Askere orjinal belge teslim edilmeli mi?
Genelkurmay'ın sivil toplumun fişlendiği andıcı kabul etmesi ve sivil yargıdan orijinal belgeyi istemesi yeni bir tartışma başlattı. Dursun Çiçek'in evinin aranmadığı, sadece yenilip içildiği itirafları ise endişeleri daha da artırdı.
ABONE OLERDAL ŞEN, DİLEK HAYIRLI, MUSTAFA TURAN, MUZAFFER SALCIOĞLU, BÜŞRA ERDAL'ın haberi
Genelkurmay'ın sivil toplumun fişlendiği andıcı kabul etmesi ve sivil yargıdan orijinal belgeyi istemesine yönelik tartışma sürüyor. Askerî Hakim Yüzbaşı İ.Volkan Şahin'in belgede imzası bulunan Dursun Çiçek'in evinin aranmadığı, sadece yenilip içildiğine yönelik itirafları endişeleri artırdı.
Hukukçular, orijinal belgenin askerî mahkemeye gönderilmemesinin öneminin internete düşen bu ses kaydıyla bir kez daha ortaya çıktığı görüşünde. Askerî yargının böyle bir yetkisinin olmadığına işaret eden hukukçular belgenin gönderilmesinin suç olacağını vurguluyor. 'Aslı gibidir' yazılı nüshanın yeterli olacağının da altı çiziliyor.
Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, önceki gün Basın Bilgilendirme Toplantısı'nda 'ıslak imzalı' Eylem Planı'nı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan üç kez istediklerini açıkladı. İlkinde belgenin fotokopisinin geldiğini diğerlerinde ise herhangi bir cevap alamadıklarını söyledi. Hukukçulara göre bu talep hukukun genel ilkeleriyle uyuşmuyor. Kirli planla ilgili soruşturmayı yürüten İstanbul Başsavcılığı, arama, el koyma ve teknik takiple elde ettiği maddi evrakları suç delili olarak saklamak zorunda. Soruşturmanın gizliliğini sağlamakla da yükümlü. Ergenekon soruşturması sürerken, Danıştay'a saldırı davasına bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talebi bu çerçevede reddedildi. Söz konusu evraklar soruşturmanın gizliliğine aykırı olacağı gerekçesiyle gönderilmedi. Hukukçular, yargı makamlarının, 'aslı gibidir diye tasdik etmesinin' yeterli olduğunu belirtirken, orijinal belgeye yönelik ısrarın sebebini çözemiyor. Bu arada bir başka önemli hususa dikkat çekiliyor. Genelkurmay Askeri Savcılığı, belgenin kim tarafından sızdırıldığına odaklanmış durumda. Sivil savcılığın belgenin aslını göndermesi halinde parmak izi incelemesiyle ileride gizli tanık olabilecek subayın deşifre olması ihtimali var. Bu gelişme, soruşturmanın etkisiz kılınmasına yol açabilir.
Sivil yargının, bir subayın ihbar mektubu, 3 yeni belge ve ıslak imzalı İrtica ile Mücadele Eylem Planı'na ilişkin soruşturmada tüm hukuki süreçlere riayet ettiği belirtiliyor. Buna karşın mektupta yer alan iddialar çerçevesinde 5 erin gönderilmesi talebine olumlu cevap verilmedi. Karargahta belgelerin imha edildiği iddia edilen günlere ait görüntüler ile (12-13 Haziran ve sonrasında yaşananlara ilişkin görüntüler) 35 kez silinen bilgisayarlarla ilgili talepler de karşılanmadı.
Doktor, kendisini muayene edemez
Gültekin Avcı (Eski cumhuriyet savcısı): Savcılar, Genelkurmay Askerî Savcılığı'na görev ve yetkisini kaptırmamalı. Eylem Planı'nın hazırlandığı iddia edilen bilgisayarların hard disklerini askerî savcılıktan istemekle yetinmemeli, bizzat gidip almalılar. Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre görev ve yetki zaten sivil savcıların. Askerî savcılığın bu belgeyi masaya yatırabileceği bir mevzuat yok. Genelkurmay Askerî Savcılığı'nın tarafsız hareket edemeyeceği ortada. Askerî hiyerarşiye tabi, omzunda bir veya iki yıldız takan hakim veya savcı, rütbece üstün bir komutanı yargılarken adaletli davranamaz. Bir doktorun kendi bedenini muayene edebilmesi mümkün değil.
Askerin söylediklerinin tersi çıkıyor
Kamil Uğur Yaralı (Hukukçular Derneği başkanı): Genelkurmay'dan yapılan açıklamaların hep tersinin çıkması, askerin güvenilirliğini zedeliyor. Bir tarafta ülkenin iç ve dış güvenliğini sağlamakla yükümlü TSK, diğer tarafta sistemi korumaya çalışan Ergenekon savcıları var. Bakıyorsunuz darbe planlarının ordu içerisinden çıktığı anlaşılıyor. TSK bu konuda kamuoyuna yeterince bilgi vermiyor. Eylem Planı ortaya çıktıktan sonra Genelkurmay Karargahı'nda bir imha çalışması olduğu iddia ediliyor. Bu konuda kamuoyuna açıklama yapılmadı. Genelkurmay daha şeffaf olmalı. İkircikli bir tavır gözlemliyoruz. Genelkurmay'ın, söyledikleri ile yaptıkları çelişiyor.
Ya belge yolda kaybolursa!..
Prof. Dr. Bahri Öztürk (Ceza hukukçusu): Askerî savcılık sivil savcılıktan belge isteyemez. Bu, hukuken mümkün değil. Bilgilendirme amacıyla belgenin fotokopisini göndermesi yeterli. Diyelim ki belgenin orijinalini gönderdi ve yolda kayboldu, o zaman sivil savcılık ne yapacak? Belgenin kaybolması durumunda gönderen sorumludur. Böyle bir riski hiçbir kurum alamaz. Sivil savcı askerî savcıya nasıl güveniyorsa, askerî savcının da güvenmesi gerekir. Genelkurmay sivil savcının istediği bazı belgeleri göndermedi. Sivil savcılık 250. maddeye göre soruşturma yapmak üzere görevlendirildi. Belge istediğinde gönderilmesi gerekiyor. Genelkurmay, kanuna aykırı davranıyor.
Belgenin aslı, sivil savcılarca korunmalı
Ahmet İyimaya (TBMM Adalet Komisyonu başkanı): Görünen bir yetki tartışması değil, kurumsal güvensizliktir. Bu gibi durumda belgenin orijinalinin korunması gerekir. Koruma göndermeme yönünde bir savcı takdiridir. Yani sivil savcı isterse göndermeyebilir. Genelkurmay tarafından yapılan internet sitelerinin andıçlanması olayı ise hukuk devletinin taşıyamayacağı bir skandaldır. Ordunun demokrasi çoğulculuğuna karşı bir harekette görünüyor olması zihinleri durduracak bir geriliktir. Ordumuzun misyonu yurt savunmasıdır. Kendi doğal zemininden kaçmaya yol açacak hukuksa yanlıştır, misyonsa da yanlıştır, ideoloji ise de yanlıştır.
Adlî müşavirin açıklama yapması garip
Faik Tarımcıoğlu (Emekli askerî hakim): Nihai merci sivil savcılıktır, burada şüphe yoktur. Anlaşılıyor ki bu olay kurumlar arasında bir pinpon topu gibi gidip gelecektir. Burada garip olan, adli müşavirin açıklama yapmasıdır. İş savcılığa intikal ettikten sonra adli müşavirin görevi biter. Kurumlar arasında dayanışma şarttır. Sivil savcılığın istediği erlerin savcılığa gönderilmemesi, komutanlığın sivil yargıyı muhatap almayışından kaynaklanıyor.
İhbar mektubuna bakmaları yeterli
Ümit Kardaş (Emekli askerî hakim albay): Belgenin aslının Genelkurmay soruşturmasında çok gerekli olduğu kanaatinde değilim. Adli Tıp Kurumu'nun raporu da askerî savcılığa gönderilmiş zaten. Fotokopi de gönderilmiş. Askerî savcılığın soruşturması için bunlar zaten yeterli. Neyi soruşturacaklar? Eğer bu belgeyi sızdıranları bulacağız diye istiyorlarsa, bir suçu ihbar etmek zaten suç değildir. Soruşturma yapacaklarsa ihbar mektuplarını dikkate alsınlar, illaki belgenin aslı gerekmiyor.
Genelkurmay çelişki içinde
Beyazıt Boran (Emekli hakim): Genelkurmay, bilgisayarları, kamera görüntülerini göndermedi. Bu durumda Genelkurmay Adli Müşavirliği kendi içinde çelişkiye düşüyor. İstanbul ne istediyse demek ki göndermemiş. Özel yetkili savcılık da ıslak belgeyi göndermediğine göre bir güvensizlik söz konusu.
TSK'nın tavrı güveni zedeliyor
Sacit Kayasu (Eski cumhuriyet savcısı): Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı çifte standarttır. Askerin söylediğiyle yaptığı birbirini tutmuyor. Bu da güveni zedeliyor. Genelkurmay daha şeffaf olmalı. Sivil yargının sağlıklı bir şekilde yürümesi için gerekli belge ve bilgileri Ergenekon savcılarıyla paylaşmalı.
Adlî Tıp onaylı belgeye itibar etmek zorundalar
Mete Göktürk (Eski DGM savcısı): Askeri yargı ile sivil yargı elbette ki her konuda bilgiyi paylaşabilir. Ama bu ıslak imzalı belgenin gönderilmesi, herhangi bir şekilde zarar görmesi, zayi olması, olayın tek kanıtının ortadan kaybolması sonucunu doğurur. Askeri savcılığın yapacağı iş, sivil savcılığın yaptığı araştırmanın sonucunu almaktır. Askeri savcılar, askeri disiplin yönünden bir araştırma yapıyorlar. Belgenin aslını illa kendilerinin araştırması şart değil ki. Bilirkişi incelemesine itibar etmek durumundalar. Sanki böyle bir şey yokmuş da mutlaka kendileri yaptırmak istiyormuş gibi bir yaklaşım yanlıştır. Onların görevi, bu belgenin orijinal olup olmadığından çok, yapılan işin askeri yasalar yönünden ne gibi suç oluşturduğunu araştırmaktır. Belgenin sivil savcılıkta kalması çok doğru. Savcılık fotokopisini göndermiş, belgenin aslını göndermek gibi bir zorunlulukları yok. Islak imzalı belge adli emanette bir kasada kilitlidir. Adli Tıp, nihai karar merciidir. Askeri savcılığın yapması gereken şey, Adli Tıp'tan gelen rapora göre işlem yapmaktır.
Askerî savcılık iyi sınav vermiyor
Hüsnü Tuna (Hukukçular Derneği Başkanı): Anayasal düzeni değiştirmeyi amaçlayan suçlar, sivil mahkemelerde görülmesi gereken suç niteliğindedir. Ortaya çıkan kirli belge dediğimiz bu belge, demokratik sisteme hile kuran ve onu ortadan kaldırmayı amaçlayan bir girişimdir. Anayasal düzene karşı yapılmış bir suç tipidir. Dolayısıyla diğer savcıların bakması zaruridir elzemdir ve yetkilerindedir. Askeri savcıları suçlaması bence yetkileri dışındadır. Askeri savcı kötü bir sınav verdi. Askeri savcılık belgenin ilk ortaya çıktığı gün, bir savcılık makamı gibi davranmadı. Adeta delilleri ortadan kaldırmayı amaçlayan bir davranış sergiledi. Dolayısıyla güven sarsıldı. Askeri savcılık, önce bu güveni nasıl tazeleyeceğini planlamalı. Sivil savcılığın suçlamasının hukuki bir niteliğinin olmayacağını düşünüyorum. Belgenin de askeri savcılığa gönderilmesi gerekmiyor. Sivil mahkeme belgenin aslını vermemeli. Sivil savcılık, kendi yetkisinde olan bir davanın ancak sonuçlarını, raporlarını bildirebilir. ZAMAN
Askerî savcılığa güven zayıfladı
Askeri savcılığın soruşturmalarından sonuç çıkmıyor. Şemdinli, darbe günlükleri ve 'Kaos Planı'nda bunun örnekleri yaşandı. Önceki gün bazı internet sitelerine düşen ses kaydı, 'Kaos Planı' tartışmalarına yeni bir boyut getirdi. İddiaya göre ses, Albay Çiçek'in evinde arama yapan Deniz Hakim İ.Volkan Şahin'e ait. Ses kaydında Şahin, nasıl 'arama yapmadığını' şöyle anlatıyor: "Aramayı saat 11.00'de başlattım. Saat 17.20'de bitirdim.
Bizim memur diyor ki: 'Efendim bu kadar uzun sürmeyecekti.' Ya yedik içtik işte. Açıklama yaparken 6 buçuk saat aradık, onun adamını." Yüzbaşı Şahin, dün internet sitelerine gönderdiği açıklamada, bu kaydı yalanladı. Şahsına atfedilen beyanların tamamen kurgu ve gerçek dışı olduğunu ileri sürdü.
Orijinal belgeler 15 gündür gündemde
24 Ekim 2009: Genelkurmay'ın 'kâğıt parçası' olarak nitelediği belgenin Dursun Çiçek imzalı orijinali bulundu. Eylem Planı'nın hazırlanmasında bulunan bir subayın belgeyi cumhuriyet savcılarına bir ihbar mektubuyla gönderdiği basına yansıdı. Adli Tıp Kurumu'nun ıslak imzayı onayladığı belirlendi.
26 Ekim: Kirli belgenin orijinalini savcılara gönderen subay, ihbar mektubunda Eylem Planı'nın hazırlandığı karargahtaki bilgisayarların özel bir programla 35 defa silindiğini açıkladı. 40 çuval belgenin de imha edildiğini ileri sürdü.
27 Ekim: Sivil savcılığa ifade veren bir er, imha operasyonunu doğruladı.
28 Ekim: Askerî savcılık, konuyla ilgili soruşturma açtığını duyurdu. Sivil toplum kuruluşları, sivil yargının yetki alanına müdahale edilmemesini istedi.
29 Ekim: Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Başbuğ ile 1 saat 15 dakika süren bir görüşme yaptı. Yazılı açıklamada, sivil ve askerî yargının soruşturmayı kendi yetki alanlarında sürdürecekleri belirtildi.
30 Ekim: Somut adım atılmayınca sivil toplum kuruluşları demokrasi için sokağa çıkacaklarını duyurdu.
31 Ekim: Eylem Planı'nın hazırlandığı karargahta imha görevini yerine getiren 8 askeri personel Beşiktaş Adliyesi'nde sorgulandı. Birçok sivil toplum kuruluşu, suç duyurusunda bulundu.
2 Kasım: Hakkında ihtarlı davet çıkarıldığı iddia edilen Dursun Çiçek'in savcılığa geleceği öne sürüldü.
4 Kasım: Başbakan Erdoğan, iddiaların peşini bırakmadıklarını belirterek, ordu içindeki cuntacıların yargıya teslim edilmesini istedi. Genelkurmay'a 'tutuculuğu bırak' çağrısında bulundu.
4 Kasım: Meçhul subayın ikinci mektubu gündeme bomba gibi düştü. Cuntacıların 9 maddelik dezenformasyon planını deşifre etti. Basına e-mail yoluyla iletilen mektupta cuntacıların isimleri tek tek yer aldı. İnternet sitelerinin fişlendiği andıç ise kamuoyunun sert tepkisine yol açtı.
6 Kasım: Albay Çiçek, arkadaşları vasıtasıyla gönderdiği e-mail ile cuntacı olmadığını iddia etti. Planın askeri yazım tekniklerine uymadığını ileri sürdü.
7 Kasım: Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, bilgilendirme toplantısında, savcılığın Çiçek'e tebligat göndermediğini söyledi. İnternet andıcını doğrularken, 3 defa istemelerine rağmen belgenin orijinalinin gönderilmediğini belirtti.
-
ismail 15 yıl önce Şikayet Et..... askerin güvenirligi zedelenirmiş..yahu daha ne kaldı güven müüven hic bir sey kalmadı ne zedelenmesi...emekli bi ogretmen cıkmıs yorum yapıyor emekli olmussun hocam sizin devriniz bitti..oyle 367 ...kapatmalara gelince devletin savcıları bir numara ama işinize gelmeyen seylerde sov yapıyorlar...yemezler artık..bu işi artık kagıt parcası demenizde kurtaramaz...gercekler zaten herkes biliyordu sadece bir kanıt gerekirdi oda cıktıBeğen
-
Ahmet Kır 15 yıl önce Şikayet EtBEN SANA GÜVENMİYORUM ama SEN BANA GÜVEN???. Böyle bir davranışsuçluluk tescilidir. En hafif deyimi ile suçluyu koruma ya da kurtarma teşebbüsüolmakla, suça iştirak anlamına gelir. Hukuk böyle der. Görevli savcılığın icraatlarına değil de ALENİ TARAF İNTİBAI VEREN ASKERİ SAVCILIĞIN icrasına güvenilmesi isteniyor. Sonra da bize dönüp; "ASKERÎ KURUMLARI YIPRATIYORSUNUZ" diyorlar. Kim yıpratıyor senin itibarını sayın ASKERÎ SAVCIM? Bir anket düzenlense, kaç kişi Askerî Savcının samimiyetine inanır, güven duyar? Çocuklar bile yemezler...Beğen
-
burak kesin 15 yıl önce Şikayet Etvarsa edilsin. varsa edisinBeğen
-
ABDULLAH GEZER 15 yıl önce Şikayet EtBELGEMİ. bir belge deil yüzlercede olsa genede inkar edecekleri kesin..herşey bizim halkımızdan kaynaklanıyor..başka bir ülkede olsa herkez yürüyüş yapar baskı yapar işi mahkemelere bırakmadan halk nezdinde rencide ederdi .biz bu dümenlerin hepsine layıgız ne diyeyim.ırakta abd askerine karşı çıkmayan halka kızıyoruz abd askeri masum halkı öldürüyor tecavüz ediyor digerleride seyirci kalıyor.bizdekide farklıbirşey deil halkımız rencide ediliyor onların seçme hakları zedeleniyor karşı çıkmıyoruz ırak halkından bi farBeğen
-
Yusuf Yıldırım 15 yıl önce Şikayet Etakıllı düşünene kadar deli köprüyü geçermiş..!!. Verin ben götüreyim..!! kesinlikle yolda zayi etmem.. Bu kadar traji komik bir durumda müsade edinde bizde maytap geçelim..!! Böyle bir şey ne duyulmuş ne de işitilmiş..! Gerçi bütün bunlar gündemi meşgul etmek gibi geliyor bana .neden mi, sivil otarite eğer böyle bir belgenin varlığını kabul ediyorsa ve deliller elindeyse yukarıdan aşağıya atarsın neşteri olayı bitirsin hemde öyle bir bitirsinki bir daha bu işlere yeltenmeye kalkanlara örnek teşkil eder...Beğen