500 milyondan fazla insanı etkiliyor! Avrupa'da en hızlı artış gösteren ülkeyiz..

Koronavirüs pandemisinin başlangıcından bu yana geçen yaklaşık 10 ay içinde insanların sadece koronavirüs üzerine yoğunlaştığına dikkat çeken Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, "Kronik hastalığı olanlar; özellikle diyabetliler, bu süreç içinde kendi hastalık yönetimlerini ihmal etti" dedi.

ABONE OL
GİRİŞ 14.11.2020 19:17 GÜNCELLEME 14.11.2020 19:17 GÜNCEL
500 milyondan fazla insanı etkiliyor! Avrupa'da en hızlı artış gösteren ülkeyiz..
500 milyondan fazla insanı etkiliyor! Avrupa'da en hızlı artış gösteren ülkeyiz..

Diyabet, dünya çapında 500 milyondan fazla insanı etkileyen ciddi bir hastalık. Hastalık her 10 yılda bir 2 kat artış gösteriyor. Türkiye’de ise diyabet prevalansı, dünya ortalamasının 2 katı, Avrupa’nın 3 katı. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, "Şayet diyabet bir ülke olsaydı dünyanın en kalabalık 3. ülkesi olabilirdi. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) diyabeti 'bulaşıcı enfeksiyon hastalığı olmayan tek 'pandemi' olarak ilan etti. Günümüzde her 8 saniyede bir hasta, diyabete bağlı nedenlerle hayatını kaybediyor" dedi.

 

Pandemi döneminde karbonhidrat tüketiminin artması ve egzersizlerin azalmasının, beraberinde kilo problemlerini getirdiğini dile getiren Prof. Dr. Yılmaz, "Bu süreçte diyabet hastalarının kan şekeri ölçümleri de azaldığı için bu hastaların “HbA1c”lerini 7’nin altına çekmesi gerekliliği ise her zamankinden daha da önemli hale geldi" dedi.

ORGAN KESİLMELERİNİN SORUMLUSU

 

14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, "Diyabet hastalarının 2-3 aylık ortalama kan şekeri durumunu gösteren bir parametre olan “HbA1c” oranlarının artması ve kan şekerinin kontrolden çıkması; retinopati (Retina denilen ağ tabakasında yer alan kan damarlarında gelişen hasarlanma),ampütasyon (tamir edilemeyecek düzeyde hasarlanmış bir uzvu (kol, bacak, el, ayak, parmak) ameliyat sırasında uzvun kemiğiyle beraber kesilerek vücuttan ayırma) ve son olarak böbrek yetmezliği gibi komplikasyonları artırma riskini de tetikliyor" diye konuştu.

"HEKİMLERİN KRONİK HASTA TAKİBİ ZORLAŞTI, HASTALARIN TEDAVİSİ AKSADI"

Prof. Dr. Yılmaz, "Öte yandan salgınla birlikte olağanüstü günler geçiren hekimlerin bu süreçte asıl ve öncü görevleri olan kronik hasta takipleri zorlaştı. Bu da özellikle diyabet gibi çok yakın takip edilmesi gereken hastaların diyabet yönetiminin aksatılmasına neden oldu. Yapılan çalışmalar, pandemide diyabetli hastaların hem kilolarının arttığı hem de kan şekeri ayarlarının bozulduğunu göstermektedir.

GÜZEL BİR YAŞAM MÜMKÜN

Türkiye Diyabet Vakfı da “bu zor dönemde bile diyabetle güzel ve sağlıklı bir yaşam mümkün” diyerek diyabet hastalarına düzenli takiplerini yapmak, tedavilerini aksatmamak, kan şekerini kontrol altında tutmaya teşvik etmek, diyet ve egzersiz yapmalarını motive etmek üzere, “Hadi A1c’ni 7’le” isimli bir farkındalık kampanyasını hayata geçirdi" açıklamasında bulundu.

BU BELİRTİLERE DİKKAT!

"Diyabeti sadece kan şekeri yüksekliği olarak düşünüp bu hastalığı basite indirgemek oldukça yanlıştır" diyen Prof. Dr. Temel Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kanda yüksek oranda dolaşan kan şekeri; kılcal damarlarda, organlarda ve sinirlerde birikerek birçok hastalığa sebep olur. Kan şekerinin kanda yükselmesine ‘hiperglisemi’ denir. Hiperglisemi teşhisi için 8 saatlik açlığı takiben yapılan kan şekeri normal değerinin 100-110 mg/dl olması gereklidir.

Kandaki kan şekeri yüksekliği kontrol altına alınmazsa ve yükseklik sürekli devam ederse iç organlarda ciddi yapısal hasarlara sebep olur. Diyabetin kan şekeri yüksekliğine bağlı olan belirtileri diyabetin klasik 3P belirtisi olarak adlandırılır. Bu belirtiler şu şekilde sıralanabilir:

· Polidipsi (aşırı susama ve su içme isteği, sıvı alımında belirgin artış)
· Poliüri (çok sık idrara çıkmak)
· Polifaji (çok fazla yemek yeme isteği, iştah artışı)

Bunların dışında sık görülebilecek diğer diyabet belirtileri arasında;

· Yorgunluk ve halsizlik
· Ağız kuruluğu
· Sık ve aşırı acıkma
· Açlığa tahammülsüzlük
· Ağızda aseton kokusu
· İstem dışı kilo kaybetme
· Göz merceğinden sıvı çekilmesine bağlı olarak bulanık görme
· Görme bozuklukları izlenebilir.

Yüksek kan şekerinin sinirlerde yaptığı hasara bağlı olarak özellikle ayak tabanlarında olmak üzere;

· Ellerde ve ayaklarda hissizlik
· Ellerde ve ayaklarda yanma
· Ellerde ve ayaklarda batma hissi tarzında nöropatik ağrı izlenebilir.

Kan şekeri yüksekliğinin yara iyileşmesini bozması sebebiyle geçmeyen yaralar da şeker hastalığı belirtisi olabilir."

DİYABET HER 10 YILDA BİR 2 KAT ARTIŞ GÖSTERİYOR

Prof. Dr. Temel Yılmaz, "Halen Avrupa’da en hızlı artış gösteren ülke konumundayız. Sosyal güvenlik kurumu verilerine göre, ülkemizde 8.5 milyondan fazla ilaç kullanan diyabetli var. Halen ülkemizde toplam diyabetli hasta sayısının 12 milyon kişinin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’de diyabetli hasta sayısı hızla artarken kan şekeri kontrol altında olan hastaların oranı ise yalnızca yüzde 28. Öte yandan TÜİK verilerine göre Türkiye’deki ortalama yaşam süresinin artması da kaliteli bir yaşamın önemini ortaya koyuyor. Türkiye’de erkeklerde 75.6, kadınlarda ise 81 olan ortalama yaşam süresi, kronik hastalıkların yönetiminin iyileştirilmesini ve hastaların yaşam kalitesinin artırılmasını zorunlu kılıyor. Diyabetli hastaların farkındalığının artması da bu nedenle hayati bir öneme sahip.

Diyabet her 10 yılda bir 2 kat artış gösteriyor. Obezite ve fiziksel aktivite azlığı diyabet gelişimindeki en önemli risk faktörleridir. Dolayısıyla hastalar düzenli egzersiz yapmaları için yönlendirilmeli, yaş ve kapasiteleri ölçüsünde düzenli egzersiz programı uygulanmalıdır. Şeker hastalığının tedavisinde hasta eğitiminin, uygun diyet desteğinin, yeterli fiziksel aktivitenin, hastanın kendi kan şekerini kendisinin kontrol etmesinin ve doğru ilaçları düzenli şekilde kullanması tedavi başarısı için önemlidir. Diyabetli hastalardaki bu hızlı artışın temel nedeni hayat tarzının değişmiş olması. Beslenme bozuklukları, egzersiz yapamama, TV ve teknoloji bağımlılığını neden olduğu sedanter hayat gibi birçok nedeni var" dedi.

"BİRÇOK DİYABETLİ DİYABETİN KONTROLÜ VE TEDAVİSİNİ PANİK ORTAMINDA GÖZ ARDI ETTİ"

Bu yıl 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nde Türkiye Diyabet Vakfı olarak, diyabetli bireylerin daha iyi bir hastalık yönetimi üzerine odaklanmasını hedeflediklerini kaydeden Prof. Dr. Yılmaz, "Çünkü tüm dünyayı etkileyen pandeminin başlangıcından bu yana geçen yaklaşık 10 ay içinde insanlar sadece Covid-19 üzerine yoğunlaştılar. Kronik hastalığı olanlar; özellikle diyabetliler, bu süreç içinde kendi hastalık yönetimlerini ihmal etti. Birçok diyabetli diyabetin kontrolü ve tedavisini oluşan panik ortamında göz ardı etti ve aksattı.

Biz bu projeyle Dünya Diyabet Günü’nde diyabetlilerin pandemiye rağmen dikkatlerini yeniden diyabetin daha iyi yönetimi üzerine çekmeyi amaçlıyoruz.

Diyabetli hastalarda etkin tedavinin ve diyabete bağlı organ hasarları kontrolünün en önemli belirteci HbA1c’dir. HbA1c son 2-3 aylık kan şeker kontrolünü ve diyabet yönetiminin kalitesini gösterir" diye konuştu.

DİYABETLİYSEN HADİ A1C’ni 7’LE

Prof. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) verilerine göre HbA1c düzeyi yüzde 7’nin altında olan hastalarda diyabete bağlı organ hasarları önemli ölçüde azalmaktadır ve bu alan ‘beyaz alan’ olarak kabul edilmektedir.

Bunun ötesinde yapılan çalışmalar, HbA1c düzeyinin sadece yüzde 1 oranında indirilmesinin bile diyabete bağlı organ hasarlarını yüzde 20-40 oranında azalttığını bildirmektedir.

Diyabetlilerin sadece kan şekerlerinin düzenli olarak günde 2- 3 kez ölçümü bile kullanılan ilaçtan bağımsız olarak, HbA1c oranlarını yüzde 2 oranında düşürmektedir.

Yine kullandıkları ilaçtan bağımsız olarak, gerek tip 1 gerekse tip 2 diyabetlilerin HbA1c değerlerini yüzde 1-3 puan kadar düşürebildikleri yapılan çalışmalarda gösterilmiştir.

Bu nedenle bu yıl Dünya Diyabet Günü’nde zorunlu olarak evlerinde kalan, hastaneye gidemeyen diyabetin izlem ve tedavisi aksayan diyabetlilerin dikkatini daha iyi bir HbA1c değeri hedefi üzerine çekmek istiyoruz.

Çalışmalardan görüleceği üzere, HbA1C’yi 1 puan düşürmek bile organ hasarlarını ciddi oranda azaltıyor. Özetle; diyabetli hastaların oluşturulacak farkındalıkla, kullandıkları ilaç tedavisi ne olursa olsun, her gün en az 2-3 kez kan şekeri ölçümü ve bilinçli takip, doğru beslenme ve düzenli egzersizle diyabetlerini daha iyi kontrol etmeleri mümkün.

Bu nedenle bu yıl 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nün sloganını 'DİYABETLİYSEN HADİ A1C’ni 7’LE' olarak seçtik.

Ülkemizde yaşayan yaklaşık 12 milyon diyabetli bireyde HbA1c’nin 7’nin altına indirilmesi konusunda oluşturulacak bilinç ile binlerce hastanın diyabete bağlı organ hasarlarını başka bir deyimle kalp damar hastalıkları, enfarktüs, inme, kronik böbrek yetersizliği, ayak amputasyonları, retinopati ve nöropati gibi insan hayatını tehdit eden ciddi organ hasarlarını önemli ölçüde engellenebileceğini umut ediyoruz."

KAYNAK : HABERTÜRK
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR