Eski Sağlık Bakanı Akdağ: AK Parti iktidarlarında aşı üretimi için ciddi gayretler oldu

Eski Sağlık Bakanı, AK Parti Erzurum Milletvekili Akdağ, AK Parti iktidarları döneminde aşı üretiminin yeni teknolojilerle ülkeye kazandırılması için ciddi gayretler ve hazırlıklar olduğunu belirtti.

ABONE OL
GİRİŞ 28.03.2020 00:38 GÜNCELLEME 28.03.2020 00:41 GÜNCEL
Eski Sağlık Bakanı Akdağ: AK Parti iktidarlarında aşı üretimi için ciddi gayretler oldu
Eski Sağlık Bakanı Akdağ: AK Parti iktidarlarında aşı üretimi için ciddi gayretler oldu

Eski Sağlık Bakanı, AK Parti Erzurum Milletvekili Recep Akdağ, yaptığı yazılı açıklamada, 1928'de kurulan Hıfzıssıhha Enstitüsünün, Osmanlı Devleti'nden aldığı mirası da koruyarak aşı üretmeye devam ettiğini ancak zaman içinde aşı üretiminin hem sınırlı kaldığını hem de değişen teknolojiye uyum sağlayamadığını ifade etti.

 

Dünya Sağlık Örgütünün 1996'da difteri-boğmaca-tetanoz (DBT) aşısında "plain" tipi (eski teknoloji) üretimden "adsorbe" aşıya geçilmesi yönündeki tavsiyesi ve mevcut üretimin ülke ihtiyacını karşılayamaması gerekçeleriyle DBT aşısı üretimine son verildiğini hatırlatan Akdağ, aynı yıl eski teknolojiyle üretilen "sample" tipi kuduz aşısının da üretiminin durdurulduğunu belirtti.

Akdağ, 1998'e gelindiğinde, ülkede üretilen son aşı olan BCG (verem aşısı) aşısının üretiminin, raf ömrü ile ilgili nemliliğin ayarlanamaması, saflaştırmada yaşanan sıkıntı gibi problemler nedeniyle durdurulduğunu, difteri ve akrep serumu üretiminin ise sürdürüldüğünü, üretimin bugün de devam ettiğini bildirdi.

 

AK Parti iktidarları döneminde aşı üretiminin yeni teknolojilerle ülkeye kazandırılması yönünde ciddi gayretler ve hazırlıklar olduğunu, aşı üreten firmalara Türkiye'de üretim yapmaları yönünde çeşitli teşvik imkanları getirildiğini ifade eden Akdağ, şu bilgileri verdi:

"Öncelikle çocukluk çağı aşı takviminde yer alan aşıların üretim aşamalarının bir kısmının gerçekleştirilmesi ve süreç içinde etken madde dahil aşı üretiminin tamamının ülkemizde yapılması süreci başlatılmıştır. Bu kapsamda aşı üreticileri ile yapılan çalışmalar meyve vermiş ve modern bir aşı olan beşli karma aşının ülkemizde dolumu, paketlenmesi, etiketlenmesi ve ruhsatlanması süreci başarıyla tamamlanmıştır. Arkasından yine son teknolojiyle üretilen konjuge pnömokok aşısının konjugasyon, dolum, paketleme, etiketleme, ruhsatlandırma çalışmaları sonuçlandırılmış ve ABD ile İrlanda dışında Türkiye konjugasyon yapılabilen 3'üncü ülke olmuştur. Bu iki aşının üretim süreçlerinin sayılan aşamaları 2008 yılından başlayarak ülkemizde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca yine aynı modelle Td (difteri-tetanoz) aşısının antijen aşamasından itibaren ülkemizde üretilmesi projesinde son aşamaya gelinmiştir."

"AK PARTİ DÖNEMİNDE AŞI ÜRETİMİNE SON VERİLDİĞİ İDDİASI MAKSATLI"

Türkiye'de 2002'den itibaren yaşanan Kırım Kongo Kanmalı Ateşi vakaları sonrasında, dünyada aşısı olmayan bu hastalık için kendi aşısını geliştirme konusunda Ar-Ge çalışmalarının desteklendiğini ve ilk defa ülkede üretimi yapılacak bu aşıda sona yaklaşıldığını belirten Akdağ, "Sağlık Bakanlığımızın teşvikleriyle Covid-19 için yapılacak aşı geliştirme çabalarına bu konudaki ilerlemeler destek olacaktır. Hal böyle iken AK Parti iktidarı döneminde aşı üretimine son verildiği iddialarının ya bilgisizlik ya da kötü maksadın sonucu olarak ortaya atıldığı aşikardır." ifadelerini kullandı.

DOMUZ GRİBİ İÇİN ALINAN AŞILAR

Öte yandan, H1N1 (domuz gribi) salgını sırasında satın alınan aşılarla ilgili asılsız ve maksatlı iddialar ortaya atıldığını kaydeden Akdağ, "Bazı kişiler yüz milyonlarca dolarlık alım yapıldığını iddia etmektedirler. Hatta son günlerde milyar dolar ifadelerini kullananlar bile olmuştur. İşin gerçeği şudur, ilgili pandemi için 2009 yılında 6 milyon doz aşı satın alınmıştır. Bunlardan 3 milyon dozu kullanılmış, kalan 3 milyon doz ise grip virüsündeki muhtemel değişimlere karşı, gerekirse yeni üretilecek aşı ile değiştirilmek üzere stoklanmıştır. Bu aşılar için yapılan ödeme miktarı toplamda 32 milyon 250 bin avrodur." bilgisini verdi.

Yapılan açıklama şu şekilde;

1928 yılında kurulan Hıfzıssıhha Merkezi Osmanlıdan alınan mirası yukarı taşıyan ve bazı aşıları üreten bir merkezdi.

SON AŞI 1998 YILINDA ÜRETİLDİ

Aşı üretim teknolojjsinin yenilenememesi ve üretimin kapasitesinin yetersizliği gerekçeleriyle son aşı 1998 yılında üretilmiş, bu tarihten itibaren aşı üretimine son verilmiştir. Bunu yapan AK Parti iktidarları değildir.

Üretilen son 3 aşıdan difteri-boğmaca-tetanoz (DBT) ve kuduz aşısının üretimine 1996 yılında, BCG (verem) aşısının üretimine1998 yılında dönemin iktidarlarınca son verilmiştir. Refik Saydam Hıfzıssıhha merkezinin laboratuvar özelliği ise sürdürülmüştür.
Ak Parti iktidarları döneminde Hıfzıssıhha Merkezinin laboratuvar özelliği geliştirilmiş, tüm aşı ve ilaç kontrolleri burada yapılmaya başlanmıştır. 

AK PARTİ DÖNEMİNDE ÇALIŞMALAR YENİDEN BAŞLATILDI

Aşı üretiminin yeni teknolojiler ile birlikte ülkemize kazandırılması yönünde AK Parti döneminde çalışmalar yeniden başlatılmış, aşı üreten firmalara Türkiye’de üretim yapmaları yönünde çeşitli teşvik imkânları getirilmiştir.

ABD VE İRLANDA’DAN SONRA BUNU YAPABİLEN 3. ÜLKE OLDUK

Bu kapsamda 2008 yılından itibaren modern bir aşı olan beşli karma aşının (difteri-boğmaca-tetanoz-inaktif çocuk felci-Hib B) ülkemizde dolumu, paketlenmesi, etiketlenmesi ve ruhsatlanması süreci başarıyla tamamlanmıştır. Arkasından yine son teknolojiyle üretilen konjuge pnömokok aşısının konjugasyon, dolum, paketleme, etiketleme ve ruhsatlandırma çalışmaları sonuçlandırılmış,  ABD ve İrlanda dışında Türkiye konjugasyon yapılabilen 3. ülke olmuştur.  Yine Td (difteri-tetanoz) aşısının antijeni dahil üretim süreçlerinin ülkemizde gerçekleştirilmesinde son aşamaya gelinmiştir. Ayrıca Kırım Kongo Kanmalı Ateşi vakaları sonrasında kendi aşımızı geliştirme konusunda Ar-Ge çalışmaları desteklenmiş ve ilk defa ülkemizde üretimi yapılacak bu aşıda sona yaklaşılmıştır.

Sağlık Bakanlığının yeniden yapılanması kapsamında 2011 yılında; koruyucu sağlık hizmeti ağırlıklı ve birbirleriyle yakın ilişkili kurumlar (Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ana Çocuk Sağlığı Genel Müdürlüğü, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi, Verem Savaş Dairesi, Sıtma Savaş Dairesi, Kanser Savaş Dairesi Başkanlıkları) yeni kurulan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu çatısı altında birleştirilmiş ve R. Saydam Hıfzıssıhha Merkezi de Kurum Başkan Yardımcılığı şeklinde güçlendirilmiş olarak bu yapıda yer almıştır. Birleştirilen kuruluşların fonksiyonları korunmuş, entegre edilmiş ve geliştirilmiş ve birleşik bu yapının  halk sağlığı hiizmetlerinin geliştirilmesinde büyük faydası görülmüştür.

ALGI OPERASYONU YAPILIYOR

Hal böyle iken; verimliliği artırmak üzere yapılan bir reorganizasyonu mevcut durumla ilişkilendirme gayretleri, bilgisizlikten kaynaklanmıyorsa kötü niyetin eseridir. 

Hıfzıssıhha yeni yapısıyla salgında referans laboratuvar olma konumunu güçlendirmiştir; ülkemize uzun yıllar hizmet edecek yetkinlikte saygın bir kuruluş olarak çalışmaya devam etmektedir.

KAYNAK : AA
YORUMLAR 8 TÜMÜ
  • Muhalif 4 yıl önce Şikayet Et
    28 Şubatla birlikte Türkiye de sadece müslüman vatandaşın, başörtülü kızların, esnafın değil bilimin, üniversitelerin, araştırmaların da içine ettik demezler tabii. Bir bilim adamı çıkıpta "halt yiyesi ecevitin, o zamanki genel kurmayın bu ülkeye ettiğini ne abd ne israil edebilmiştir" diyemez çünkü.
    Cevapla
  • Emekli 4 yıl önce Şikayet Et
    Hıfzıssıhha merkezini rockefeller in vakfı bin kurduğunu bilmeyen geri zekalılar simdi neden kapandiginin hesabını soruyor
    Cevapla
  • Ali 4 yıl önce Şikayet Et
    Salgın hastalıkların yayılması o vakfın da işine gelmeyeceği için binanın inşaatına maddi yardım yapmış olabilir. Sonucta o vakıf dünyanın en zengini. Ondan kredi ya da destek istenmesinde ne var? Başka yönlere çekmek, yabancılar tarafından kurulduğunu iddia etmek doğru değil. Sonuçta bu kurum 100 yıl boyunca yerli ve milli başarılı aşı çalışmaları yapmıştır. Salgın hastalıklarla mücadele etmiştir. Günümüzde yerini üniversitelere, modern labratuvarlara bırakmıştır.
    Cevapla
  • METİN 4 yıl önce Şikayet Et
    Ruslar bir çok fabrika kurdu o fabrikaları da kapatsalar. Abdulhamid han Pasteure araştırmaları için altın gönderip destek oldu. Pasteur bu destekten dolayı laboratuvarını kapattı mı? Kendini akıllı zanneden geri zekalılar ise ülkeye büyük hizmetler veren ve dünya da saygınlığı olan Hıfzıssıhha Merkezi kapanmasına rockefeller kılıfı buluyor. Allahım bu zihniyetlerden ülkemizi milletimizi koru.
    Cevapla
  • ALPASLAN 4 yıl önce Şikayet Et
    Maalesef vatan ve millet sevgisi aşısı bazı insanlarda tutmuyor. Bu da büyük ihtimalle KAN ve DNA ile alakalı olsa Gerek. Hainlik bir insanın kanına işlemişse ağzınla kuş tutsan yaranamazsın.
    Cevapla
  • Vatandaş 4 yıl önce Şikayet Et
    Bence bu Sosyal medya da Hıfzıssıhha ile ilgili kışkırtıcı haber yayan kişiler ,elimizde ne var ne yok öğrenmek için bilinçli olarak yayıyor olabilirler.Belki de eksik yerimizi tespit edip saldıracaklar..Bu hükümeti karalama ayağına yatmış kötü kişiler olabilir.
    Cevapla
  • Mehmet Yılmaz 4 yıl önce Şikayet Et
    Bazılarının gözü kör, kulağı sağır, kalbi taş. Bunlara ne anlatsan boş. Bunlar gözü kör olan kişilerin fili tarif ettikleri gibi neyi tutuyor veya biliyorsa onu söyleye devam edecekler.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR