İzmir depremi sonrası rapor hazırlanıyor: Faylar saniye saniye izlenecek
Dokuz Eylül Üniversitesi'nde (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, İzmir depremi sonrası hazırladıkları rapor hakkında konuştu. Prof. Dr. Sözbilir, fayları saniye saniye izleyip, tepkilerini ölçeceklerini söyledi.
ABONE OLSeferihisar açıklarında 30 Ekim'de saat 14.51'de, 6.6 büyüklüğünde yıkıcı bir deprem meydana geldi. Ege ve Marmara'da da hissedilen depremde onlarca ev yıkılırken, 115 kişi yaşamını yitirdi. Birçok binanın zarar gördüğü depremle ilgili, DEÜ Rektörlük Senato Salonu'nda basın toplantısı düzenlendi. DEÜ DAUM Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir ve ekibinin deprem raporunun ele alındığı toplantıya, DEÜ Rektörü Nükhet Hotar da katıldı. Açılış konuşmasını yapan DEÜ Rektörü Nükhet Hotar, hazırlanan rapor hakkında bilgi aktarılacağını söyledi.
Rapor hakkında DEÜ DAUM Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, şu bilgileri verdi:
"DEÜ olarak depremden hemen sonra Bayraklı'daki deprem bölgesinde gerekli incelemeler yapılmış ve sonrasında depremin sismik kaynağı, nedenleri ve sonuçları üzerinde çalışmalar başlanmıştır. Şu ana kadar elde edilen bilgilere göre ana şoktan sonra oluşan artçı depremler 80 km uzunluğunda ve 20 km genişliğinde bir alanda sismik aktivitenin sürdüğünü göstermektedir.’’
Depremin Samos'un kuzeyindeki fayın kırılmasıyla olduğunu, İzmir faylarının tetiklenmediğini belirten Prof. Dr. Sözbilir, bu nedenle İzmir'deki fayları anbean takibe aldıklarını belirtip, "Fayları saniye saniye izleyip, tepkilerini ölçmeye çalışacağız. Gülbahçe ve Tuzla Fay hatlarında sıcak suların yüzeye çıkmasında artış var. Bu doğal bir durumdur, yeni bir deprem üreteceği anlamına gelmez" dedi.
Tsunami ile ilgili çalışmalar yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Sözbilir, "Deprem sonrasında oluşan tsunami 250 metre kadar Sığacık kıyılarından içeriye girdi. Deprem sonrasında oluşacak tsunami sonrasında insan kayıplarının önüne geçmek için modelleme çalışması yapmak zorundayız. Deprem ile tsunami arasındaki oluşma süresi bize önlem almak için zaman kazandıracaktır. Çünkü gelecekte deniz fayları, 7'nin üzerinde deprem ürettiğinde tsunami de üretecektir. Bu nedenle Türkiye Tsunami Projesi'ni çok önemsiyoruz" dedi.
KISA KOLONA DİKKAT ÇEKTİ
Binaların yapısal özelliklerinden konuşan DEÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgür Özçelik ise, "Binaların hangi yıl yapıldığı ve ruhsat alındığı çok önemli. Çünkü o yıldaki deprem yönetmeliğine göre yapılıyor. Binaların depreme dayanıklı olmasında malzeme kalitesi, taşıyıcı sistemi, projeye uygun yapılıp yapılmaması, deprem bölgesinde yer alması ve zemin özellikleri çok önemlidir. Bina hasarının yoğunlaştığı Bayraklı'da yapı stoğu çok çeşitlidir. Yıkılan binaları incelediğimizde perde sistemleri yeterince yok. Kolonları yetersiz. Zayıf malzeme, betonun kalitesizliği, donatıların doğru yerleştirilmemesi, yapısal düzensizlikler nedeniyle ağır hasarlar ve yıkılmalar meydana geldi. Özellikle yapım aşamasında kolonların kısaltıldığı görülüyor. Bu da binalarda ani göçmelere neden oluyor. Bilinçsiz tadilat nedeniyle bölme duvarlarının zemin kattan kaldırılması da yıkımların nedenlerinden birini oluşturuyor" diye konuştu.
Artık dünyadaki trendin depreme dayanıklı binalar yerine, can güvenliğini sağlayan binalar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sözbilir, "Depreme dayanıklı bina yapımının maliyeti çok yüksek olduğu için, kontrollü hasarın gerçekleşeceği binalar yapmak zorundayız. Depreme dayanıklı bina yerine depreme dirençli bina yapmak zorundayız. Depreme dirençli kentler oluşturmanın dört unsuru vardır. Bunlar sırasıyla, yapılı çevrenin dayanıklılığı, afet sonrası oluşacak kaosun sınırlı kaynaklarla doğru ve efektif kullanımı, itfaiye ve hastane gibi yapıların fazlalığı, afete hızlı tepki vermekten geçiyor. Bu konuda İzmir çok iyi bir ders verdi" dedi