'Savunma sanayiinin karanlıkta kalan yüzünü görecekler'

Dr. Naci Yorulmaz, kaleme aldığı Büyük Savaşın Kara Kutusu kitabı hakkında değerlendirmeler yaptı.

ABONE OL
GİRİŞ 14.12.2019 21:11 GÜNCELLEME 14.12.2019 22:54 GÜNCEL
'Savunma sanayiinin karanlıkta kalan yüzünü görecekler'
'Savunma sanayiinin karanlıkta kalan yüzünü görecekler'

Dr. Naci Yorulmaz, Osmanlıca, İngilizce ve Almanca kaynakların eşliğinde yakın tarihin daha önce ele alınmamış bir konusunu, benzersiz biçimde ele alıyor.

 

II. Abdülhamid döneminden I. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı silah pazarının perde arkası, Yorulmaz’ın akıcı üslubuyla Büyük Savaşın Kara Kutusu’nda ortaya çıkıyor.

Kitap, Almanya-Osmanlı silah ticareti örneğiyle uluslararası silah satışlarının dış politika aracı olarak nasıl kullanıldığını dört farklı ülkenin zengin arşiv belgeleriyle açık bir şekilde gösteriyor.


 

 

Alman askeri danışmanların, dış temsilciliklerin silah pazarında oynadıkları etkin rolü, şahsi diplomasinin hem dış politika inşa sürecindeki hem de silah satışlarındaki belirleyici gücü ve silah satışlarının politik şantaj malzemesi olarak nasıl kullanıldığı bu kitapta gün yüzüne çıkıyor.

Osmanlı’yı Almanya ile ittifak halinde Büyük Savaş’a sürükleyen çok yönlü süreci uluslararası silah satışlarıyla ilişkilendiren Yorulmaz bu konuda özgün bir yaklaşımı da tartışmaya açıyor.

Kitabın yazarı Yorulmaz, kitap hakkında Savunma Sanayii Dergilik'e şunları söyledi:

İngiltere’de doktoraya başladığımda tezim Osmanlı-Almanya savunma sanayisi ilişkileriydi. O nedenle ben II. Abdülhamid dönemiyle kendimi sınırlandırmıştım ve çalıştığım tüm dönem II. Abdülhamit dönemiyle sınırlı bir dönemdi. Doktora tezim bu sınırlı dönemin üzerine inşa edildi.

Daha sonra da kitaplaştırdığım dönemde Stanford Üniversitesindeydim. O zaman post doktora visiting scholar olarak bulunuyordum. Kitabı I. Dünya Savaşı’na kadar uzattım ve Abdülhamid sonrası Almanya-Osmanlı silah ticaretini ele aldım.

Almanya’nın bir strateji olarak, dış politika stratejisi olarak savunma anlaşmalarını nasıl kullandığına dair bir soru sordum. Bu sorunun da örnekleri açısından, Osmanlı zaten doktorada çalıştığım bir konuydu, Latin Amerika ülkelerini de dahil ederek, oradaki arşivlere de Meksika arşivlerine vs. de girerek Almanya’nın sistemini anlamaya çalıştım.

“Büyük Savaşın Kara Kutusu” olarak Türkçe çevirdiğimiz kitabı oluşturan süreç sadece Almanya ve Osmanlı ilişkileri ve savunma-silah sanayisi ilişkileridir.

“Büyük Savaşın Kara Kutusu” her ne kadar I. Dünya Savaşı’na kadar olan Osmanlı-Almanya silah ticaretini, savunma ilişkilerini inceliyor olsa da savunma sanayisinin özellikle ihracata yönelik olan alanlarında işin doğasını anlamaya yönelik çok şey anlattığını düşünüyorum. O tarihten bu tarihe kadar çok şeyin değişmediğini varsayıyorum.

Kitabı okuyan gerek sanayiciler gerek bürokratlar gerek teknokratlar gerek akademisyenler bu kitapta hem savunma sanayisinin o karanlık kalan, savunma sanayiisi ihracatının karanlık kalan yanlarını görecekler, dış politika yapıcılarının savunma sanayisini nasıl algıladıklarını ve nasıl bir rol verdiklerini görecekler, ikili ilişkilerin, kişisel ilişkilerin nasıl dominant olduğunu ve süreçlerde ne kadar sadece belirleyici olduğunu görecekler.

Bu anlamda sadece bir tarih kitabı, sadece bir iktisat tarihi kitabı, sadece bir askeri tarih kitabı olmadığını şahsen ben düşünüyorum. Her ne kadar çok dipnot kullanmış olsak da akademik yazının gerektirdiği çerçevede dipnot kullanmış olsak da aslında dipnot olmadan da bu kitabı okuduklarında sanki bugüne dair bir şeyler yazıldığını hissedecekler.

Yani o tarihleri bugüne çevirdiğinizde ve 1940’lara çevirdiğinizde, 60’lara çevirdiğinizde savunma sanayisinin ne kadar çok ikili ilişkilerde, ikili dış politika belirleyen süreçlerde etkili olduğunu göreceklerdir diye düşünüyorum.

Alana ilgi duyan herkesin okuduğunda kendisine dair bir şey bulacağını düşündüğüm bir kitap. Faydalı olmasını umut ediyorum. Sizin aracılığınızla da hem size teşekkür ederek bu alanda çalışan, bu alanda kendisi için, ülkesi için bir şeyler yapmak isteyen girişimcilerimizin, sanayicilerimizin, bilim adamlarımızın, politika yapıcılarımızın, teknokratların, bürokratların istifade edebileceklerini ümit ediyorum.

Arşiv belgeleri bu kitabın ortaya çıkmasındaki en temel unsur

Arşiv belgeleri bu kitabın ortaya çıkmasındaki en temel unsur. Zaten kitabı da okuyan okuyucularımız da bu anlamda onu da çok net göreceklerdir. Tabii nihayetinde bir belgeyi 10 tarihçi okur, herkes farklı yorumlar. Bu kitapta ben okuduğum belgeleri kendi yorumlarımı dahil ederek okumuş oldum. Ama nihayetinde kitap, Büyük Savaşın Kara Kutusu, ilk başta İngilizce olarak yayınlanan Arming the Sultan kitabının genişletilmiş, daha sonra da Türk okuruna hitap edecek tarzda yeni başlıklar eklenmiş olarak ortaya çıktı.

Kitap nihayetinde savaşın hikayesini anlatıyor aslında; I. Dünya Savaşı’nın hikayesini anlatıyor.  I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı imparatorluğu Almanya ile ittifak halinde savaşa dahil oldu. Klasik, herkesin kullandığı cümle: Almanya kaybettiği için biz de kaybettik. Böyle bir şey var mı yok mu sorusunu biz tarihçi olarak aramadık. Bizim aradığımız şey şuydu: Savunma sanayisinde Almanya’ya bu kadar bağımlı ve bağlı olan Osmanlı İmparatorluğu’nun başka bir çıkış yolu olabilir miydi?

Osmanlı İmparatorluğu bir nüfuz alanı olarak nasıl ele alınması gerekirdi? Alman dışişleri bu soruyu sorduğunda kendisine savunma sanayisi ve askeri danışmanlar aracılığıyla girilmesi gerekir şeklinde bir cevap buldu aslında. Kitapta da zaten anlatmaya çalıştığımız bu ittifak ilişkisinin 1880’lerdeki Bismarck yapılan görüşmeler, akabinde Osmanlı İmparatorluğu’na gelen askeri danışmanlar, sivil danışmanlar ve onların eğitiminden geçen genç subaylar ve onların eğitiminden hem Osmanlı payitahttaki okullarda hem de Almanya’da uzun süre kalarak elde etmiş oldukları Alman askeri doktrini, Prusya askeri doktrini Osmanlı İmparatorluğu’na  bir şekilde aktarılarak sistemi tabiri caizse Almanlaştırarak bir gelişme kaydetti.

Ben kitabımda hem Alman arşivlerini kullandım, Almanya’da Krupp firmalarının Essen’deki villa Hügel denilen yerdeki arşivlerine girdim. Orada el yazılarına ulaştık, daktilo edilmiş yazılara ulaştık. Bununla beraber Mauser firmasının yerleşik olduğu küçük bir kasabanın belediye arşivlerine girdik. O kasabanın belediye arşivlerine giren ilk Türk’ün ben olduğumu söylediler, araştırmacı olarak. O arşivde Mauser’in yazışmalarını, Goltz Paşa’nın el yazılarını, Paul Mauser’in –kardeşinin- Berlin’deki Alman hükümetiyle yazışmalarını, Osmanlı İmparatorluğu’yla yazışmalarını, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki saraydaki görevlilerin Mauser’e yazmış oldukları mektupları ilk gören bu anlamda Türk araştırmacısı benim.

Kitaba neden “kara kutu” dedik?

Kitaba neden “kara kutu” dedik? Çünkü I. Dünya Savaşı’na giden süreçleri analiz ederken bilinmeyen ciddi noktalar var, karanlık kaldığını düşündüğüm noktalar var. Neden Osmanlı İmparatorluğu Almanya’yla birlikte bu savaşa girdi? bu sorunun cevabını siz 1910’lardan veya 1909’lardan anlamaya çalıştığınızda o karanlık noktaları çözemezsiniz. O karanlık noktaları çözmek için müracaat etmeniz gereken tarih 1880’lerdir, 1870’lerdir. Ama aynı zamanda müracaat etmemiz gereken kaynak bu anlamda benim “kara kutu” olarak tabir ettiğim savunma sanayisidir, silah ticaretidir.

“Büyük Savaşın Kara Kutusu” da bu anlamda silah sanayisinin bizzat bütün belgelerini içinde taşıyan bu yazışma trafiğidir. “Büyük Savaşın Kara Kutusu”nda anlatılan da savunma sanayisinin dış politikadaki gücünü göstermektir. Kara kutu derken de bu kitapta bütün bu bahsettiğimiz saklı kalan ilişkileri deşifre eden Osmanlı belgeleri, Alman belgeleri, Amerikan ve İngiliz belgeleri olması hasebiyle biz kara kutu tabirini kullandık.

KAYNAK : Savunma Sanayii Dergilik
YORUMLAR 1
  • gariban 5 yıl önce Şikayet Et
    Alışık olmadığımız çapta müthiş bir çalışma ve yalan söyleyen tarihimize ışık tutacak gerçek belge ve bilgiler ile yeni nesilin bilgilendirilmesi neticesi, Osmanlının gerçek çapı ve nasıl bir uluslararası ilişki ve oyunlar ile savaşa çekilerek yıkıldığını anlamak ve bu oyunlara bir daha düşmemek için yeni bir anlayışı istihdam edebilecek bir çalışma. Çok teşekkür ederiz. Kitabı mutlaka okumalıyım.
    Cevapla

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR