Yavuz Selim Kıran: Kafkasya bölgesinin istikrarının önündeki en büyük engel Ermenistan'dır
Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, Kafkasya bölgesinin huzur ve istikrarının önündeki en büyük engel ve tehdidin Ermenistan devleti olduğunu vurgulayarak "Ermenistan'ın kendi içerisinde yaşadığı sorunları unutturmak, gölgelemek ve üzerini örtmek için Dağlık Karabağ'ı bir oyun sahası olarak görmesi haddine değildir." dedi.
ABONE OLDışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) tarafından online düzenlenen "Yukarı Karabağ ve Türkiye-Azerbaycan İlişkilerinin Geleceği" paneline, Kıran, SAM Başkanı Dr. Ufuk Ulutaş, Azerbaycan Cumhuriyeti Uluslararası İlişkiler Tahlil Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Büyükelçi Farid Shafiyev, Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (QAFSAM) Başkanı Araz Aslanlı, Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi (EDAM) Güvenlik ve Savunma Programı Direktörü Dr. Can Kasapoğlu ve Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Güvenlik Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Murat Yeşiltaş konuşmacı olarak katıldı.
Kıran, burada yaptığı konuşmada, Ermenistan'ın 27 Eylül sabahı Azerbaycan'a yönelik tek taraflı başlattığı saldırıların, Dağlık Karabağ'daki haksızlık ve hukuksuzluğu daha da derinleşen bir mahiyete dönüştürdüğünü dile getirdi.
Bakan Yardımcısı Kıran, "Ancak, bu saldırılara karşı Azerbaycan'ın güçlü duruşu, hem sahada hem masada verdiği mücadele, uluslararası toplumun da artık bu meselede bilindik doğruları tek etmesi gerektiğini ve işgalci Ermenistan'ın bu toprakları terk etmesindeki aciliyeti de ortaya koymuştur." dedi.
Saldırılarda hayatını kaybeden Azerbaycanlılara Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar dileyen Kıran, Azerbaycan'ın sahada ve masada verdiği mücadeleyle başarıya ulaşacağı temennisinde bulundu.
- "AGİT MINSK GRUBU, BAŞARISIZ BİR PROJE"
Kıran, Türkiye'nin, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorununu çözmek için kurulan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu'nun başarısız bir proje olduğu görüşünü desteklediğine işaret ederek, "Ama elbette diplomatik çabalara şans verilmesi, sahada olduğu gibi masada da bu mücadelenin yürütülmesi çok önemli." diye konuştu.
Öte yandan, Türkiye'nin, sorunun çözümü için Azerbaycan'la birlikte her türlü diplomatik girişime de devam ettiğini değinen Kıran, "Azerbaycan'ın sahada verdiği mücadelede de ikili iş birliği anlaşmalarına dayanarak, bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da gerekli desteği vermeye devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
Kıran, uluslararası örgütlerin, Dağlık Karabağ'ın işgaliyle ilgili daha önce kendi verdiği kararlara ters düşen yaklaşımlardan uzak durması gerektiğini vurgulayarak, "Uluslararası toplumun, hukuk ve hakkaniyet ekseninde hareket etmesi gerektiğini bu süreçte de hatırlatmaya devam ediyoruz." dedi.
Bakan Yardımcısı Kıran, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz her zaman şunu söylüyoruz: Kafkasya bölgesinin huzur ve istikrarının önündeki en büyük engel ve tehdit, Ermenistan devletidir. Ermenistan'ın bugün kendi çaresizliğinin dışa vurumu olan bu çaresizliği ve kendi içerisinde yaşadığı sorunları unutturmak, gölgelemek, üzerini örtmek için Dağlık Karabağ'ı bir oyun sahası olarak görmesi haddine değildir. Bunun ne kadar hadsiz bir yaklaşım olduğunu da sahada aldığı cevapla görmüştür. Azerbaycan ordusunun bugün kahramanca verdiği mücadeleyi gururla takip ediyoruz. Bu gururu, Azerbaycanlı kardeşlerimizle birlikte ülkemizin her köşesinde yaşıyoruz."
Kıran, Dağlık Karabağ meselesine ilişkin yaptığı değerlendirmede, "Dağlık Karabağ'ın gerçek sahibi Azerbaycan'dır, Azerbaycan halkıdır. Bu işgal sebebiyle orayı terk etmek zorunda kalan 1 milyonu aşkın kaçkının bir an evvel oraya geriye dönmesi en büyük arzumuzdur ve o günler de yakındır. Buna inanıyoruz." diye konuştu.
Bugün hukukun ve hukuka inanan herkesin Azerbaycan'ın yanında olduğunu dile getiren Kıran, "Azerbaycan da bütün imkanlarıyla, topyekün şekilde Ermenistan'a hak ettiği cevabı, arkasına aldığı bu destekle vermeye devam edecektir." dedi.
Kıran, Türkiye'nin, koşulsuz olarak Azerbaycan'ı ve Azerbaycan halkını desteklemeye devam edeceğinin altını çizerek, "Dağlık Karabağ'ın, gerçek sahibi olan Azerbaycan'a iade edilmesi için Türkiye Cumhuriyeti olarak sahada ve masada gereken neyse yapmaya devam edeceğiz." ifadesini kullandı.
- "ULUSLARARI HUKUK, DAĞLIK KARABAĞ'IN ERMENİSTAN TARAFINDAN İŞGAL EDİLDİĞİNİ ORTAYA KOYUYOR"
Azerbaycan Cumhuriyeti Uluslararası İlişkiler Tahlil Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Büyükelçi Shafiyev de Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin, Dağlık Karabağ'daki işgalin sona ermesi konusunda 1993'te kabul ettiği 4 karara atıfta bulunarak, uluslararası hukukun da bu toprakların Ermenistan tarafından işgal edildiğini ortaya koyduğunu aktardı.
Shafiyev, Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'ı işgal etmesiyle başlayan krize barışçıl bir çözüm bulmak amacıyla 1992'de AGİT tarafından kurulan Minsk grubunda 28 yıldan bu yana görüşmelerin yapıldığını hatırlattı.
Ermenistan'ın, sorunun çözümünde barışçıl bir tutum sergilemek yerine daha saldırgan ve militarist bir tavır takındığına işaret eden Shafiyev, Ermenistan'ın ayrıca işgal ettiği topraklara, Lübnan ve Suriye gibi ülkelerden getirdiği kişileri yerleştirdiğini söyledi.
- "ORTAK ASKERI NESİLLER YETİŞTİRMEK, SAVUNMA İLİŞKİLERİNİN GELECEĞİ AÇISINDAN ÖNEMLİ"
Panelde konuşan EDAM Direktörü Dr. Kasapoğlu da Ermenistan'ın savunma harcamalarının yüksek olduğunu belirterek, Ermenistan'ın Dağlık Karabağ işgalini sürdürmesi için önünde kalan tek seçeneğinin, ülkeyi "garnizon devletine çevirmek" olacağını söyledi.
Türkiye ve Azerbaycan'ın savunma ilişkilerine dikkati çeken Kasapoğlu, "Türk ve Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri yalnızca silah transferi yapmıyorlar, yalnızca ortak tatbikat yapmıyorlar. Konsept transferi de yapıyorlar." dedi.
Kasapoğlu, iki ülkenin birlikte "harekat tasarısı" üretmesinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Ortak askeri nesiller yetiştirmek de savunma ilişkilerinin geleceği açısından çok önemlidir." değerlendirmesinde bulundu.
- "TÜRKİYE VE AZERBAYCAN'IN BİRLİKTELİĞİ, BÖLGEDE SAVAŞ, İSTİKRARSIZLIK İSTEYEN BİR BİRLİKTELİK DEĞİL"
QAFSAM Başkanı Aslanlı ise, BM Güvenlik Konseyi kararlarının hepsinde işgal edilmiş toprakların bir an önce kayıtsız terk edilmesi gerektiğinin yazıldığını hatırlattı.
Dağlık Karabağ sorununun çözümünün en çok ortaya çıkma ihtimalinin 1997'de olduğunu kaydeden Aslanlı, "Ermenistan'daki bazı dış güçler ve Ermenistan'daki iç güçler bunun gerçekleştirilmesine izin vermediler." dedi.
Aslanlı, bugün Azerbaycan'da bazı devlet binalarının üzerinde bile Azerbaycan bayrağıyla Türkiye'nin bayrağı olduğununa dikkati çekerek, "Bu muazzam bir şey. İki ülkenin birlikteliği aslında bölgede savaş, istikrarsızlık isteyen bir birliktelik değil. Bu birliktelik bölgeyi kalıcı barış bölgesi haline getirmek isteyen bir birliktelik." değerlendirmesini yaptı.
- "ÇATIŞMANIN ÇIKMASI, BÖLGESEL DÜZEYDE BİRİKMİŞ ENERJİNİN BÖLGEYE YANSIMASIDIR"
SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Yeşiltaş da, 12 Temmuz ile 27 Eylül tarihleri arasındaki geçen sürenin dikkatli okunması gerektiğini belirterek, "Tovuz saldırısı daha sonraki ortaya çıkacak olayların ve belki de bundan sonraki yaşanacak sürecin işareti niteliğindeydi." dedi.
Dağlık Karabağ meselesinin adeta "Ermenistan'ın iç siyasetinin dinamizmini sağlayan temel unsurlardan bir tanesi" olduğunu aktaran Yeşiltaş, "Tarihsel olarak Türkiye'ye yönelik saldırgan bir tavrı olan, Azerbaycan'a yönelik tahrik politikasını devreye sokan, Gürcistan'a Ermeni azınlık üzerinden bir takım huzursuzluklar çıkarmaya çalışan bir aktör aslında Ermenistan." değerlendirmesinde bulundu.
Yeşiltaş, Ermenistan'a 300 terör örgütü PKK üyesinin gittiğine dair ortaya çıkan haberlerin "büyük ölçüde doğru" olduğunu belirtti.
Azerbaycan-Ermenistan arasındaki çatışmaların dondurulmasının söz konusu olamayacağını kaydeden Yeşiltaş, "Şu anda bu çatışmanın çıkması bölgesel düzeyde birikmiş enerjinin bölgeye yansımasıdır." değerlendirmesinde bulundu.