AB üyeleri Çin’e yönelik strateji arayışında

ABD ile ticaret savaşına tutuşan Çin yönetimi Avrupa ile yakınlaşma çabalarını artırırken, Donald Trump yönetiminin baskılarına maruz kalan Avrupa ülkeleri arasında Pekin’e karşı ortak bir stratejinin bulunmaması dikkati çekiyor.

ABONE OL
GİRİŞ 07.04.2019 09:28 GÜNCELLEME 07.04.2019 09:28 EKONOMİ
AB üyeleri Çin’e yönelik strateji arayışında
AB üyeleri Çin’e yönelik strateji arayışında

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in geçen hafta gerçekleştirdiği Avrupa  turunda Kuşak ve Yol Girişimi'ne G7 ülkesi İtalya’yı eklemesi, Avrupa Birliği'nde  (AB) tartışmalara yol açmıştı. İtalya, AB ve ABD'nin çekincelerine rağmen  girişime katılan ilk G7 ülkesi olurken Çin'le altyapı, turizm, sağlık, e-ticaret  ve enerji alanında 7 milyar avroluk anlaşma imzaladı.

 

Daha sonra, Şi Cinping, Fransa’nın başkenti Paris'e geçerek AB'nin üç  önemli ismi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Angela  Merkel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile bir araya gelerek  ilişkilerinin geleceğini konuştu.

Çin'in kıtaya ilgisi devam ederken, Brüksel’de 9 Nisan'da yapılacak  AB-Çin zirvesininde Pekin ile iş birliği ve ticaret uygulamaları masaya  yatırılacak. Brüksel’deki zirveden bir gün sonra da (10 Nisan) Çin'in Orta ve  Doğu Avrupa ülkelerinin bebaber geliştirdiği bir sınır ötesi iş birliği platformu  "16 1 İşbirliği Zirvesi"  Hırvatistan’da yapılacak.

 

Avrupalı liderler Çin ile mütekabiliyet esasına dayalı iş birliği  arayışını dile getiriyor. Dünya düzenini ve çok taraflılığı devam ettirmek için  Çin ile Avrupa arasındaki ilişkilerin vazgeçilmez hale geldiğini savunulurken bu  konuda atılan adımlar da ABD tarafından yakından izleniyor.

Donald Trump Yönetimi, Çin’in 5G teknolojisi konusunda Avrupa  ülkelerini özellikle güvenlik açısından takip ettiği dikkati çekiyor. Pekin’in  Kuşak ve Yol girişimi konusunda, kıtayı kendi tarafına çekmeye çalışması da ayrı  bir endişeye neden oluyor.

Trump Yönetiminin politikalarına karşı, Çin, her bir Avrupa ülkesi ile  yakından ilgileniyorken AB’nin birleşik bir yaklaşım gösterememesi de dikkati  çekiyor.

Çin’in kıtaya etkisini en iyi anlayanlardan birisi olan ve ülkesinin  sanayisini Çin'e karşı korumaya çalışan Almanya Başbakanı Merkel, ülkesinin AB  dönem başkanlığını devralmasının ardından 27 Eylül’de AB-Çin zirvesi yapılacağını  açıkladı.

Almanya Çinli yatırımcıların ülkelerinin sanayisini olumsuz  etkilemesinden ve ülkenin ileri teknoloji alanındaki know-howının ülke dışına  taşınması konusunda da endişeli.

AB’nin Çin’e karşı ticaret açığı 185 milyar avro

Çin'in 2050’ye kadar ekonomik, politik ve teknolojik ilerleme  sayesinde dünyanın bir numaralı gücü olmayı hedeflediği belirtilirken, Çin’in,  Kuşak ve Yol Girişimi’nin buna büyük katkı yaptığı ifade ediliyor.  Çin’in Avrupa  Birliği’nde doğrudan yatırım tutarı geçen yıl 2017’ye göre yüzde 40 düşerek 17  milyar 300 milyon avroda kalırken, Çin halihazırda Avrupa'daki liman  kapasitesinin onda birini kontrol ediyor. Çin yatırımları 2016'da en yüksek  seviyeye çıkarak, 37 milyar avroya ulaşmıştı.

Son 18 yılda, kıtada Çin yatırımlarından en fazla payı 47 milyar dolar  ile İngiltere aldı. Bunu 22 milyar dolarla Almanya, 15 milyar dolarla İtalya, 14  milyar dolarla Fransa ve 14 milyar dolarla Hollanda izledi.

AB, ithalatının 5’te 1'ini, ihracatının ise 10’da 1’ini Çin ile  yapmakta. 2017’de 375,4 milyar avro olarak gerçekleşen ithalat geçen yıl yüzde  6,9  artış göstererek 395 milyara yaklaştı. Birlik'in Çin’e karşı ticaret açığı  da 178 milyardan 185 milyara yükseldi.

“AB bu çatışmada tarafsız olmalıdır”

Avrupa ve Çin arasındaki ilişkilerin geleceğini AA muhabirine  değerlendiren, Alman düşünce ve ekonomi kuruluşu Ekonomi Araştırma Enstitüsü   (Ifo) Başkanı Prof. Dr. Clemens Fuest, Çin’in dünyanın en büyük ekonomisi olma  yolunda ilerlediğini ve AB’nin ihracatı ve yatırımı için önemli bir destinasyon  olduğunu söyledi.

Fuest, AB’de Çinli ihracatçı ve yatırımcılar için önemli bir pazar  olduğunu ifade ederek, Çin'in aynı zamanda dünya çapında artan etkisi ve ağırlığı  ile giderek jeopolitik bir güç haline geldiğine işaret etti.

Fuest, “AB’nin Çin’e karşı ortak ve tutarlı bir politika izlemesi arzu  edilir ancak Birlik'e üye bazı devletler kendi politikalarını izlemeyi tercih  ediyor gibi görünmektedir. Bu, Çin ile müzakere yaparken bütün AB üye  devletlerinin pazarlık gücünü baltalamaktadır." diye konuştu.

Çin’in Avrupa’da memnuniyetle karşılanması gerektiğini anlatan Fuest,  Çin’in yükselişi her iki taraf için de birçok fırsat oluşturuyor ve ekonomik  değişim karşılıklı olarak fayda sağlıyor. Aynı zamanda çıkar çatışmaları  olabilir. Özellikle, AB’nin Avrupa’daki firmaların AB’de faaliyet gösteren Çinli  firmaların yararlandıkları piyasaya erişim dahil Çin’de aynı koşullara sahip  olmasının sağlaması gerekmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Clemens Fuest, ABD ile Çin arasında devam eden ticaret  çatışmalarına atıfta bulunurken, "AB bu çatışmada tarafsız olmalıdır. Aynı  zamanda AB, genişletilmiş yatırım ve ticaret anlaşmalarıyla Çin ile ilişkilerini  geliştirmelidir.” yorumunu yaptı.

İpek Yolu'nun yeniden canlandırılmasını hedefleyen Çin'in Kuşak ve Yol  girişiminine de değinen Fuest, “Çin’in, Kuşak ve Yol girişimi ile ekonomik ve  politik hedeflerin bir karışımını sürdürdüğü açık. Bu meşru ancak AB aynı zamanda  bu girişimin hem politik hem de ekonomik etkilerine de dikkat etmeli. Özellikle  AB, Birlik üyesi ülkelerin Çin ile ikili anlaşmalarının bu ülkeyle ilgili bir  Avrupa politikası geliştirme perspektifini baltalamasını önlemeye çalışmalı. AB  üye ülkeleri, politikalarını birlikte koordine ve birlikte hareket ederlerse  sahip oldukları pazarlık gücünü kullanırlarsa, çıkarlarını etkin bir şekilde  savunacaklardır.” değerlendirmesinde bulundu.

"Çin Avrupa'yı bölmeyi düşünmüyor"

Çin Renmin Üniversitesi Chongyang Finans Çalışmaları Enstitüsü (RDCY)  araştırmalarından Wang Peng da Çin’in büyük ve sürekli büyüyen bir pazar olarak  dünya ticaretinin cazibe merkezi olduğunu belirterek, AB, Çin'in vazgeçilmez bir  ticaret ortağı ve teknolojik iş birliğinde paydaşı olarak rol oynadığını söyledi.

Bazılarının iddia ettiği gibi Çin’in “Avrupa'yı bölmeyi ve ayırmayı”  hedeflemediğini savunan Wang Peng, Avrupa’nın da Çin’e karşı bölünnüş bir  yaklaşımda olmadığını söyledi. Wang Peng, “Genel olarak konuşursak, birlikte  çözmelerini bekleyen teknik sorunlar olmasına rağmen Çin ve Avrupa birbirlerini  memnuniyetle karşılıyor.” diyerek şöyle devam etti:

“Avrupa’da 'Çin’in yüksek güvensizlikle karşı karşıya kaldığı' yanlış  varsayımlara dayanmaktadır. Yüksek ekonomik ve kültürel iş birliği potansiyelleri  ve çok sınırlı stratejik güvenlik ihtilafları nedeniyle AB ve Çin'in gelecekteki  ilişkileri konusunda oldukça iyimserim. Çin şu anda Avrupalılar,  Amerikalılar,Türkler ve tüm dünya dahil olmak üzere tüm yabancı şirketler,  yatırımcılar ve turistler için yeni fırsatlar sunabilecek yasal sistemini yeniden  düzenliyor.”

Çin’in, Kuşak ve Yol girişiminin sunduğu ekonomik fırsatları öteki  ülkeler ve uluslararası şirketler dahil olmak üzere dünyayla paylaşmaktan  mutluluk duyduğunu anlatan Wang Peng “Ancak iş iştir. Sadece nitelikli  müteahhitler bu girişimden alabilir. Projelerin zorlu iş yüküne dayanabilecek  yetenekli çalışanlara ihtiyacı var ve kısa sürede gerçekleştirilmesi gerekiyor.  Saha araştırmasında gördüğüm kadarıyla birçok yabancı şirket, Çin dışında  girişimin içinde yer alan ülkelerin yerel hükümetleri tarafından önerilen  kriterleri karşılayamıyor. Bu yüzden birçok sözleşme Çin merkezli inşaat  şirketlerine teklif ediliyor. Yerel şirketler kendi hükümetlerinin yüksek  standartlarını karşılayarak, sınırlı karla yetinerek risk alırlarsa, bu girişimin  projelerinde yer alabilirler." değerlendirmesinde bulundu.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR