Adil Serdar Saçan: Ergenekon'u çözen adamım
Ergenekon iddianamesiyle adı yeniden gündeme gelen İstanbul Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, Ergenekon'u ortaya çıkaran ilk isim olduğunu savundu.
ABONE OLBelma Akçura'nın röportajı
Bir dönem İstanbul Emniyeti’nde Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürü olarak adını duyuran Adil Serdar Saçan, Ergenekon iddianamesi nedeniyle yeniden Türk kamuoyunun gündemine gündeme geldi.
Ergenekon iddianamesinin ana iskeletlerinden birini halen Kanada’da bir sinagogta haham yardımcılığı yapan Tuncay Güney’in 2001 yılında Emniyet’te verdiği ifade ve o tarihte evinde bulunan belgeler oluşturuyor.
2001 yılında Tuncay Güney’i ilk kez sorgulayan, kendisinden bu ifadeleri alan, evindeki aramada söz konusu belgeleri ele geçiren polis ise Adil Saçan’dan başkası değildi. Saçan, bugün o dönemde bu olayın üzerine kuvvetli bir şekilde gitmediği ve hatta dosyayı kapattığı suçlamalarına hedef oluyor.
Adil Saçan’ın kariyeri 2002 sonrasında büyük bir sarsıntı geçirdi. Sicili bozuldu, meslek hayatını bitirecek ithamlarla karşı karşıya kaldı. İşkence yapmak, rüşvet almak, görevi kötüye kullanmak iddialarıyla suçlandı. Tam 6 kez meslekten atıldı. Hakkında hem idari, hem adli toplam 39 dava açıldı. Yıllarca hukuk savaşı verdi. Bu davaların 36’sından aklandı, 3’ü halen devam ediyor.
Bu süre içerisinde mesleğe geri dönmesinin kendisine tebliğ edilmesini bekleyen ve Yeditepe Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi ve Eğitim Hukuku üzerine dersler veren Adil Serdar Saçan, Kuvvayi Milliye internet sitesinde ‘ulusalcı’ çizgide yazılar da yazdı.
Veli Küçük’ün evinde yapılan aramalarda ele geçirilen arasında “Saçan Hakkında bilinenler” ve “Saçan Hakkında Bilinmeyenler” başlıklı iki dosyanın bulunması dikkat çekti.
Ergenekon iddianamesinin kilit isimlerinden Tuncay Güney’i 2001 yılında ilk kez sorgulayan dönemin İstanbul Organize Suç Masası Müdürü Adil Serdar Saçan, Ergenekon’un ilk kez gün ışığına çıktığı o dönemdeki soruşturmanın perde arkasıyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Saçan’a yönelttiğimiz sorular ve kendisinin yanıları özetle şöyle:
Bugün kamuoyunun gündemine bomba gibi düşen Ergenekon soruşturmasını yedi yıl önce sizin kapattığınız söyleniyor. İşin aslı ne?
2001 yılı başlarında emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile bazı polis müdürlerinin arası açılıyor. Bunlar Küçük’e, Tuncay Güney aracılığıyla bir cip ‘hediye’ etmek istiyorlar. Veli Küçük kabul etmiyor. Güney ve Ümit Oğuztan arkadaşlarıyla sahte plakalı evrakla bu cipi satmaya kalkınca, şikâyet üzerine yakalanıyorlar.
Asayiş Şube, ev ve işyerlerinde arama yapmadan önce bize gönderiyor. Emniyet İstihbarat Şubesi de bizi arıyor; ‘Biz zaten bunları 2000’den beri izliyoruz. Size gönderelim bir bakın’ diyor.
Tuncay Güney, “ifadesini işkence yaparak aldığınızı, evinde ve işyerinde yaptığınız aramalarda altı çuval Ergenekon yapılanmasıyla ilgili belgelerle ilgili hiçbir işlem yapmadığınızı ve eline pasaportu verip gönderdiğinizi” söylüyor?
Anlatan adama niye işkence yapılsın? Ayrıca o daha anlatmadan evinde ve işyerlerinde arama yapıyoruz. Ele geçen belgeler arasında Ergenekon, suikast isimli klasörler, kasetler var. Ve bunların hepsi tutanaklara geçiriliyor. Bu arama tutanaklarını yapan ben değilim. Bana bağlı bir ekip. Tuncay Güney’in sorgusuna istihbarat şubesinden ve benim şubemden iki emniyet amiri girdi.
Çünkü, Emniyet İstihbarat’ın takip ettiği konuyla ilgili bir sanık gelirse, İstihbarat bilgi sahibi olduğu için oradan da bir görevli sorguya girer.
BANA TEŞEKKÜR ETMELERİ GEREKİR
Tuncay Güney’in sorgu tutanağında sorguya giren istihbaratçının adı yazıyor mu?
Hayır, sadece istihbaratçı olan imza atmaz, ama İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden gelen görevlinin kim olduğunu kendileri (İstihbarat) çok iyi biliyorlar. İki başkomiser bunun sorgusunu yapıyor. Sormalarına gerek yok adam anlatmaya başlıyor. Bilmeden yazıyorlar.
Ancak, siz bu bilgi ve belgelere karşın dosyayı kapatmakla suçlanıyorsunuz...
Kim kapatmış? Bugün sizin ‘Ergenekon’ dediğiniz, benim ‘Susurluk’un askeri kanadı’ dediğim bu yapıyı çözmek için olayın üzerine ilk giden benim... Ergenekon’u çözen adamım. Bana teşekkür edeceklerine yükleniyorlar... Tabii ki bilmeden yazıyorlar, bilmeden iftira atıyorlar.
ELE GEÇİRİLEN HER ŞEY TUTANAĞA YAZILDI
Tuncay Güney’in evinden ve işyerinden altı çuval belge alındı mı?
Tutanakta evinde ne ele geçirilmişse tamamı yazılı. Bunun altı çuval belge dediği şeyin yüzde 80’i açık kaynaklardan oluşan bir arşiv. Bir gazetecinin arşivi gibi düşünün. Asıl arşiv Ümit Oğuztan’ın evinden çıkıyor. ‘Ergenekon’ ve ‘suikastlar’ diye iki dosya. Peki, bunların iddiası ne? Veli Küçük önderliğinde Susurluk’un bir askeri kanadı var. Bunlar adam öldürmekten uyuşturucu kaçakçılığına kadar büyük bir şebeke...
n Ergenekon sizin elinizde patlamış işte, sorun ne?
Sorun şu; Tuncay Güney, “Uğur Mumcu cinayeti” diyor mesela... “Kim öldürmüş?” diye sorulduğunda, “Bilmiyorum ama Veli Küçük biliyor” diyor. Mesela, diyor ki, ‘Kırıkkale silah fabrikasını Veli Küçük havaya uçurdu...’ Nasıl uçurdu? “Bilmiyorum, duydum...” Böyle ifadeler...
SAVCI ENGİN’E BİLDİRDİK
Siz polissiniz, iddiaları değerlendirilebilirdiniz?
Biz de öyle yaptık. İfadesini videokasete aldık. Yüzlerce sayfa belge, bilgi, bilgisayar çıktıları var. Sonra dönemin DGM Başsavcısı Aykut Cengiz Engin (Bugünkü İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı) ile görüştüm, Güney’in iddialarını söyledim ve “Ne yapalım?” diye sordum.
Savcı dedi ki: “Kasetin çözümünü yapın, bana gönderin inceleyeyim, gerekirse çalışma izni veririm.” Biz çözümü yaptık, kaseti DGM’ye gönderdik. Tuncay Güney ve arkadaşlarını da oto işinden adliyeye sevk ettik. Fatih Adliyesi tutukladı.
Fakat ertesi gün kefaletle bırakılmış. Tuncay’ın verdiği bilgiler, üzerinde çalışmaya muhtaç bilgilerdi. Önce izin almamız gerekiyordu. Savcılığa, ’Tuncay Güney’in iddiaları doğrultusunda uyuşturucu kaçakçılığından adam öldürmeye kadar birçok suça karıştığı ve örgütün liderliğini yaptığı iddia edilen Veli Küçük hakkında soruşturma izni istiyorum’ dedim. Tarih 15 Mart 2001.
16 MART 2001’DE SAVCI GÖREVLENDİRİLDİ
Başsavcılıktan Veli Küçük’ün soruşturulması ile ilgili izin çıktı mı?
Evet. DGM Başsavcısı Aykut Cengiz, “Bu iddiaların soyut olduğunu, bazı kurumları yıpratma amacı taşımakta olduğu anlaşılmaktadır, ama bunlara rağmen izin verdim’ dedi.
Yani, Başsavcı, ‘Bu iddiaların büyük bir bölümünün soyut, mücerret ve duyumlara dayalı olmasına rağmen proje çalışmasına izni veriyorum’ dedi.
16 Mart 2001 tarihinde soruşturmayı yapmakla yetkili makam savcılık olduğu için bir savcı görevlendirildi. Şimdi Zekeriya Öz nasıl görevlendirildiyse, o zaman da bir savcı görevlendirildi. Biz de bu bilgileri delillendirmek için izin istemiş miyiz? İstemişiz.
Savcı soruşturma açsa haberimiz olurdu. Kimdi o savcı?
Muzaffer Yalçın, O görevlendirildi. Onun başkanlığında bir proje çalışma izni verildi.
İSTİHBARATA HAVALE ETTİM
Ama bu yazı size geldi? Siz Organize Şube olarak ne yaptınız?
Ben Veli Küçük’ün soruşturulmasıyla ilgili bu izin yazısını doğruca Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne gönderdim. Bu adamları 2000’den beri takip ettiğini söyleyen yer neresi? İstihbarat Şube Müdürlüğü. Bu adamları bize getiren kim? İstanbul İstihbarat Şubesi. Niye ikna olmuyorsunuz ki, ben işimi yaptım doğru olanı yaptım.
BENİM ÇÖZMEM MÜMKÜN DEĞİLDİ
Anlamadığım şu; İstihbarat Şubesi Tuncay Güney’i size göndermiş, siz izin aldıktan sonra, niye bu dosyayı istihbarata geri gönderiyorsunuz tekrar. Bunun mantığı ne?
Çünkü, Tuncay Güney bize gönderildiğinde Samanyolu televizyonunda kameramandı. Ben bunun hangi gruba mensup olduğunu az çok tahmin ederim yani. Durup dururken Samanyolu televizyonuna adam almazlar. Peki, Güney’i bana getiren İstihbarat görevlilerinin ne olduğunu biliyor muyum? Biliyorum. O zaman ‘Buyurun siz bakın bu işe’ dedim. Ayrıca, o tarihte 110 kişiyle bütün mafyaya bakıyorum. Susurluk benzeri bir yapılanmayı bu kadar adamla benim şubemin çözmesi mümkün değil.
Tutuyorum ben doğru olanı yapıyorum. Diyorum ki, siz bu adamlarının geçmişini biliyorsunuz, buyurun çalışma iznini de aldım. Bundan sonrasını görevlendirilen savcıya ve İstihbarat Şubesi’ne soracaksınız.
Ben Susurluk’un askeri kanadı yok dedim mi? Asla demiyorum... Veli Küçük ile çalışma izni almışım. Savcı görevlendirilmiş, istihbarat bilgilendirilmiş artık bu saatten sonra benim bu soruşturmayı kapatmam mümkün mü?
İSTİHBARAT DOSYAYI KAPATTI
Ama kapanmış işte. Acaba siyasi bir baskı mı oldu?
Bir sene sonra istihbaratın yazdığı yazı üzerine kapatıldı. İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Daire Başkanlığı’nın teknik takip birimlerinde kim görev yapmışsa onlara soracaksınız. Yani, ben bu soruşturmayı kapatacak olsam belgeleri alırım savcılığa hiç bildirmem, derim ki kapattım... Bu arada dikkatinizi çekerim; Benim Veli Küçük’ün ve adamlarının soruşturulması için aldığım bu çok gizli izin yetkisiyle ilgili yazı Veli Küçük’ün evinde bulunuyor. Küçük ile ilgili izin kâğıdı ona nasıl gitmiş bunu da araştırmak lazım...
TÜM BELGELER MAHKEME EMENATİNDE
Bu arada savcı ne yapıyor? Soruşturma açmadı mı?
Savcı soruşturmayı açmadı. Hazırlık soruşturması açılmamış, hazırlık numarası verilmemişse ele geçirilenleri adli emanete siz götürüp teslim edemezsiniz. Bu çocukların sahtecilikten yargılandığı mahkeme sorar diye tutanaklarla beraber bizim depoda tutuldu.
Zaten, 2003 yılında 1. Ağır Ceza, Organize Şube’ye ‘ele geçen belgeler nerede?’ diye soruyor. İşte o belgeler, bu Ergenekon belgesi. Ümit Oğuztan’a ait olanlar avukatına teslim ediliyor. Tuncay Güney’inkini de bizim mahkemenin adli emanetine. Ben gittikten sonra oluyor bunlar, Organize de götürüyor, teslim ediyor. Bugün Ergenekon dediğiniz iddianamede yer alan iddialar İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin emanetinde duruyordu, İsteyen gidip bakabilir.
(Milliyet)
-
fevzi demirci 16 yıl önce Şikayet Etnasıl çözdün?. belgeleri fatihte bir depoda saklayarak mı? kedi gibi kuma gömerek mi? biz buna `çözmek` değil `gizlemek` diyoruz. öyle bir zihniyetle karşı karşıyayız ki kelimeler artık tam zıddı anlamıyla kullanılıyor. tıpkı ergenekon avukatının `uzlaşma` kelimesindeki anlam gibi.Beğen