İhracat treni yola çıktı: Türkiye ve Çin'den önemli bir adım daha

Kanal7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 Yazarı Mehmet Acet, bugünkü yazısında Türkiye'den Çin'e hareket eden ihracat trenine ilişkin önemli bilgiler verdi. Türkiye'nin Pekin Büyükelçisinin kendisine yaptığı açıklamaları da aktaran Acet'in, "Türkiye'den Çin'e ihracat hamlesi ve İstanbul'dan yola çıkan ilk tren" başlıklı yazısı şöyle: 

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Avrupa Yakası’ndan yola çıkan ilk ‘ihracat treni’ Marmaray’dan geçerek Bakü/Tiflis/Kars demiryolu hattı üzerinden Çin’e doğru yola koyulmuştu.

Ben bu yazıya başladığımda bu tren Türkiye topraklarını çoktan aşmış durumdaydı.

İhracat treninin, Hazar geçişli Doğu/Batı Orta Koridoru üzerinden, Çin’in eski başkentlerinden, tarihi İpek Yolu’nun başlangıç noktalarından biri olarak kabul edlenXi’an şehrine ulaşması hedefleniyor. 

Beş ülkeden geçerek, toplam 8700 kilometre yol kat ettikten sonra, 12 gün içinde Çin’e varılması bekleniyor.

Hazar geçişli Doğu/Batı Orta Koridoru deyince, 3,5 yıl kadar önce Çin’e yaptığımız bir gezide bize anlatılanlar aklıma geldi.

Gezi sırasında Dünya’nın dört bir tarafına Çin mallarını taşıyan trenlerin merkez üssü olan dev bir istasyona götürdüler bizi.

Sonra da karşımıza bir harita koyup, Çin’den Avrupa’ya giden malların hangi güzergahlardan ilerlediği anlatıldı.

Moğolistan ve Rusya’nın kuzeyinden geçen bir hat, buna alternatif olarak gösterilen ve Türkiye’den geçen güzargaha göre çok daha uzun olmasına rağmen, daha fazla kullanılıyordu.

Bunun sebebini sorduğumuzda, Türkiye hattına kadar olan güzergahta bulunan demiryolu ağında kesintiler bulunduğu, araya karayolu ulaşımı girdiği için bir takım zorluklar yaşandığı söylenmişti.

Sonra da, o zaman daha açılmamış olan Bakü/Tiflis/Kars demiryolunun bu orta koridorun işleyişinin hızlanması için ne kadar önemli olduğu anlatıldı.

Şimdi günümüze dönelim…

Türkiye’den Çin’e giden ilk ihracat treni ile ilgili olarak Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Abdülkadir Emin Önen Bey’in görüşlerini aldım.

Büyükelçi Önen’in, şu aktaracağımız sözleri, Türkiye’den Çin’e ihracat hamlesiyle ilgili kararın ne kadar stratejik bir hedef üzerine oturduğunu gösteriyor:

“Yaklaşık 1 milyar 400 nüfuslu Çin’de orta sınıf yaklaşık 400 milyona ulaştı. 2025'te Çin'in toplam tüketiminin 12 trilyon ABD Doları'na ulaşması bekleniyor. Bu 2020 yılına göre 4 trilyon Dolar artış anlamına geliyor. Bu durumun farkındalığıyla hareket ederek, Çin’e ihracatımızı çeşitlendirilerek artırmak ve ikili ticaret hacmini çok daha yukarılara taşımak mümkün. Bu kapsamda, tarım ürünlerimizin Çin’e ihracatı noktasında son dönemde önemli adımlar attık. 2019’da Çin’e tarımsal ihracatımız % 62,5 oranında arttı. Geçtiğimiz Ekim ayında Çin’e kanatlı eti ürünleri ihracatına başladık.”

Pekin Büyükelçimiz Abdülkadir Emin Önen, korona salgınında gösterdiği başarılı mücadele sayesinde Çin ekonomisindeki toparlanmanın artan bir ivmeyle sürdüğünü dile getiriyor.

Çin Yönetimi, Ekim ayı sonunda “14. Beş Yıllık Plan” ve “2035 Vizyonu” ile yeni hedefler belirlemiş. Bu kapsamda kabul edilen “Çift Döngülü Kalkınma Modeli” ile ülkenin iç ekonomisi ile uluslararası iktisadi ilişkilerinin daha uyumlu hale getirilmesi amaçlanıyormuş.

Bu ne anlama geliyor?

Büyükelçi Önen’in dediğine göre:

“İç talep genişletilerek, dış ticari ilişkilerin ülkenin büyümesine katkısının maksimize edilmesine odaklanılacak. Bu bize, Çin’in artık sadece üreten değil, aynı zamanda tüketen bir toplum ve ekonomi haline geldiği gerçeğini yeniden hatırlatıyor.”

Büyükelçi Önen, büyük pazarların kesişme noktasında olan coğrafi avantajlarımızı en iyi şekilde değerlendirerek Türkiye ile Çin arasındaki Demir İpekyolu’nu canlandırmalı ve düzenli olarak işler hale getirmeliyiz diyor.

Dediğine göre yakın gelecekte, iki ülkenin ilgili kurumları, Kuşak ve Yol ile Orta Koridor’u uyumlaştırmaya yönelik bir Ortak Çalışma Grubu toplantısı gerçekleştirilecekmiş.

Yazıyı Büyükelçi Önen’e ait şu ifadelerin altını çizerek bitirelim:

“Tarihi İpek Yolu’nun köprübaşlarını tutan iki kadim medeniyetin ticari ilişkilerini demiryolu bağlantısıyla güçlendirmesinin katma değerini yalnızca ikili ilişkilerle ölçmemek gerekir. Bunun bölgesel istikrar ve refaha de ciddi katkıları olacaktır.”