Aksakallı anlattı: Örtüyü kaldırıp alnından öptüm

Ömer Halisdemir'i şehit eden darbecilerin yargılandığı davada Özel kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın üç gün önce ifade verdiği ortaya çıktı.

ABONE OL
GİRİŞ 20.03.2017 16:03 GÜNCELLEME 20.03.2017 17:40 GÜNCEL
Aksakallı anlattı: Örtüyü kaldırıp alnından öptüm
Aksakallı anlattı: Örtüyü kaldırıp alnından öptüm

Özel Kuvvetler Komutanlığı'nı (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak, darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'i şehit eden darbecilerin yargılandığı davada Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın 3 gün önce verdiği ifade ortaya çıktı. Şehit Halisdemir'in cenazesini gördüğünü ve Halisdemir'i alnından öptüğünü söyleyen Aksakallı, "Ömer Halisdemir'le 8 kez görüştüm, Terzi'yi öldürmesini istedim. Sabah komutanlığa gittiğimde şehit Ömer Halisdemir yerde yatıyordu üzerinde bir örtü vardı. Örtüyü kaldırıp alnından öptüm" dedi. 

DARBECİLERİN ORANI

Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda, darbeye katılanların oranının yüzde 5 olduğunu belirten Zekai Aksakallı, "Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan darbe girişimine katılanların oranı yüzde 5,4’tür" derken, Semih Terzi'nin, babasının hastalığı için izin istediğini de söyledi.

"YAŞAR GÜLER TOPLANTIYI TERK EDİNCE BİR SORUN OLDUĞUNU ANLADIM"

Özel Kuvvetler Komutanı Aksakallı, mahkemeye sunduğu ifadesinde, ayrıca 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin "TSK'da kriz ve olağanüstü durumlarda personel kışlayı terk etmesin emri verilir. Bu emir 15 Temmuz'da verilseydi darbe girişimi ortaya çıkardı. Genelkurmay 2'nci Başkanı Yaşar Güler toplantıyı terk edince bir sorun olduğunu anladım" dedi.

ÖMER HALİSDEMİR'İN ALNINDAN ÖPTÜM

İfade tutanağına göre Aksakallı, tanık olarak verdiği ifadesinde 15 Temmuz günü Genelkurmay 2. Başkanlığında yapılacak "Terörle Mücadele"  toplantısına katılmak için birlikten çıkarak, Genelkurmay Karargahına geldiğini söyledi. Toplantıya gelmeden önce darbeci general Semih Terzi'nin, babasının  rahatsızlandığını söyleyerek kendisinden izin istediğini belirten Aksakallı,  kendisinin de Özel Kuvvetler kurye uçağından yararlanarak Ankara'ya babasını  ziyarete gelmesine izin verdiğini anlattı.

Genelkurmay Karargahında, saat 14.00'te başlayan toplantıda, tahmini  saat 16.00 gibi Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in önüne bir not  bırakılması üzerine, Güler'in toplantıdan ayrıldığını söyleyen Aksakallı,  ardından da toplantıya başkanlık eden Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı'nın önüne  bir not konulduğunu aktardı.Aksakallı, "Notu okuyan Kurmay Başkanı da salondan ayrılınca ters  giden bir şeyler olduğunu hissettim. Her ikisinin de toplantı salonundan  ayrılmasından sonra Genelkurmay MEBS Başkanı Uğur Tarçın toplantıya başkanlık  ediyordu. Onun izniyle toplantıdan ayrıldım. Komuta katına çıktım. Koridordaki  bir görevliye Genelkurmay İkinci Başkanımızın nerede olduğunu sordum. O da bana  Genelkurmay Başkanı'nın yanında olduğunu, aynı zamanda yanlarında MİT  Müsteşarı'nın ya da yardımcısının olduğunu söyledi. Birtakım şeyler ters  gidiyordu ancak ne olduğunu anlayamamıştım." ifadelerini kullandı.

PARTİGÖÇ'ÜN YÜZÜ KIPKIRMIZIYDI 

Bu sırada, sonradan darbeci olduğu anlaşılan Tuğgeneral Mehmet  Partigöç ile koridorda karşılaştığını, Partigöç'ün çok telaşlı olduğunu söyleyen  Aksakallı, "Yüzü de adeta kızamık şekeri gibi kıpkırmızı idi. Bu durumu görünce  hasta olup olmadığını sordum. O da 'Yok komutanım, iyiyim, bir şey yok.' dedi.  Tekrar toplantıya girdim." diye konuştu.

Aksakallı, toplantının saat 19.00 gibi sona erdiğini, yeniden  Genelkurmay İkinci Başkanı ile görüşmek için komuta katına çıktığını, İkinci  Başkan'ın, Genelkurmay Başkanı'nın yanında olduğunu söylediklerini aktaran  Aksakallı, şöyle devam etti:"Biraz koridorda oyalandım. Daha sonra o gün kızı evlenecek olan ve  hastalığı nedeniyle tedavi gören Tümgeneral Burhanettin Aktı'nın düğününe davetli  olduğumuzu hatırladım. Bana düğün için hediyeyi takdim görevi de verilmişti. Daha  sonra Kara Kuvvetleri Komutanı'nın, düğüne katılacağı ve hediyeyi takdim edeceği  tarafıma iletildi. Toplantı sonrasında yeniden Kuvvet Komutanı'nın düğüne  katılamayacağı ve hediyeyi takdim edeceğim söylendi. Saat 20.00 gibi icra  edilecek düğüne katılmak amacıyla Beştepe'de bulunan Gazi Orduevi'ndeki düğüne  gitmek üzere eşim ve araç şoförüm Aykut Yurtseven ile sivil aracımla evimden  çıktım. Salona girmek üzereyken düğün sahibine takdim edilecek hediye çeki  tarafıma verildi. Oturacağım masa gösterildiğinde askeri protokol ve teamüllere  uymayacak şekilde salonun en arkasındaki masaya oturma planına  yerleştirildiğimizi hatta sırtımızın sahneye dönük olduğunu tespit ettim ve biraz  da bunun doğru olmadığını düşündüm. Aynı masada dört aile daha vardı. Bu  ailelerden ikisini tanımıyordum. Karşımda oturan kişinin MİT Sinyal İstihbarat  Daire Başkanlığında çalışan emir astsubayını gördüm ancak bu kişi beni çok iyi  tanımasına rağmen beni tanımazdan geldi. Kendisine, 'Sizi bir yerden  hatırlıyorum.' gibi sözlerle hitap edince heyecanlandı ve kendini tanıttı.  Aslında bu kişi emir astsubayı olması, işimizin mahiyeti nedeniyle bizimle  temasta olan kişiydi ve beni tanımaması mümkün değildi."

Aksakallı, oturtuldukları masanın konumu ve bu kişinin tavrı nedeniyle  canlarının sıkıldığını, eşiyle konuşup hediyeyi takdim ederek saat 21.30  sıralarında salondan ayrıldıklarını anlattı. Salondan çıkarken Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi ile  karşılaştıklarını, "Seni uzun zamandır takım elbiseli görmemiştim." diyerek  kendisine espri yaptığını anlatan Aksakallı, Mendi'nin bir taraftan da elindeki  telefonla bir yerleri aramaya çalıştığını ancak ulaşamadığını, "Genelkurmay'a  ulaşamıyorum, siber saldırı mı vardır, nedir?" dediğini aktardı.Bir süre telefonuyla meşguliyetinin bitirmesini beklediğini, sonra da  izin isteyerek eşiyle Mendi'nin yanından ayrıldığını belirten Aksakallı, sivil  makam aracıyla orduevinden ayrıldığını söyledi.

"KOMUTANIM, BİZİMLE GELECEKSİNİZ, SİZİ GÖTÜRECEĞİZ"

Orduevi'nden ana yola çıkışa yaklaşık 30-40 metre kala siyah renkli minibüsün yanlarından hızla geçerek ani frenle önlerinde durduğunu belirten  Aksakallı, bundan sonra yaşananlarla ilgili şunları kaydetti: "Biz de fren yapmak zorunda kaldık. Hemen ardından sol tarafımıza da gri renkli binek bir araç yaklaştı. Araçlardan inen iki kişi benim oturduğum sağ arka kapıya doğru yöneldi. Şoförüm araçtan inmek istediğinde 'Araçtan inme,  kapıları kilitle.' talimatı verdim. Sağ arka camı açtım. Gelen kişiler bana hitaben, 'Komutanım, bizimle geleceksiniz, sizi götüreceğiz.' dedi. Arkadaki şahsın elinde bir de silah vardı ama silah bana doğrultulmamıştı. Ben onlarla konuşmak isterken kolumdan çekiştirmek istediler. Bu durumu gören eşim hamle  edince bu sefer eşimin kolundan çekiştirdiler. Eşimin sol kolu yaralandı. Bunun üzerine, 'Şerefsizler, durun, iniyorum, geliyorum.' dedim. Bunun üzerine bu şahıslar araçtan biraz açıldılar. Sağ arka kapıyı açtım. İnecekmiş gibi yaparak önde duran şahsa tekme ile vurdum. Bunun üzerine her iki şahıs sendeledi. Şoförüm ani bir refleksle geri vitesle hareket etti, bu şahıslardan kurtulduk. Araçlardan  sıyrılarak Çukurambar istikametine gittik.

Kırmızı ışığı görünce yan yola atladık ve ardından tekrar  Çukurambar-Bahçeli kavşağını geçerek Kirazlıdere girişindeki polis noktasına  ulaştık. Kendimi tanıttım. Olayı anlattım. Polisler bize yardımcı oldu." Kendisini almaya gelen kişilerin kim olduğunu düşünmeye başladığını,  hava karanlık olduğu için yüzlerini tam göremediğini dile getiren Aksakallı ancak  aralarında bir kişiyi, daha sonra Akıncı Üssü'nde yakalanan ve tutuklanan Fatih  Yarımbaş'a benzettiğini, eşinin de bu kişiyi tanıdığını ifade etti.

Polis noktasında, düğünde bulunan Jandarma Genel Komutanı'nı, başına  aynı şeylerin geleceği endişesiyle aradığını ancak ulaşamadığını bildiren  Aksakallı, ardından Genelkurmay İkinci Başkanı'nı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve  hatta Genelkurmay Başkanı'nı aradığını ancak ulaşamadığını söyledi.Aksakallı, daha sonra Özel Kuvvetler Nöbetçi Amiri Yarbay Ümit Koçak'ı  arayarak kışlaya gelmek için zırhlı araç ve koruma timi istediğini, ayrıca kışla  nizamiyesinin her türlü giriş ve çıkışa kapatılması, emri dışında hiç kimsenin  içeri alınmaması talimatını verdiğini bildirdi.

"ÜMİT BAK TAVRINI DEĞİŞTİRMEDİ"

Ardından harekat merkezi vardiya amirliğini aradığını, önce telefona  bir yüzbaşının çıktığını, vardiya amirini telefona isteyince telefona Mehmet Ali  Çelik'in geldiğini anlatan Zekai Aksakallı, şunları söyledi:  "Kendisi bana sıkıyönetim mesajından bahsetti ve Albay Ümit Bak'ın  yeni kurmay başkanı olduğunu belirtti. Bunun üzerine 'Albay Ümit Bak'ı telefona  ver.' dedim. O da Albay Ümit Bak'ın harekat merkezinde olmadığını söyledi.  Ardından beni koruma astsubayı Makbul Uluğ aradı. Durumumdan endişeli olduğunu  söyledi ve yanıma gelmek üzere hareket etti. Daha sonra Kurmay Başkanı Erdinç  Kocayanık'ı ve ardından da Okul Komutanı Faruk Bozdemir'i telefonla arayıp durumu  anlattım. Güvendikleri kişilerle birliğe giderek emir ve komutayı devralmalarını  istedim. Ardından evime geldim. Bu sırada koruma astsubayı Makbul Uluğ geldi. Ona  olayları anlattım. Tekrardan Özel Kuvvetler Harekat Merkezini aradım. Darbeci  Yarbay Mehmet Ali Çelik ile yeniden görüştüm. O bana Genelkurmay'dan mesaj  geldiğini, Özel Kuvvetler Komutanı görevimden alındığımı, yerime Semih Terzi'nin  atandığını anlattı.

  Ben de mesajı detayları ile okumasını istedim. Mesajı okuduktan sonra  mesajın gerçek olmadığını, mesaja itibar etmemeleri gerektiğini ve benim halen  görevde olduğumu ilettim. Bu esnada Harekat Merkezine gelen Albay Ümit Bak ile  konuştum. Kendisi darbe mesaj emrini kastederek bu emirlere uyacağını, benden  emir almayacağını ve yeni atandığı iddia edilen Semih Terzi'nin emirlerine  uyacağını söyledi. Bana karşı çok katı bir tutumu vardı. Ben de kendisine  emirlere uymamasının çok ağır sonuçlar doğuracağını söyledim. Uyardım, buna  rağmen yine Albay Ümit Bak tavrını değiştirmedi.

 Daha önceki ifadelerimde aynı apartmanda ikamet ettiğimizi  zannettiğim, daha sonra aynı apartmanda oturmadığımızı öğrendiğim Tümgeneral  Halit Günbatar ve eşi evime gelip kapımı çaldı, kapıyı koruma astsubayım hafifçe  araladı. Koruma astsubayım ile konuşmalarını duyuyordum. Koruma astsubayına  'Herhangi bir ihtiyacınız var mı?' diye sordu. Koruma astsubayı, müsait  olmadığımızı söyledi. Ben de kapıdaki kişinin kim olduğunu anlamadan o anki  sinirle 'Defolun gidin, ne işiniz var burada?' dedim. Daha sonra bu kişinin de  darbeci olduğu iddiasıyla tutuklandığını öğrendim."

"BİRÇOK GENERALLE İRTİBAT KURARAK DURUMU ÖZETLEDİM"

Bu arada, birçok generalle irtibat kurarak durumu özetlediğini,  darbeye karşı neler yapılabileceğini anlattığını, gerektiği takdirde emir ve  talimat verdiğini belirten Aksakallı, saat 23.15 sıralarında Genelkurmay Başkanı,  İkinci Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı'na ulaşamaması nedeniyle koruma  astsubayı aracılığıyla, Kara Kuvvetleri Komutanı Koruma Astsubayı Teoman Yıldırır  ile irtibat kurduğunu kaydetti. Yıldırır'ın, Kara Kuvvetleri Komutanı'nın Genelkurmay girişinde  derdest edildiğini, koruma astsubayı Bülent Aydın'ın şehit olduğunu, koruma  müdürü Yüzbaşı Burak'ın da her iki bacağından yaralandığını söylediğini ifade  eden Aksakallı, bunun üzerine Burak Aydın'la telefonda konuştuğunu ve durum  hakkında bilgi aldığını bildirdi.

Aksakallı, ardından Selahattin/Irak bölgesinden sorumlu Tuğgeneral  Halil Soysal'ı arayarak Semih Terzi'nin sorumluluğunda olan karargah ve  birliklerin emir komutasını alma talimatı ve darbeye karışanların tutuklanması  emri verdiğini belirterek, şunları anlattı:   "Daha önce birliğimden istediğim zırhlı araç beni almaya Spor Okulu  Nizamiye bölgesine doğru geldi. Araca nizamiye bölgesinde helikopterden ateş  edildi. Koruma timinde bulunan Üsteğmen Mustafa Koyuncu yaralandı. Uzman Çavuş  Osman Gül'ün bacağı kasık bölgesinden koptu. Daha sonra olayı araştırdığımda  Üsteğmen Mustafa Koyuncu'nun darbeci olduğunu, beni korumak amacıyla gelen zırhlı  araca Albay Ümit Bak tarafından görevlendirildiğini ve hatta beni korumak  amacıyla gelen zırhlı aracın daha önce bizi derdest etmek için Orduevi çıkışında  önümüze çıkan araçta bulunan kişilere zırhlı araca ilişkin bilgi verildiğini, bu  aracın da zırhlı aracın peşine Gölbaşı'ndan itibaren düştüğünü ve bana doğru  geldiğini tespit ettim. Zırhlı aracın zarar görmesi ve kullanılamaz hale gelmesi  nedeniyle biz zırhlı araca binmedik, geri döndük. Bu arada yerimi tespit etmek  için aradıklarını değerlendirdiğim telefonların gelmesi üzerine evde kalmanın  tehlikeli olabileceğini düşünerek aynı sitede bulunan başka bir arkadaşın evine  geçtim ve orayı karargah olarak kullanmaya başladık."

Bir süre sonra Diyarbakır'da kalan 12. Tabur'un Karargah Subayı  Yüzbaşı Fatih İpek'in Albay Fırat Çelik'i arayarak, Semih Terzi'nin darbeci Fatih  Şahin ve emrindeki iki tim ile Diyarbakır'dan Ankara'ya hareket ettiğini  öğrendiğini belirten Aksakallı, "Ardından Semih Terzi'nin benim görevlendirdiğim  Ömer Faruk Bozdemir'i arayarak emir komutanın kendisinde olduğunu, kışlaya  gitmemesi yönünde emir verdiğini bana Ömer Faruk Bozdemir söyledi. Ben de Semih  Terzi'nin beyanını dikkate almamasını, emir komutanın bende olduğunu ve Terzi'nin  bir darbeci olduğunu kendisine söyledim." dedi.

'MİT YETKİLİSİ ARACILIĞIYLA TELEVİZYONLARA BAĞLANDIM"

Daha sonra MİT Müsteşarlığından bir yetkiliyle görüştüğünü ve bu kişi  aracılığıyla saat 01.11'de TGRT ve 01.47'de NTV televizyonlarına canlı yayın  bağlantısı yaptığını belirten Aksakallı, ifadesini şöyle sürdürdü: "Eşkıya ve ihanet şebekeleri darbe girişiminde bulunmaya çalışıyorlar  fakat başarılı olamadılar, olamayacaklar. Biz görevimizin başındayız. Yüce  milletimiz bizim arkamızda. Bunun üstesinden geleceğiz. Bu, içerideki paralel  ihanet şebekeleri, bunlar korkak, yüreksiz, Silahlı Kuvvetler komuta kademesi  bunların hiçbirini tasvip etmez. Kısa sürede duruma el koyacağız. Milletimiz  merak etmesin.' şeklinde ifadelerim oldu. Hatta bu konuşmalardan sonra gece saat  02.00 gibi MİT Müsteşarı da beni aradı. Beni arayıp durum hakkında bilgi almak  isteyen üst rütbeli generallere de televizyonlara bağlanmaları için yardımcı  oldum. Televizyonda konuşmalarını tavsiye ettim.

SEMİH TERZİYİ ARADIM...

 Semih Terzi'yi koruma astsubayım aracılığıyla aradım. Koruma  astsubayım ile dalga geçer gibi cevaplar verdiğini ve hatta, 'Ben seni  anlamıyorum ama sen konuşmaya devam et. Anlat, anlat...' şeklinde konuştuğunu  öğrendim. Tekrar kendisini arattım. Ben görüşmek istedim. Semih Terzi, bu kez de  bana 'Sesiniz duyulmuyor, anlaşılmıyor.' şeklinde beyanlarda bulunarak telefonu  kapattı. Oysa ben onu net bir şekilde duyuyordum. Bu konuşmalar sırasında  Terzi'nin Etimesgut'ta bulunan Özel Hava Alayı'nda olduğunu değerlendirdim.

ÖMER HALİSDEMİR İLE 8 KEZ GÖRÜŞTÜM

Semih Terzi'nin Ankara'ya geldiğini öğrenince Özel Kuvvetler Komutanı  makamında koruma nöbetçiliği görevini yapan Ömer Halisdemir'i koruma astsubayım  Makbul Uluğ vasıtasıyla aradım. Darbeci Albay Ümit Bak ve Mehmet Ali Çelik'in  takip edilmesi ve fırsat bulunursa etkisiz hale getirilmesi talimatını verdim.  Ardından şehit Ömer Halisdemir, Ümit Bak'ın odasında korumalı vaziyette olduğunu  bize söyledi. Bu şekilde Ömer Halisdemir ile sekiz kez telefonla görüştüm. Son  görüşmemizde kendisi güvendiğim bir asker olduğu için ve Semih Terzi'nin de  karargah binasına geleceğini öğrendiğimiz için Terzi'nin hain olduğunu, darbeci  olduğunu söyleyerek onu öldürmesi emrini verdim. Hatta bu konuşmamızda bu olayın  sonunda şehadet olduğunu da belirttim ve hakkını helal etmesini istedim. O da  'Helal olsun komutanım.' dedi, helalleştik. Kendisi uzman çavuş olarak benim  yanımda mesleğe başlamıştı. Birçok operasyona birlikte katıldık. Silahlı  Kuvvetlere faydalı olduğunu değerlendirdiğim ve bildiğim için astsubay olmasını  ben tavsiye etmiştim. Hatta astsubaylık sınavlarına bizzat ben götürdüm."

Nöbetçi subay olarak görev yapan Yüzbaşı Volkan Vural Bal'ın koruma  astsubayını arayarak Semih Terzi'nin Ömer Halisdemir tarafından vurulduğunu ve  helikopter ile GATA'ya götürüldüğünü ilettiğini belirten Aksakallı, bunun üzerine  GATA Kurmay Başkanı Albay Muammer Alper'i arayarak Terzi ile GATA'ya gelen  kişilerin darbeci olduğunu ve tutuklamaları emrini verdiğini kaydetti. Aksakallı, Terzi ile GATA'ya giden Binbaşı Fatih Şahin'in silahlarını  teslim etmemek için direndiğini, zorluk çıkardığını hatta yanında bulunanlara da  bu konuda tesir etmeye çalıştığını öğrendiğini bildirdi. Kurmay Başkanı aracılığıyla Fatih Şahin ile görüşmek istediğini ancak  Şahin'in telefona gelmediğini anlatan Aksakallı, "Fatih Şahin, benim  talimatlarımı da dinlemedi. Olayın başından itibaren verilen talimatlardan en  fazla kuşkulanması ve olayı tahkik etmesi gereken kişi oydu ve benimle mutlaka  bir bağlantı kurmalıydı. Kaldı ki Binbaşı Fatih Şahin GATA'da iken Erhan Tokgöz  de GATA'da idi. Ben Erhan Tokgöz'e de Fatih Şahin'i ve diğerlerini gözaltına alma  emri verdim." diye konuştu.

HAKAN FİDAN ARADI 

İfade tutanağına göre Aksakallı, darbe girişimi gecesi, daha önce de  birlik içerisinde görev yapan ve darbeci olmadığını düşündüğü Volkan Vural  yüzbaşı ile koruma astsubayı aracılığıyla telefonla birkaç kez görüştüğünü  belirterek, Vural'ın, kendisine birlik içerisinden bazı bilgiler aktardığını  ifade etti.Gerek Volkan Vural'ın gerekse Yarbay Ümit Koçak'ın darbecilerle  hareket etmediğini değerlendirdiklerini bildiren Aksakallı, "Bu arada MİT  Müsteşarı Hakan Fidan beni aradı. Durum hakkında bildiklerimi aktardım. Kolordu  komutanlarını arayıp, darbeyi önlemek amacıyla alınabilecek tedbirleri  kendilerine aktardım." dedi.  Aksakallı, saat 01.26 sıralarında Diyarbakır'dan Albay Altan Bora'nın  kendisini arayarak, Semih Terzi'nin uçakla Ankara'ya hareket ettiğini ancak  şüpheli hareketleri olduğunu söylediğini bildirerek şu beyanı verdi:

 "Ben de Semih Terzi'nin hain olduğunu söyledim. Hatta Diyarbakır'da  uçakların bulunduğu üssün hassas olduğunu, oralarda tedbir alınması gerektiğini  ilettim. Daha sonra Albay Altan Bora'nın Semih Terzi ile uçakla Ankara'ya giden  Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ı arayarak, Semih Terzi'nin hain olduğunu ilettiğini  öğrendim.Saat 02.30 sıralarında Fırat Çelik beni aradı ve Diyarbakır'dan Semih  Terzi ile birlikte gelen tim komutanı Ahmet Kemal Yılmaz yüzbaşı ile onun  emrindeki bir grup astsubayın Etimesgut'ta Özel Hava Alayında kaldığını, Ahmet  Kemal Yılmaz'ın bizden emir beklediğini söyledi. Hatırladığım kadarıyla saat  02.54 gibi bu kez Ahmet Kemal yüzbaşı bizi doğrudan aradı. Olayı anlattı. Ben de  kendisine Semih Terzi'nin, Ümit Bak'ın, Mehmet Ali Çelik'in darbeci olduğunu  söyledim. Bunun üzerine Semih Terzi ile birlikte Özel Kuvvetler Komutanlığına  helikopterle giden tim içerisinde çok güvendiği personellerin olduğundan  bahsetti. Ben de biraz önce ismini zikrettiğim kişilerin etkisiz hale getirilmesi  emrini verdim. Hatırladığım kadarıyla 02.54'teki konuşmamızdan sonra Ahmet Kemal  yüzbaşı ile beş kez daha telefonla konuştum. Ahmet Kemal yüzbaşının da bu  konuşmamızdan sonra o an için ÖKK'ya gitmiş olan güvendiği personelle telefon  irtibatı kurduğunu öğrendim."

Aksakallı, olayın sonrasında Diyarbakır'dan 12. Özel Kuvvet Taburunun  Ankara'ya getirildiğini öğrendiğini, bunlar gelirken seçilen 1 ve 3 nolu  timlerin, teknik imkanları ve kabiliyetlerine göre seçildiğini anladığını dile  getirerek, "Zira 1. tim keskin nişancı ağırlıklı, 3. tim teknik imkanlar yönünden  güçlüydü. 1. ve 3. timlerin seçilmesi nedeniyle bu tim personelinin seçilmesi  emir-komuta zinciri içerisinde gerçekleştirilmiştir." dedi.

"YÖNELTTİĞİMİZ EMİRLERİ YERİNE GETİRDİLER..."

ÖKK'da kalkışmaya fiilen iştirak edenlerin Özel Kuvvetlerin mevcuduna  oranının yüzde 5,4 olduğuna işaret eden Aksakallı, "ÖKK'ya Semih Terzi ile  birlikte gelen ve o an için Mihrali üsteğmenin komutasında bulunan tim personeli,  bizim Ahmet Kemal yüzbaşı vasıtasıyla kendisine yönelttiğimiz emirleri yerine  getirdiler. Bu kapsamda Albay Ümit Bak, Yarbay Mehmet Ali Çelik gözaltına alınıp,  etkisiz hale getirildi. Hatta Ümit Bak'ın gözaltına alınması sırasında darbeci  olduğundan tereddüt etmediğimiz Nedim Şahin bu tim tarafından, gözaltına alınma  işlemine karşı geldiği için öldürüldü." beyanında bulundu. Aksakallı, "talimatıyla birliğe sızan albaylar Ömer Faruk Bozdemir,  Fırat Çelik, Yılmaz Sayar ve Oğuz Tozak'ın sabaha doğru nizamiyedeki darbeci  güçlerin gözaltına alınma hadiselerini bizzat yaşadıklarını" ifade ederek, bu  kişilerin tanık olarak dinlenmelerinin, olayın aydınlığa kavuşmasına katkı  sağlayacağını kaydetti.

"HALİSDEMİR CANSIZ YATIYORDU, ÜZERİNDE BİR ÖRTÜ VARDI"

Aksakallı, gece boyunca farklı askeri birimlerle irtibatı olduğunu,  Genelkurmay Karargahındaki darbeci olmayan subaylara darbeci olanları  silahlarından arındırıp, gözaltına almaları talimatı verdiğini anlattı. Birçok  birimle bu şekilde konuştuğunu belirten Aksakallı, sabah saat 10.00'a doğru  ÖKK'ya gittiğini, burada nizamiyede gözaltına alınan darbecileri gördüğünü  belirterek, şöyle devam etti: "Gittiğimizde, nizamiyede gözaltına alınmış darbeci askerleri gördüm.  Gözaltına alan askerlere teşekkür ettim. Karargaha gittim. Karargahın girişindeki  beton zemin üzerinde şehidimiz Ömer Halisdemir cansız yatıyordu. Üzerinde bir  örtü vardı. Örtüyü kaldırdım ve alnından öptüm. Karargahın önünde darbeye karşı  gelen rütbeli arkadaşlarım toplu olarak bulunuyordu. Onlara bir teşekkür  konuşması yaptım. Bireysel olarak orada bulunan hiç kimseye teşekkür etmedim.  Topluca bir teşekkür konuşması yaptım. Daha sonra karargahın içine girdim.  Gözaltına alınan darbeci olduğu düşünülen askeri personeli gördüm. Olay hakkında gördüğüm ve bildiklerim bundan ibarettir. Daha önce savcılık aşamasında detaylı ifade vermiştim. Oradaki ifadelerimi de tekrar ediyorum."

 Aksakallı, "15 Temmuz 2016'dan sonra 10-15 gün kadar birlikte tam  teçhizatlı olarak görev yapıp yapmadıkları, bu görevlendirmenin neye göre  yapıldığı" yönündeki soru üzerine, olayın hemen sonrasında kurulması talimatını  verdiği idari tahkikat heyetlerinin göreve başladığını, kamera kayıtlarının  incelendiğini, bunun ciddi zaman aldığını anlattı. Bu süreçte suça karıştığı  düşünülen birçok personelin ya da durumu şüpheli olanların adli makamlara teslim  edildiğini anlatan Aksakallı, sanıkların darbe teşebbüsü sonrasında nerede, nasıl  görev yaptığını bilemediğini bildirdi.

"KİMSEYE BİREYSEL OLARAK TEŞEKKÜR ETMEDİM"

 Zekai Aksakallı, "16 Temmuz 2016 sabahında, ÖKK'ya geldiğinde bireysel  olarak orada bulunan sanıklara ya da sanıklardan birine teşekkür edip etmediği"ne  yönelik soruyu yanıtlarken, "Hiç kimseye bireysel olarak teşekkür etmedim. Ancak  karargahın önünde toplanan, darbeye karşı koyan personelime topluca teşekkür  konuşması yaptım." dedi.  "Diyarbakır'dan Ankara'ya Semih Terzi komutasında gelen, Ankara Özel  Hava Alayından helikopterle ÖKK'ya giden tim personelinin ÖKK'nın harekat ve  yöntemlerine aykırı bir davranışı olduğu söylenebilir mi?" sorusu üzerine  Aksakallı, şunları söyledi:   "Özel Kuvvetler Komutanı olarak benim yazılı ya da acil durumlarda  bizzat şifahi emrim olmadan bir birliğin bir başka bölgeye nakli mümkün değildir.  Yine benim talimatım olmadan birliğimdeki hiç kimse operasyon yapamaz. Olay  tarihinde yapılacağı söylenen operasyon sıra dışı bir durumdur. Bu nedenle  sorgulanması gerekir. Ancak bu sorgulamayı yapacak kişiler tim personeli  değildir. Her şeyden önce tabur komutanı bu sorgulamayı yapabilecek kişidir.  Ancak tim personeli yapılan faaliyeti algılayamayabilir."

Aksakallı, "15 Temmuz 2016'da bitmesi gereken ÖKK'ya ilişkin kursun  bir gün önce bitirilmesinin nedeni"nin sorulması üzerine, kurs kapanışlarının  genelde cuma günü olarak planlandığını, kurs bitişinin 42 haftalık kursun  planlandığı tarihten itibaren belli olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Kurs kapanış törenine teşrifleri için Genelkurmay İkinci Başkanına konuyu arz ettiğimde, Genelkurmay Başkanımızı kastederek, 'Onu da davet edelim,  katılabilir' dedi. Ardından Genelkurmay Başkanımızın 15 Temmuz 2016'da  programının müsait olmadığını söyledi. Ben de bunun üzerine 14 Temmuz Perşembe ya  da 18 Temmuz Pazartesiyi teklif ettim. Genelkurmay İkinci Başkanımız da bu durumu  Genelkurmay Başkanımıza aktardı. Genelkurmay Başkanımızın emrini alarak, kurs  kapanış töreninin 14 Temmuz 2016 Perşembe yapılmasına karar verildi."

 Aksakallı, ÖKK'da nöbetçi personelin planlanmasına yönelik soru  üzerine, nizamiyede nöbet tutan erbaşlara ilişkin standart aylık planlama  yapıldığını, nöbet hizmeti verecek personelin önceden belirlendiğini ancak  olağanüstü durumlarda değişiklik yapıldığını aktardı.

"UYGULANSAYDI DARBE GİRİŞİMİ BAŞTAN AÇIĞA ÇIKARDI"

 "Darbe ile ilgili olay öğrenildikten sonra ÖKK'da ne gibi tedbirler  alınabileceği"ne ilişkin soru üzerine, "TSK'da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk  haber alınır alınmaz 'personel kışlayı terk etmesin' emri verilir. Birlik  komutanları kışlalarında mesaiye devam edilir. Her zaman uygulanan bu temel ve  basit kural 15 Temmuz 2016'da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır.  Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı." beyanını verdi.

YORUMLAR 43 TÜMÜ
  • erol 7 yıl önce Şikayet Et
    Aksakallı ve Ömer Halis Demir Allah (c.c.) sizden razı olsun!
    Cevapla
  • ke koreç. 7 yıl önce Şikayet Et
    ömer halis demir ruhun şaad olsun.vatanın için şehit oldun şimdi ne mutlu sana.Allahım bizede doğru olaraktan şehit olmayı nasip eylesin Amin.
    Cevapla
  • Tekirdağlı 7 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun senden ve senin emrine uyan mahiyetindeki tüm askerlerden. Yaralılara acil şifalar, şehit olanlara Allah'tan rahmet yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Rabbim sizi ve sizin gibi yüreği iman dolu vatanseverleri başımızdan eksik etmesin. Rabbim sizlerden basiret, güç ve kuvveti eksik etmesin. Size minnettarız paşam. Şu haberi okudum gözyaşlarımı tutamadım tıpkı Çanakkale destanı hatıralarında olduğu gibi.
    Cevapla
  • dadas 7 yıl önce Şikayet Et
    sizi verene gurban hic unutulmayacaksiniz nesiller boyu rabbim rahmet eylesin
    Cevapla
  • ismet 7 yıl önce Şikayet Et
    gökten ecdad inip o pak alnı öpse deger ne büyüksünki kanın kurtarıyor tevhidi cennet mekan ömerim sen allah vekil cennettesin ruhun şad olsun her kula nasib olmaz böyle ölüm
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR