AYM Başkanı Arslan: Hukuk ve adalet açığı her türlü açıktan daha tehlikelidir
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, "Hukuk ve adalet açığı bir ülkenin geleceği bakımından her türlü açıktan daha tehlikelidir. Zira bu açık, temeli adalet olması gereken devlete yönelik toplumsal güveni ve inancı zedeleyecektir" dedi.
ABONE OLAnayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, 'Mesleki Hayat Bağlamında Özel Hayata Saygı' sempozyumunun açılışında konuştu.
Zühtü Arslan, hukuku uygulamakla ve adaleti tesis etmekle görevli olan yargı mensuplarının şiarının akıl, ahlak ve adalet olması gerektiğini söyledi.
Arslan, "Akıl iradeyi, bağımsızlığı, düşünme ve bilgi sahibi olma kapasitesini ifade eder. Yargı mensubu aklını kullanmak zorunda olan kişidir. Bu nedenle hâkim ve savcılar, sadece akıllarını kullanırlarken cesarete ihtiyaç duyabilirler. Kant'ın belirttiği üzere kendi aklını kullanmaya cesaret edemeyenler, vesayet altında kalmaya mahkumdur. Vesayet altındaki yargısal akıl ise adaleti tesis edemez. Bunun en canlı ve yıkıcı örneğini ülkemizi 15 Temmuz darbe girişimine götüren süreçte yaşadık. Akıllarını ve vicdanlarını başkalarına teslim edenlerin yaptıkları ve yaşattıkları hukuksuzluklara hep birlikte şahit olduk" dedi.
'HUKUK DIŞI ARAYIŞLAR KAÇINILMAZ OLUR'
Arslan, iki hafta sonra 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü'nün 5'inci yılını idrak edeceklerini hatırlatarak, "Bu meşum darbe teşebbüsünden çıkarılması gereken en önemli derslerden biri, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının ve bunun yanında yargı mensuplarının sadece hukuka bağlı kalarak karar vermelerinin sağlanmasının demokratik hukuk devletinin geleceği bakımından hayati derecede önemli olduğu gerçeğidir. Hukuk ve adalet açığı bir ülkenin geleceği bakımından her türlü açıktan daha tehlikelidir. Zira bu açık, temeli adalet olması gereken devlete yönelik toplumsal güveni ve inancı zedeleyecektir. Önemle vurgulamak gerekir ki, hukuk devletinde adaletin yegane adresi mahkemelerdir. Mahkemelerin adalet arayışına cevap veremediği, bağımsız ve tarafsız yargılama ilkelerine uygun şekilde uyuşmazlıklara çözüm üretemediği bir yerde hukuk dışı arayışların ortaya çıkması kaçınılmazdır" diye konuştu.
'İNTERNET ÇAĞINDA ÖZEL HAYATIN KORUNMASI ZORLAŞMIŞTIR'
Arslan, dünyanın hemen her yerinde en çok tartışılan konuların başında özel hayatın korunmasının geldiğini söyledi.
Arslan, insanların toplu olarak yaşamaya başlamasından ve devletin ortaya çıkışından itibaren mahremiyetin korunmasının oldukça önemli hale geldiğini vurgulayarak, "Devlet bir yönetim tekniği olarak baştan beri bireylerin özel hayatını gözetim altında tutma eğiliminde olmuştur. Başka bir ifadeyle devletin gözü daima bireylerin üzerindedir. İçinde yaşadığımız internet çağında ve gözetim toplumunda kişilerin özel hayatlarının korunması çok daha zorlaşmıştır. Buna paralel olarak da özel hayata saygı hakkını korumaya yönelik anayasal ve yasal güvencelerin etkili bir şekilde hayata geçirilmesi çok daha önemli hale gelmiştir" dedi.
'ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNE DOKUNULAMAZ'
Arslan, Anayasa'nın 20'nci maddesine göre herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğunu vurgulayarak, "Anayasa koyucu 'Özel hayatın gizliliğine dokunulamaz' şeklinde kesin bir dille özel hayatın mahremiyetinin önemine işaret etmiştir. Anayasa Mahkemesi gerek norm denetiminde gerekse bireysel başvuruda, eksiksiz bir tanımı bulunmayan 'özel hayat' kavramının kişiye ait oldukça geniş bir alanı kapsadığını belirtmiştir. Gerçekten de kişilerin şeref ve itibarlarının korunmasından, kişisel verilerinin işlenmesine, başkalarıyla mahrem ilişkilerinden mesleki hayatına müdahalelere kadar bir dizi konu özel hayata saygı kapsamına girmektedir. Özel hayata saygı hakkı, bir yandan kişinin istenmeyen tüm müdahalelerden uzak, kendine ait mahrem alanda yaşama hakkına işaret etmekte, diğer yandan da kişiliğini serbestçe geliştirmesine yönelik birçok hukuki menfaate dikkat çekmektedir" diye konuştu.
'SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ ÖNEM TAŞIMAKTADIR'
Zühtü Arslan, özel hayata saygı hakkının kapsamına giren konulardan birinin de kişilerin mesleki hayatlarını etkileyen müdahaleler olduğunu kaydederek, şöyle konuştu:
"Anayasa Mahkemesi bu konuda yapılan bazı müdahaleleri Anayasa’nın 20'nci maddesi kapsamında incelemektedir. Kuşkusuz müdahalenin meşru amacı tespit edilirken Anayasa’nın diğer maddeleri de dikkate alınmaktadır. Bu kapsamda bilhassa Anayasa’nın 129'uncu maddesinde belirtilen 'sadakat' yükümlülüğü önem taşımaktadır. Bu madde gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdür. Dolayısıyla devlet, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan kamu personeli hakkında idari tedbirler alabilmektedir. Bu yükümlülüğün gereklerini devlet hem kamu hizmetine alma hem de bu hizmetten çıkarma sürecinde değerlendirme yetkisine sahiptir. Anayasa Mahkemesi, 2019 yılında verdiği bir kararında kamu görevlilerinin anayasaya sadakat ve devlete bağımlılık yükümlülüğünün, bilhassa devleti temsil eden ve millî güvenlik bakımından hassasiyet içeren bazı kamu görevlerine atanacak kişiler bakımından daha sıkı nitelikler aranması ve birtakım sınırlamaların getirilmesini gerektirebileceğine hükmetmiştir. Sonuç olarak, özel hayata saygı hakkının ve mahremiyetin güvence altına alınması, bireyin maddi ve manevi varlığının, özerklik ve özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesi bakımından son derece önemlidir. Bunun yanında unutmamak gerekir ki, temel hak ve özgürlüklerin korunduğu, hukuk güvenliğinin sağlandığı bir hukuk devleti aynı zamanda refah devletinin de olmazsa olmaz şartıdır."
-
misafir 3 yıl önce Şikayet EtBiz anayasa mahkemesini tanımıyoruz, küçük ortak dedi.Beğen Toplam 3 beğeni
-
Ahmet 3 yıl önce Şikayet Etkoca koca maaşlar koca koca binalar koca koca kanunlar. zerre kadar adalet yok. Adalet nerede binaları değiştirmek kanunları değiştirmek zihinlerin değişmeme çare olmuyor. sorsanız çok yoğun çalışıyorlar. 1 mahkeme 100 duruşma sürerse tabi çok yoğun çalışırsınız. eften püften sebeplerle mahkeme ertelenir hakim olmaz ertelenir evrak gelmez ertelenir. ertelenir yavrum ertelenir. nasıl olsa adeletin sopası elinizde. çünkü adelet dediğiniz şey sadece adeletin sopasını elinde tutanlara var. bir hakimin arabası kaza yapsa 2 ayda sonuçlanır vatandaş olunca 4 yıl sürüyor. bir iş mahkemesi 10 yıl sürer mi. bir adam ben suçsuzum demek için 1 yıl bekler mi.Beğen Toplam 19 beğeni
-
Deli Dumrul 3 yıl önce Şikayet EtCanını yerim senin. Kitabın ortasından konuşmuşsun.Beğen Toplam 5 beğeni
-
vatandaştan 3 yıl önce Şikayet Etsokağa çıkıp bi anket yapsak acaba adalete güven nasıl çıkar ? cidden merak ediyorumBeğen Toplam 17 beğeni
-
Ahmet 3 yıl önce Şikayet EtAdamların sosyal hayatları o kadar renkli ki seminere gitmekten toplantı yapmaktan ya da tatil planı yapmaktan çalışmaya vakit kalmıyor. Çalışssa da çalışmasa da davanın sonuçlanması için süre sınırı mı var dosyayı okumadan mahkemeye gel. sonra bir sebeple ertele gitsin. içlerinde adam gibi çalışan çok az hakimi savcısı vardır.Beğen Toplam 4 beğeni
-
ballı 3 yıl önce Şikayet Et9 senedir idari mahkemede tazminat davası devam ediyor önce tazminata hakettin dediler sonra bozdular haksiz buldular mahkeme masrafi 2180 tl para ödedik itiraz etti 5 senedir çözecekler birde uyap tan sildiler sen istediğin kadar yasa çıkar uygulayıcı neyi nasıl yapacağını keyfine göre yaparsa birde insanları isyan ettirmek isteyen fetöcüler var ayrıca anayasa mahkemesi bazı karaları ile terörü davet ediyor kişisel soruşturma gibi önce kendileri adil olsun sonrada bu mahkemeyi kapatsınlarBeğen Toplam 7 beğeni
-
vatan 3 yıl önce Şikayet EtAllah'ın hukûkunu ve adaletini bu ülkeden söküp attılar, o gün bugündür adelet arıyorlar.zBeğen Toplam 10 beğeni