irak ve Suudi Arabistan arasında ekonomi, kültür ve medya alanlarında olmak üzere beş mutabakat zaptı imzalandı ve Suudi Arabistan’ın Irak’ta yatırımı teşvik etmek için 3 milyar dolarlık katkı sağlayacağı bir ortak varlık fonu kurulacağı açıklandı.​​​​​​​

Irak ve Suudi Arabistan ilişkilerinin hızla normalleşmesinin ardından kazan-kazan politikasına doğru somut bir şekilde ilerlendiği görülüyor. Ancak iki ülke arasındaki iyi ilişkiler gerginliklerle dolu bir dönemin ardından tesis edildi. Irak ve Suudi Arabistan ilişkilerinin tarihsel seyrine bakıldığında, bölgesel istikrarsızlık nedeniyle bir türlü normalleşemeyen iki komşu ülke karşımıza çıkıyor. Taraflar arasında 1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgali ile diplomatik ilişkiler kesilmişti. 2004 yılından itibaren İran’ın Irak’ta artan etkisiyle durum daha da karmaşık bir hal aldı. Irak ile 814 kilometrelik kara sınırına sahip olan Suudi Arabistan, İran’ın bölgede artan etkisine karşılık sınır güvenliğini kontrol altına almanın en iyi yolu olarak izolasyonu görmüştü. Ancak bu politikasıyla Bağdat’ın tamamen Tahran yörüngesine girdiğini yıllar sonra fark eden Suudi Arabistan, Kral Abdullah’ın ölümünün ardından Irak politikasında değişikliğe gitti ve bu ülkeyle diplomatik ilişkilerini yeniden tesis etme kararı aldı. Bu kararda Irak’ta Nuri el-Maliki’den boşalan başbakanlık koltuğuna Arap dünyasıyla ilişkileri geliştirmek konusunda ısrarlı olan Haydar el-İbadi’nin gelmesi de etkili oldu.

Karşılıklı atılan adımlarla ikili ilişkilerde normalleşme izleri görülmeye başlandı ve Suudi Arabistan 2015 yılında Bağdat’a büyükelçi atadı. Adımlarına hız kesmeden devam eden Suudi Arabistan, 2016 yılında Erbil’de ilk konsolosluğunu açtı, 2017 yılında Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr’i Bağdat’a gönderdi. Hızlanan normalleşme adımlarında karşılıklı ziyaretler gerçekleşti; dönemin Irak Başbakanı Haydar el-İbadi de Suudi Arabistan’a gitti. 2017 yılında Suudi Arabistan’ı ziyaret eden bir başka isim de Irak İçişleri Bakanı Kasım Muhammed el-Araci oldu. Şubat 2018’de gerçekleştirilen Irak’ın Yeniden İnşası ve Kalkınması Kuveyt Uluslararası Konferansı’nda Suudi Arabistan Irak’a desteğini açıkladı ve bu süreçte de katkı sağlayacağını ifade etti. Suudi Arabistan Erbil’den sonra 2019 yılında da Bağdat’ta bir başkonsolosluk açtı ve böylece iki ülke arasındaki ilişkilerin tüm alanlarda gelişmesi için atılan adımlar hız kazandı. Bağdat Başkonsolosluğunun açılışında Suudi Arabistan’ın Basra ve Necef’te de olmak üzere dört konsolosluk daha açmak için çalışmalara devam ettiği ve iki ülke arasındaki limanın da faaliyete geçirileceği açıklandı. Bunların yanı sıra, Suudi Arabistan tarafından Irak’a kalkınma projeleri için 1 milyar dolar kredi imkânı sağlanacağı ve Bağdat’ta bir spor kompleksi inşa edileceği taahhüt edildi.

RİYAD'IN IRAK'TA EKONOMİK ÜSTÜNLÜK KURMA HEDEFİ

Suudi Arabistan İran’ın Bağdat’taki etkisini kontrol altına almanın veya Bağdat’ta İran’a karşı koyabilmenin en etkili yollarından biri olarak ekonomiyi görüyor. Ortadoğu’nun en büyük ekonomisine sahip olan Suudi Arabistan yaptırımlarla boğuşan İran’ı, Irak’ta ekonomik üstünlük kurarak oyun dışına itmeyi hedefliyor. Bu hedef doğrultusunda Suudi Arabistan ve Irak arasında ekonomik ve ticari işbirliği konusunda önemli adımlar atıldı. Son üç yılda Suudi Arabistan Irak’ta tarım, sanayi, petrol, doğalgaz ve altyapı başta olmak üzere Irak’ın ihtiyaç duyduğu daha birçok sektörde işbirliklerini arttırdı. Bu işbirliklerinin Irak’ta en çok hasar gören ve yeniden yapılandırmaya ihtiyaç duyulan sektörlerde gerçekleşiyor olması dikkat çekiyor. Keza 2019 yılında iki ülke petrol, doğalgaz, elektrik, eğitim, kültür, tarım, sanayi, maden, karşılıklı ürünlerin tanıtılması, var olan yatırımların korunması ve yatırımların artırılmasını kapsayan 13 mutabakat muhtırası imzaladı. [1] Aynı zamanda iki ülke arasında 2001 yılında sadece 70 milyon dolar olan ticaret hacmi yıllar içinde artış göstererek 2015 yılında 472,5 milyon dolar, 2019 yılında ise 682 milyon dolar düzeyine ulaştı. Ayrıca Suudi Arabistan’ın Irak’taki yatırımlarının şu anda 2 milyar riyal düzeyinde olduğu biliniyor ve bunun 10 milyar riyale çıkarılması hedefleniyor.

Bu rakamlar Irak’ın diğer komşularına kıyasla hâlâ çok az kalsa da önem arz ediyor. İki ülke mevcut ticaret hacmini artırmak, yatırımları kolaylaştırmak ve iş fırsatları yaratmak amacıyla 69 milyon dolar değerindeki Ar’ar projesini faaliyete geçirdi ve neredeyse 30 yıldır kapalı olan Ar’ar sınır kapısı Kasım 2020’de yeniden açıldı. Bununla birlikte iki ülke arasında ticareti ve turizmi artıracak başka bir sınır kapısının inşa edilmesine yönelik projelere de başlandı. Ocak 2021’de Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ve Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih arasında bir telefon görüşmesi gerçekleşti ve Suudi Arabistan-Irak Koordinasyon Konseyi’nin çalışmalarının güçlendirilmesi konusu ele alındı. Şubat ayında ise Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreteri Nayif el-Hacraf, ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi ve Irak’a elektrik arzı konularında görüşmek için Bağdat’a gitti. Görüşme sonrasında katılımcılar tarafından tüm sektörlerdeki ilişkiyi, ilgili ulusların ortak çıkarlarına hizmet edecek şekilde geliştirmenin ve desteklemenin önemi vurgulandı. [2] Ticari ve ekonomik bağların daha da gelişmesi yönünde atılan adımlar Suudi Arabistan’a petrole olan bağımlılığını azaltma ve ekonomiyi çeşitlendirme yolunda oluşturulan Vizyon 2030’un başarısı için büyük imkânlar sunuyor. Keza Irak’ın Suudi Arabistan malları için potansiyeli çok büyük ve her geçen gün büyüyen bir pazar olduğu unutulmamalı.

IRAK, RAKİP GÜÇLER ARASINDA DENGE KURMAK ZORUNDA

Diğer taraftan Irak hükümetinin, halkın İran’ın artan nüfuzuna yönelik tepkisi nedeniyle bu ülkeyle ekonomik ve ticari ilişkilerini sürdürmesi her geçen gün zorlaşıyor. ABD yönetimi de Irak’a, İran’a olan bağımlılığını azaltması yolunda baskılarda bulunmuş ve alternatif kaynaklar bulmasını istemişti. Bunun en basit örneğini elektrik ve doğalgaz sektöründe görmek mümkün. ABD yönetimi Irak’a elektrik ve doğalgaz ihtiyacını karşılayabileceği alternatif tedarikçi olarak Körfez ülkelerini önerdi. ABD yaptırımlarının İran-Irak ilişkileri üzerinde baskı oluşturmaya başladığı dönemde Suudi Arabistan’ın Bağdat’a yakınlaşması hız kazandı. ABD’de bu önerilerde bulunan hükümet seçim sonrası değişmiş olsa da Irak ve Suudi Arabistan ilişkileri geliştirme yolunda önemli adımlar atmaktan geri durmadı.

Irak, siyasi sistemini zayıflatan ekonomik yıkımdan kurtulmak, Suudi Arabistan ise Irak’la ekonomik ve ticari bağlarını güçlendirmek istiyor. Irak için Suudi Arabistan’la işbirliği, ticaret partnerlerinin çeşitlendirilmesi, Tahran’a bağımlılığın ve Tahran’ın Irak üzerindeki ekonomik tahakkümünün aşılması, başka bir deyişle ülke egemenliğinin güçlendirilmesi anlamını taşıyor. Suudi Arabistan açısından Irak’la işbirliğinin temel amacı ise İran’ın Bağdat’taki nüfuzunu sınırlamak. Suudi Arabistan’a göre Irak’ın Tahran etkisi altında olmasının başlıca nedenleri ekonomi, güvenlik ve enerji sektöründeki zayıflıkları. Yaşanan tüm bu gelişmeler karşısında Irak’a zorlu bir rol düşüyor. İran-Irak-Suudi Arabistan üçgeninde Irak bir tampon devlet görevi görüyor. Bu nedenle Irak hem Suudi Arabistan hem de İran’la ilişkilerinde bir denge kurmak zorunda. Hatta ilerleyen süreçte Irak, Suudi Arabistan ve İran üçgeninde tam bir dengenin sağlanması durumunda -daha önce de olduğu gibi- İran ve Suudi Arabistan’ı bir araya getirme konusunda aktif bir rol oynayabilir. Tam tersi bir durumda, yani Irak’ın iki ülke arasında bir seçim yapması durumunda ise kaybedeceği birçok şey bulunuyor. Bunlardan en önemlisi, ABD örneğinde olduğu gibi, İran-Suudi Arabistan vekâlet savaşının Irak topraklarına taşınması riskidir.

Irak’ta süregiden Suudi Arabistan-İran ticari rekabeti bağlamında Türkiye, gözden kaçırılmaması gereken önemli bir aktör. Türkiye, Irak ile ekonomik bağlarını genişletmiş istikrarlı bir komşu ve Irak’ın ekonomik kalkınmasında kritik öneme sahip bir ülke. Türkiye-Irak arasındaki ticaret hacmi yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına rağmen 2020 yılında 20 milyar doları aştı. Suudi Arabistan’ın Irak’a yönelik yaklaşımı esasen İran’ı çevrelemeye odaklansa da Irak’ın güvenlik ve ekonomik işbirliği içinde olduğu Türkiye ile rekabeti de kapsıyor.

Irak ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin hızla iyileşmesinin bölgesel yansımalarının görüleceği bir diğer ülke Suriye olabilir. Bağdat-Riyad arasındaki yakınlaşma, Irak hükümetinin Suriye ile yakın ilişkileri bulunması sebebiyle Suudi Arabistan’a Suriye ile yakınlaşmanın yolunu açabilir. Bu ihtimalin gerçekleşmesi Suudi Arabistan’a Suriye’nin yeniden inşasında rol alma fırsatı verebilir ve Vizyon 2030 hedeflerine giden yolda da elini güçlendirebilir.

Suudi Arabistan’ın ekonomik ve ticari stratejisinde başarılı olabilmesi ve Bağdat’ta rekabetçi ülke konumuna gelebilmesi zaman alacaktır. Suudi Arabistan’ın Irak’la diplomatik ilişkilerinin sürekliliğini sağlaması, yatırımlarını arttırması bu sürece giden yolu kısaltacaktır. Öte yandan Irak’la yakın işbirliği tesis etmenin Suudi Arabistan’a bölgesel olarak sağlayacağı avantajların, maddi gelirlerin çok daha ötesinde olacağı ifade edilebilir.

[Şerife Akıncı Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Ekonomi Direktörlüğü’nde araştırmacı olarak çalışmaktadır]

KAYNAK : AA
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR