Manastır'dan Samsun'a bir kuruluş hikayesi
Nedim Şener, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışının 102’nci yıldönümünü yazdı.
ABONE OLHürriyet Gazetesi'nden Nedim Şener, "Manastır’dan Samsun’a çıkan yol" başlıklı yazısında, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışının 102’nci yıldönümünü yazdı.
Nedim Şener'in bugünkü köşe yazısı şöyle:
"Emperyalist devletler 1915’te Çanakkale’de durduruldu ama 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması ile elde kalan Anadolu topraklarının, hatta İstanbul’un işgali başlamıştı. Ordu dağıtılıyordu, Mustafa Kemal de İstanbul’a çağrıldı.
13 Kasım 1918 günü Adana’dan trenle Haydarpaşa’ya gelen Mustafa Kemal, karşıya geçmeyi beklemektedir. İşgalci 22 İngiliz, 12 Fransız, 17 İtalyan ve 4 Yunan savaş gemisi Marmara’ya demirlemiştir.
Mustafa Kemal, 13 Kasım 1918 günü Haydarpaşa’dan kalkan Kartal isimli istimbotla bu zırhlıların arasından karşıya geçerken, yaveri Cevat Abbas’a 55 zırhlı geminin oluşturduğu çelik duvarı yıkıp geçecek o inanç yüklü cümleyi söyler: “Geldikleri gibi giderler...”
MİLLETE GÜVENEREK YOLA ÇIKTI
İstanbul’da geçirdiği altı ay içinde kurtuluş için tek çarenin millet ile buluşmak olduğunu düşünerek 16 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile yola çıktı.
Mustafa Kemal Atatürk, o günü yani 19 Mayıs 1919’u şöyle anlatıyor: “Ben 1919 senesinde Samsun’a çıktığım gün elimde, maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk Milleti’nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran, yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk Milleti’ne güvenerek işe başladım.”
Elbette, Atatürk’ün böyle düşünmesinde girdiği savaşlarda bu milletin evlatlarında gördüğü bağımsızlık aşkı ve mücadele için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan ruhu etkili oldu.
MANASTIR’DA 19 MAYIS
Bunun bir de öncesi var; Mustafa Kemal’in henüz askeri öğrenciyken edindiği ulusal benlik... Atatürk, bunu 14 Eylül 1931’de yaptığı bir konuşmada şöyle anlatıyor:
“...Şair Mehmet Emin Yurdakul’un ilk kez Manastır Askeri İdadisi’nde öğrenciyken okuduğum ‘Ben bir Türk’üm, dinim, cinsim uludur’ dizeleriyle başlayan manzumesinde bana ulusal benliğimin gururunu tattıran ilk anlatımı bulmuştum...”
19 Mayıs’ın 102. yıldönümünde Beyoğlu Belediyesi’nin organizasyonuyla bir grup gazeteci ve akademisyenle Atatürk’ün ulusal benliğine gururu tattıran topraklardayız; Manastır’dayız...
Beyoğlu Belediyesi Başkanı Haydar Ali Yıldız, 19 Mayıs kutlamalarını son üç yıldır Atatürk’ün Samsun yolculuğuna başladığı nokta olan Beyoğlu sınırları içindeki Galata Rıhtımı’nda kutluyordu. Bu yıl, belki de ilk kez Manastır İdadisi’nde 19 Mayıs kutlaması gerçekleşiyor. Yıldız, gençler için de Selanik ve Manastır’da etkinlik gerçekleştireceklerini söylüyor.
Nedeni çok açık: Manastır, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağlayan, kendi deyimiyle “ulusal benliğinin” oluşmasında önemli bir yer.
VATAN ŞAİRLERİNİN PEŞİNDE
1887’de ilköğretiminin ardından 1894’te Selanik Askeri Rüştiyesi’ne giden, 1896-1898 arası Manastır İdadisi’nde okuyan Mustafa Kemal Atatürk, Selanik’te askeri rüştiyeyi bitirirken idadi (lise) eğitimine İstanbul’da Kuleli Askeri Lisesi’nde devam etmek istemişti. Fakat, vatansever bir kurmay subay olan Hasan Bey’in “Bundan vazgeçiniz oğlum. Manastır’a gidiniz, orada daha iyi yetişirsiniz.” şeklindeki tavsiyesini dinleyerek 1896 yılında Manastır Askeri İdadisi’ne gitti. Derslerinde başarılıydı ama şiire de merakı vardı. Vatan ve hürriyet şairi Namık Kemal ve Mehmet Emin Yurdakul’un şiirleri ile tanışmasında arkadaşı Ömer Naci’nin etkisi büyüktü. “Ulusal benliğimin gururunu tattırdı” dediği Mehmet Emin Yurdakul’un ‘Cenge Giderken’ isimli şu şiiri onu çok etkiliyordu:
CENGE GİDERKEN
Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur;
Sinem, özüm ateş ile doludur.
İnsan olan vatanının kuludur.
Türk evladı evde durmaz giderim.
*
Muhammed’in kitabını kaldırtmam;
Osmancık’ın bayrağını aldırtmam;
Düşmanımı vatanıma saldırtmam.
Tanrı evi viran olmaz, giderim.
*
Bu topraklar ecdadımın ocağı;
Evim, köyüm hep bu yerin bucağı;
İşte vatan, işte Tanrı kucağı.
Ata yurdun, evlat bozmaz, giderim.
*
Tanrım şahit, duracağım sözümde;
Milletimin sevgileri özümde;
Vatanımdan başka şey yok gözümde.
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.
*
Ak gömlekle gözyaşımı silerim;
Kara taşla bıçağımı bilerim;
Vatanım için yücelikler dilerim.
Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.”
‘YARADILIŞIMDAKİ FEVKALADELİK TÜRK OLMAMDIR’
Manastır Askeri İdadisi’ni 1898 yılında Selanikli Ahmet Tevfik ile birlikte birinci olarak bitirmiş ve ortaöğrenimini tamamlamıştı. 13 Mart 1899 tarihinde İstanbul’da Pangaltı’daki Harp Okulu’na girdi. Üç senelik başarılı bir harbiye öğreniminden sonra 10 Şubat 1902’de bu okulu teğmen rütbesiyle bitirdi ve öğrenimine Harp Akademisi’nde devam etti. 1903 yılında üsteğmen, 11 Ocak 1905 tarihinde de kurmay yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisi’nden mezun oldu. Atatürk’ün Manastır’da fark ettiği ve İstanbul’daki eğitimi sırasında da geliştirdiği “Ulusal benliğinin” gururu 5 Şubat 1905 tarihinden itibaren başladığı kıta görevlerinde; Çanakkale’de, Trablusgarp’ta, Sakarya’da, Dumlupınar’da, savaşlarda yön gösterici oldu. Hayatının son anına kadar da ağzından ulusal bağımsızlık ve Türk milleti ifadeleri eksik olmadı. Zaten, “Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk milletinin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedi olduğunu göstermelidir” cümlesi başka bir ruh olmadan söylenemez."
-
Aytunc kurt 3 yıl önce Şikayet EtNe mutlu Türk üm diyene Ya istiklâl ya ölüm Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattirBeğen