Baydemir'in meşesi,Cübbelinin minaresi

Hakan GÖKSEL'in haberi

Toplumda, son dönemde kamuoyu önünde sergilenen seviyesiz üsluplar, siyaset arenasından, camilere kadar kendini gösteriyor. Osman Baydemir, Diyarbakır'da hükümete  "meşe dalı" ile hakaret ederken, Cübbeli Ahmet Hoca cami minberinden, "İsviçre minare yasağı" için böyle küfrediyordu

Hakaretlerin, küfürlerin TBMM’den, cami kürsüsüne ve siyaset meydanına kol gezdiği Türkiye’de, topluma örnek teşkil etmesi gereken rol modelleri, düşük seviye ve üsluplarından dolayı pes dedirtti.  

Rahatsızlıklarını lisanımünasip yerine, 7’den 70’e tüm toplumun takip ettiği kitle iletişim araçları önünde küfürlü biçimde sarf eden, temsilciler başta ebeveynler olmak üzere tüm toplumun tepkisini çekti.

Seviyesi düşük üslupları değerlendiren toplum bilimciler; “rol modeli olan toplumsal önderlerin üsluplarındaki seviyesizlik toplumun alt katmanlarında çatışmaların, kamplaşmaların ve kinin de zeminini hazırlıyor” uyarısında bulunuyor…

Türkiye’nin son günlerde biri siyasi arenada KCK operasyonları sonrası diğeri İsviçre'nin minare yasağından sonra olmak üzere yaşamış olduğu iki örnek; olayın ne kadar vahim boyutlara geldiğini gözler önüne serdi.

MEŞE AĞACININ DALI NERENİZE…

Birinci örnek Osman Baydemir’in KCK operasyonları sonrasında Diyarbakır'da yaptığı açıklamadaki üsluptu. Osman Baydemir konuşmasında “Buradan Sayın Başbakana,  hükümetin ve kabinenin tüm üyelerine sormak istiyorum ve bütün halkımın affına sığınıyorum. Ve sormak istiyorum ‘Meşe ağacının hangi dalı nerenize battı ey “hökümet?” demişti.

Baydemir konuşmasının devamında  “Ey devlet kafası ne yapmaya çalışıyorsun? Aldığın bu kararla insanları sokağa mı dökmek istiyorsun? Yarın adliyenin kapısına gideceğiz. Ya bizi de alacaksınız, ya da onları da bırakacaksınız. Devleti ve hükümeti yönetenlere sesleniyorum, bizi şahin ve güvercin olarak ayırmayın, hass.. diyorum, hass.."

Baydemir’in sözleri toplumda büyük infial uyandırdı. Hem tahrik hem hakaret dolu sözler, çeşitli siyasi çevrelerce tepkiyle karşılanırken; bazı siyasi çevrelerce de destek buldu. Tüm bu yaşananlara Milletin Meclisi’ndeki yaklaşım bu kadar da olmaz dedirtti. Siyasi çekişmeler hakareti meşrulaştırıyordu. Söz konusu siyasi tavır kamuoyunun gündemini günlerce meşgul etti ve eleştirilerin de hedefi oldu.

MİNARE NERENE...

İkinci bir örnek de bu kez dini bir cemaatin sohbeti sırasında yaşandı. Cübbeli Ahmet Hoca lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü, İsviçre'de uygulanan minare yasağına duyduğu tepkiyi Baydemir’e benzer üslupla dillendirdi.

 Baydemir’in sözleri sarf ettiği ortam siyaset arenasıydı. Cübbeli Ahmet Hoca ise benzer sözleri bu kez minberden söyledi. Cübbeli Ahmet Hoca sohbetinde şunları söyledi:

“Sizinle mi bugüne kadar bu din geldi. Bana mı ihtiyacı var Allah’ın… Beni de helak etse, seni de helak etse Allah bu dini yine hakim kılacak. Hz Mehdi’yi de çıkaracak, Roma’yı da fethettirecek, bütün Avrupa’ya da mescitleri yapacak. Şimdi bakıyorum İsviçre 4 tane minare için referandum yapmış, bunlar ne Allah’ın salak adamları ya! Ya dört minare için bu masrafa değmez ya referandum kaç para ya? Akılsız mısınız nesiniz ya!

Minare nerene girdi be mübarek adam onu da ok gibi yapmış, bir yerimize batar diyor ya! Çıkma üstüne ne gidiyorsun, üstüne mi gireceksin? Alttan yürüyorsun ne’ne batacak o? Haberleri dinliyorum yanımdaki bir ‘vah vah’ üzülüyor. Ne üzülüyorsun ya dedim… Her yer Hz Mehdi tarafından fethedildiğinde, 7 sene kalacak Avrupa’da Hz Mehdi. Her yer minare olacak. 4 minareyle ne olur ya!...”

İki örnek için ortak olan tek taraf vardı. Her ikisinde de toplumun kahir ekseriyetini etkileme gücüne sahip siyasi ve din adamı aynı üslubu aynı seviyeyle sergiliyordu. Küfürü her türlü mekanda meşruymuş gibi kullanılıyor ve bundan rahatsızlık duyulmuyordu. İşte 2 örnekle toplumdaki 'küfür gerçeği'nin boyutu.