FETÖ için en ideal infaz yöntemi Osmanlı'da varmış

Devlete başkaldırıp isyan edenler hakkında sorgu, soruşturma, mahkeme vesaire gibi işler ile pek fazla vakit harcanmayıp kararın hemen verildiği günlerden bir infaz örneği.

ABONE OL
GİRİŞ 16.07.2017 11:40 GÜNCELLEME 16.07.2017 18:05 Gazeteler
FETÖ için en ideal infaz yöntemi Osmanlı'da varmış
FETÖ için en ideal infaz yöntemi Osmanlı'da varmış

17. asırda ayaklanmaya, askerî tesisleri basmaya ve devlete silâh çekmeye kalkışanların âkıbeti İstanbul’un Eminönü semtinde kurulu olan “çengel”de son bulur, çengele geçirilen isyancılar halkın gözleri önünde yavaş yavaş can verirlerdi.

Uğursuz başkaldırının üzerinden tam bir sene geçti... Nasıl bir derde uğradığımızı ve nelerden kurtulduğumuzu hatırlamak için günlerden buyana etkinlikler yapılıyor, bir taraftan da bu hain girişime katılanların yargılanmalarına devam ediliyor...

Yargılamalarda sanıkların hemen her soruya “Bilmiyorum, haberim yok” diye cevap vermeler, duruşma salonuna üzerinde “kahraman” yazan tişört giyerek gelmeler gibisinden kalkıştıkları cür’eti de hepimiz görüyoruz...

EMİNÖNÜ’NDEKİ KULE

Şimdi birkaç asır öncesine gidelim ve böyle bir girişime yani ayaklanmaya, askerî tesisleri basmaya ve devlete karşı silâh çekmeye kalkışanların âkıbetlerinin ne olduğunu hatırlayalım:

Sorgu, yargılama, vesaire gibisinden işler hemen tamamlanır ve başkaldıranlar“çengel”e gönderilirlerdi!

Çengel, 17. asır İstanbul’unda, Eminönü Meydanı’nın ilerisindeki Odunkapısı İskelesi civarında kalın kalaslardan yapılmış kuleyi andıran bir idam vasıtası idi. Âletin üst tarafında sıra sıra çengeller vardı ve devlete silâh kullanarak başkaldırmış olan eşkıya burada idam edilirdi.

SENELERCE YOL KESTİ

Elleri ve ayakları bağlanan mahkûm makaralarla ahşap âletin tepesine çekilir, bir anda bırakılınca çengellerden birinin veya birkaçının üzerine saplanıp kalırdı. Bazılarının can vermesi zaman alır ve İstanbul halkı da idamı seyretmek için akın akın çengel seyrine koşardı.

Size çengelde can veren isyancılardan birinin, 17. asırda yaşamış ve devlete başkaldırıp herkesi hayli uğraştırmış “Kara Haydar” ile oğlunun Eminönü’ndeki Odunkapısı İskelesi’ndeki çengelde ve Parmakkapı’da kurulan darağacında noktalanan kanlı öyküsü ile yaptıkları fenalıklar hakkında yazılan bir destanı anlatayım...

Dördüncü Murad ve Sultan İbrahim zamanında yaşamış Kara Haydar adında bir eşkıya vardı. Anadolu’da seneler boyu yol kesip haraç almış, üzerine gönderilen askerleri her defasında bozguna uğratmış, şehirleri ve kasabaları basıp önüne geleni dağa kaldırmış ve hem saraya, hem de halka illâllah dedirtmişti.

17. asırda Eminönü taraflarında kurulu olan “çengel”

MAKAM BİLE İSTEDİ

Kara Haydar günün birinde nihayet yakalandı ve Odunkapısı İskelesi’ndeki bu çengelde idam edildi...

Bu defa, oğlu Mehmed dağa çıktı. Babasının kanını dava ediyor, onu ortadan kaldıranlardan intikam alacağını söylüyordu.

Mehmed, babasına nisbetle “Haydaroğlu” diye biliniyordu ve yaptıkları babasına rahmet okutacak gibiydi. Zamanla işi daha da ileri götürdü, İstanbul Sarayı’na haber yollayıp “Beni Anadolu’da sancakbeyi ilân etmezseniz Topkapı’ya kadar gelirim haaa!” demeye başladı.

PARMAKKAPI’DA ASTILAR

Haydaroğlu, yakalanması için gönderilen bütün birlikleri dağıttı ve talan sahasını daha da genişletti. Üzerine bir ara o zamanın önde gelen devlet adamlarından olan İbşir Paşayollandı, Paşa âsileri dağıttı, Haydaroğlu dağlara kaçtı ama askerin, “Bu iş halledildi, eşkiyanın kafası ezildi. Bir daha ortaya çıkamazlar” deyip geri dönmesi üzerine dağdan indi. Eskisinden daha da büyük bir çete kurdu ve işini büyüttü. Artık yol kesip kasabalardan haraç istemiyor, gidip büyük şehirlere saldırıyordu.

Günün birinde kalkıp Afyon’u kuşattı, şehrin girişindeki kışlayı güpegündüz bastı, içerideki askerleri derdest edip götürdü ve götürdüğü askerlerden bir daha haber alınamadı.

Kışla baskını, İstanbul’u karıştırdı. Saray ve devletin tepesindekiler, “Eşkiya artık masum askeri de dağa kaldırmaya başladı” diye konuşurlarken, HaydaroğluIsparta’ya yürüdü ve bu defa orayı kuşattı. Halk, şehre girmemesi karşılığında ne isterse alabileceğini söyleyince Isparta’nın eteklerinde kamp kurdu ve içkinin su gibi aktığı eğlencelere daldı. Şehirdeki kuvvetler gecelerin birinde kampı bastılar, Haydaroğluserhoş vaziyette yakalandı, adamlarının çok az bir kısmı kaçıp kurtulabildi, kaçamayanlar öldürüldü, Haydaroğlu hemen İstanbul’a yollandı ve 1649 ilkbaharında her nedense çengele geçirilmedi ve Parmakkapı’da ipe çekildi.

1600’lü senelerde İstanbul’da yaşanmış bir askerî isyan

* Bu bilgileri Murat Bardakçı Habertürk'teki köşesinde paylaştı

 

YORUMLAR 62 TÜMÜ
  • Beraat kararları 7 yıl önce Şikayet Et
    Beraat kararları verilenler var. Yargısız infazla bu dediğiniz yapılsa masumlar öldürülmüş olacaktı. Yargılama masumları ortaya çıkarmak için yapılır. Suçlular zaten adaletten kaçamaz.
    Cevapla
  • Alparslan Tunç 7 yıl önce Şikayet Et
    Siz müslüman olamazsınız Türk de, sizin zihniyetiniz hangi toprağın ürünü anlamak mümkün değil, Allah cc hesabı çabuk görendir!
    Cevapla
  • Tarık 7 yıl önce Şikayet Et
    Osmanlıda milletin malını çalan hırsızlar nasıl cezalandırılıyor muş acaba
    Cevapla
  • Haklı 7 yıl önce Şikayet Et
    Gözünü kan bürümüş bazı insanlar ortaçağ vahşet ve karanlığının yeniden yaşatma gayretine girmiş. Hani nerde kaldı demokrasi nöbetleri.
    Cevapla
  • Hasan 7 yıl önce Şikayet Et
    Meclise hala idam ile ilgili bir calisma varmi ? Bilmiyorum ama bu saate kadar duydugum bir calisma yok ne bekleniyor anlamis degilim en azindan boyle bir olayda artik sucu belli olur eskiler yati cikacak nasil olsa...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR