Mustafa Kutlu: Hayatımız hakkında muhasebe yapalım

Yeni Şafak gazetesi yazarı Mustafa Kutlu, "Gündemi değiştirelim" başlıklı yazısında önemli tavsiyelerde bulundu. Kutlu, "Biraz nefes almak, umut ve korku arasında iken umuda yelken açmak için gündemi değiştirmeye ne dersiniz? Ölümden öteye kapı açalım. Geçip giden hayatımız hakkında bir muhasebe yapalım. Ölümden ders alalım" ifadelerini kullandı.

ABONE OL
GİRİŞ 22.04.2020 13:17 GÜNCELLEME 22.04.2020 13:17 GÜNCEL
Mustafa Kutlu: Hayatımız hakkında muhasebe yapalım
Mustafa Kutlu: Hayatımız hakkında muhasebe yapalım

Yeni Şafak gazetesi yazarı Mustafa Kutlu, "Gündemi değiştirelim" başlıklı yazısında önemli tavsiyelerde bulundu. Kutlu'nun yazısı şöyle:

 

(Salgının alevi tüm dünyayı sardı. Evlere kapanmış ekrandaki ölüm haberlerini izliyoruz. “Hayat devam ediyor” derler.

Hangi hayat?

 

Biraz nefes almak, umut ve korku arasında iken umuda yelken açmak için gündemi değiştirmeye ne dersiniz? Ölümden öteye kapı açalım. Geçip giden hayatımız hakkında bir muhasebe yapalım. Ölümden ders alalım.

Kainatın kitabından üç levha getirdim. Şifa niyetine diyelim.)

Toprak uyandı. Çimen, çiçek göründü; tomurcuk patladı. Kuru yer, kuru dallar canlanıverdi. Yaprağın yeşili nasıl da parlıyor, baştan ayağa beyaza bürünmüş şu erik ağacı ılgıt ılgıt esen yele neler söylüyor, kuşların cıvıltısı böcek seslerine nasıl karışıyor, derecikler hangi ilâhiyi mırıldanıyor? Şu sevdalı bulut nereye gidiyor?

Dağ nasıl yumuşuyor, güneş nasıl ısıtıyor, tabiat bir “ân”dan, bir “ân”a nasıl geçiveriyor. Bütün mahlukat nasıl nefes alıyor; nasıl hep beraber kıyama kalkıyor, rükuya varıyor, secdeye kapanıyor?

Bir mucizenin orta yerindeyim. Yalnızım.

Bir çayırı yarıp geçen patikanın orta yerindeyim. Ayakucumda karıncalar, etrafımda arılar, kelebekler.

Öylece hareketsiz, büyülenmiş bir hâlde ürperiyorum. Varlığının farkında olamayacak derecede kendini karşısında bulunduğu şeyin heybet ve cazibesine kaptırmış durumdayım.

Boyun bükmüş, teslim olmuşum. Bu harikulâde oluşumun her noktası, her zerresi, her görüntüsü, her salınışı, her sesi, her kokusu beni heyecan, saygı, sevgi ve korku ile sarıp halsiz bırakıyor.

İlâhî “ol” emrinin oldurduğu bu hadsiz hesapsız manzara, bu ölçüye-tartıya (dolayısıyla beşerin ilimine-bilimine) sığmayan, kavranamayan tablo beni hayretten hayrete fırlatıyor.

Huşû bu mu?

Huşû için üzerinde Allah lafzı yazan bir karpuz çekirdeğine ihtiyaç var mı? Karpuzun yaprağı, meyvesi, rayihası, rengi, tadı yetmiyor mu?

Bir damlacık su, bir kar tanesi, bir çift kiraz, bir çocuk gülümsemesi, bir kumru iniltisi yetmiyor mu?

Vakarla susan kayaların, denizde yüzen balıkların, yumurtayı çatlatıp çıkan yavruların, göçe hazırlanan göçmen kuşların; ayın, yıldızların, göldeki kamışların kalp atışları duyulmuyor mu?

Duyuluyorsa eğer.

İşte o zaman.

Yani aniden, ilâhî bir hakikatin keşfen bilinmesi sırasında, kalbe gelen ürperti de duyulacaktır.

İşte huşû budur.

Sevgiden, saygıdan, hayranlıktan, hayretten, heybetten kelimelere sığmayan bir sessizlikten duyulan şey. İnsanoğlunu Rabbi ile başbaşa bırakan şey.

Hazreti Peygamber namaz esnasında sakalı ile oynayan birini görmüş ve “Bu zatın kalbi huşû içinde bulunsaydı organları da huşû içinde olurdu” buyurmuş.

Kur’ân-ı Kerim’de de “Namazlarını huşû içinde kılan müminler kurtuluşa ermişlerdir” (Mü’minun) buyruluyor.

Sûfiler huşû mahallinin kalp olduğunda ittifak etmişlerdir.

“Kalbim temiz” diyorum; Cenab-ı Hak temiz kılsın.

Ama yine de sokakta önüme çıkan bir dilencinin eline üç beş kuruş bıraktıktan sonra bir tedirginliktir alıyor beni. Başımı çevirip adama bir kez daha bakıyorum. “Acaba numara mı yapıyor” düşüncesi şimşek gibi gelip geçiyor. Ve büyü bozuluyor, yani verdiğim sadaka buharlaşıyor.

Masum ve teslim olmuş tabiat her an, her saniye, her dakika, her gün, her mevsim içinden gelip geçenleri yıkayıp-arıtıyor; kendi saffeti ile biz kalbi-kara kulları tevbeye ve teslimiyete çağırıyor ya;

Hayfa!...

Eşref-i mahlukat bu çağrıya kulak tıkıyor.

Yarabbi bizi kalbi mühürlenmişlerden, kulağı tıkanmışlardan, gözü görmezlerden eyleme. Rahmetinden mahrum bırakma bizleri.

Huşû’nun ardı duadır. Duanın ardı gözyaşı.

Dua âdemoğluna en çok yakışan hâldir.

Benim yüzüm yerde gerek

Bana rahmet yerden yağar demektir. Kibrin düşmanı, tevazuun dostudur. Huşû kalp gözünün açık tutulmasıdır. Açık duran kalp gözü kâinatın her “ân” huşû içinde elpençe divan durduğuna şahit olur.

Müşahade makamı budur. Cümle mahlukat bu makamda tesbihatla meşguldür. Bîşuur da olsalar varolmuşlardır.

Şuur sahibi insan, emaneti yüklenen insan, meleklerin secde ettiği insan, şanına yakışan yerde bulunmalı, varolmalı değil midir?

Öyledir. Lakin insanoğlu aynı zamanda “cahil ve nankör”dür.

Ya Rabbi bizi nimetine şükredenlerden, her nefeste “Allah” diyenlerden eyle.

KAYNAK : Yeni Şafak
YORUMLAR 13 TÜMÜ
  • Fehmi 3 yıl önce Şikayet Et
    Mustafa hocam ağzına sağlık. O kadar güzel anlatmışsın ki şuurlu Müslümanların kalplerini zemzem suyu gibi su serptin. Allah razı olsun. Ancak İslam düşmanları kahir ve perişan ettin. O dua görüntüsüne nasıl dayanacaklarını düşünüyorum. Yatsı namazından sonra yapılan dualara tahammülleri yoktur. Moral adı altında sazlar çalıp dans edenleri görüyoruz Allah ıslah etse çok sevinirdik. G.nede Allah tan ıslahlarının dileyelim. inşallah
    Cevapla
  • oktay 3 yıl önce Şikayet Et
    Huşu içinde elpençe duralım Kalbimizi temiz tutalım Allah razı olsun
    Cevapla
  • ahmet 3 yıl önce Şikayet Et
    Çok güzel ve özel bir yazı.Allah razı olsun. Yüreğinize ve kaleminize sağlık
    Cevapla
  • Hakikat 3 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun okudukca şükretmeyi dahada çok hatırladım kendimi sorguladim.
    Cevapla
  • samsunlu 3 yıl önce Şikayet Et
    Yaşlı Kurt, haklısında... Ben Türkçe Öğretmeniyim... (38. yıl) Haklısın da... ama galt-ı meşhurlar vardır... o da öyle... hiçbir yerde "herkes kendi muhasebesini etsin" denmez... gramer olarak doğru... dilimiz "muhasebe yapmak" biçimini daha çok sevmiş. Yazıya gelince; amin... Ya Allah! Ya Rab! Ya Şafi! "Bir şey yap güzel olsun..."
    Cevapla
  • Engilish Teacher 3 yıl önce Şikayet Et
    Samsunlu hocam Türkçe öğretnisiniz ve hocamızı uyarmışsınız Allah razı olsun O zamann bir uyarı da bizden gelsin: Yazınızın başında, "haklısında" ifadesindeki "da" bağlaç olduğu için malumunuz ayrı yazılır.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR