"Bizi Nazım’ın “uzak asya” sına gönderip, Necip Fazıl’ın “sakarya” sında boğmak istiyorlardı."

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu 12 Eylül 1980 darbesinin 40. yıldönümünde konuştu. Yerli Düşünce Derneği (YDD) Genel Merkezi’nde 12 Eylül Darbesi konulu toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve YDD Onursal Başkanı Yalçın Topçu şu açıklamalarda bulundu:

ABONE OL
GİRİŞ 12.09.2020 14:36 GÜNCELLEME 12.09.2020 14:36 GÜNCEL
"Bizi Nazım’ın “uzak asya” sına gönderip, Necip Fazıl’ın “sakarya” sında boğmak istiyorlardı."
"Bizi Nazım’ın “uzak asya” sına gönderip, Necip Fazıl’ın “sakarya” sında boğmak istiyorlardı."

Emperyal güçlerin içimizdeki piyonları tarafından ülkemizde 60’lı yıllarda başlatılıp, 70’li yıllarda büyütülen, çeşitli adlar altında örgütlenmiş komünist terör örgütlerinin oluşturduğu anarşi ortamında, aileler okula, işe ve sokağa çıkan evlatlarının hayatlarından endişe eder duruma gelmişti. O günlerde, kardeşin, kardeşe kolaylıkla kurşun attığı, yabancı ideolojik körlüğün deli gömleği gibi sırtlarda gezdirildiği, ölümün kutsanıp yaşamanın basitleştiği çok tuhaf bir sosyal psikoloji vardı. Ülkemizin siyaseti ve gençliği sıcak kamplara bölünmüş, anadolu çocukları ölüyor, Türkiye kaybediyor, emperyalist güçler ellerini ovuşturuyordu. Anadolu’da Türklerin varlığına bin yıldır tahammül edemeyen kadim düşmanlarımız bizi Nazım’ın “uzak asya” sına gönderip, Necip Fazıl’ın “sakarya” sında boğmak istiyorlardı.

 

 İlk şehid Ruhi Kılıçkıran

4 Ocak 1968 günü, Ankara İlahiyat Fakültesi öğrencisi Ruhi Kılıçkıran 22 yaşında Ankara Site Yurdu’nun kantininde iftardan hemen sonra komünist piyonlar tarafından silahla vurulup şehit edilmiş, ülkücüler din, devlet, bayrak, vatan ve millet için ilk şehidini vermişti. Okul kantinlerinde, fabrika köşelerinde, sokaklarda, hastane revirlerinde, kamu kurumlarında, hatta polis karakolları ve asker ocaklarında bile orak çekiçli bayraklar ile komünist liderlerin resimleri asılıyor, arsızca propaganda yapılıyordu. Sarı, kızıl emperyalist telkinlerle bu uğurda gözünü kırpmadan can verip can alan binlerce genç, şehir ve kır gerillası olarak örgütlendirilmişti.

 

“‘Eller silah değil kalem tutmalı.’ diyenlerin ise sesleri duyurulmuyordu”

Küresel derin emperyalist güçlerin ve yabancı ideolojilerin rüzgarına kapılanlara, ‘Eller silah değil kalem tutmalı.’ diyenlerin ise sesleri duyurulmuyordu. Memleketin işgal ve istila tehlikesi yaşadığı, can ve mal güvenliğinin olmadığı bu dönemde, hükümet olanlar, askeri ve sivil bürokrasi nedense gerekeni yapmıyorlardı. Sonunda 12 Eylül darbesi gerçekleşmiş, darbe cuntasının elebaşı ise nedenini sonra şöyle açıklayacak, ‘şartların olgunlaşmasını bekledik.’ diyecek, biz de acı bedeller ödeyerek milletçe öğrenmiş olacaktık.

“Komünizm’in iflası ile sosyalizmin hayal olduğu ortaya çıktı”

‘Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır’ diyerek sıra dağlar gibi duran, alnına ışıklar vuran serdengeçtileri, gazi dervişleri, yusuf yüzlüleri, alperenleri, bin yıllık kardeşliği yaşayan ve yaşatanları zaman haklı çıkardı. Komünizm’in iflası ile sosyalizmin hayal olduğu ortaya çıktı. Türk İslam coğrafyasında yaşayan mağdur, mazlum kardeşlerinin derdiyle dertlenen, vatanın, devlet ve milletin bekası için binlerce canımız emperyalist piyonların saldırılarında,12 Eylül zindanlarında işkenceler altında ve darağaçlarında şehitler kervanına katıldı.

“ülkücü gençliğin efsane başkanı”

Bu şanlı nesli ‘Allah-Vatan-Bayrak’ ülküsü etrafında bir araya getirip, çağ dışı yabancı ideolojilere karşı yerli ve milli bir siyasi şuurla yetişmesine vesile olan ülkücü fikir okulunun baş öğretmeni rahmetli Başbuğ Alpaslan Türkeş Bey’i minnetle, rahmetle anıyorum. Tabi bizim kuşağın ve hassaten benim hayatımın önemli bir parantezi olan, bütün iyi insanların, ‘dik duran, doğru söyleyen, düz yürüyen’ adam diye şehadet ettiği, ‘adam gibi adam’ olarak andığı, istikamet sahibi bir dava adamını o karanlık günlerde ülkücü gençliğin efsane başkanı rahmetli genel başkanım Muhsin Yazıcıoğlu’nu da rahmet ve minnetle anıyorum.

“Her şey Türk’e göre, Türk tarafından, Türklük için”

‘Ne ABD, ne Rusya, ne de Çin. Her şey Türk’e göre, Türk tarafından, Türklük için.’ diyen tam bağımsız güçlü Türkiye ülküsü uğrunda canı ve istikbali pahasına saf tutan serdengeçtilere, gazi dervişlere, yusuf yüzlülere, alperenlere, bin yıllık kardeşliği yaşayan ve yaşatanlara minnettarız, onlara selam olsun. 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 15 Temmuz 2016 ihtilallerinin iç ve dış müsebbiplerini Cenab-ı Hakk, kahhar ismi şerifi ile kahrı perişan etsin. Rabbimiz bu ihtilallerin mağdurlarına, mazlumlarına, şehid ve gazilerine de her iki dünyada iyilik ve güzellikler ihsan etsin.

YORUMLAR 1
  • Serdengeçti 3 yıl önce Şikayet Et
    Ne kadar doğru tesbitler sayın bakanım.Allah razı olsun.
    Cevapla

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR