Bir 'Topal Mustafa' hikayesi

O kendini polisin elindeki oğlunu almak için 'devlete baskın' yapacak kadar güçlü görüyordu. Van’da neler olup bittiği sorusunun sağlıklı cevabı, Van Başkaleli Mustafa Bayram’ın hayat hikayesinde yatıyor.

ABONE OL
GİRİŞ 18.08.2004 14:41 GÜNCELLEME 18.08.2004 14:41 GÜNCEL
Bir 'Topal Mustafa' hikayesi
Bir 'Topal Mustafa' hikayesi

Son zamanlarda İstanbul’daki büyük uyuşturucu operasyonlarının çoğunda “Cumhur Yakut” ismi öne çıkıyor. Cumhur Yakut, polis merkezine baskın yaparak oğlunu kaçıran Van eski Milletvekili Mustafa Bayram’ın damadı.



Van’da neler olup bittiği sorusunun sağlıklı cevabı, Van’ın Başkale ilçesinden olan Mustafa Bayram’ın hayat hikayesinde yatıyor.



24 Mart 2001 akşamı İstanbul Üsküdar’da bir sitedeki apartman dairesinde çok ilginç bir buluşma gerçekleşti. Van Milletvekili Mustafa Bayram, kendisini demir tüccarı olarak tanıtan bir kişiye Pablo Picasso’nun “Palyaço” ve “Çıplak Kadın” tablolarını 10 milyon dolara satmak üzere İstanbul’daydı. O akşam buluşmaya Mustafa Bayram, yeğeni İhsan Demir, şoförü ve koruması ile birlikte geldi. Yeğen İhsan Demir ile yapılan pazarlık sonucunda iki tablo için üç milyon dolara el sıkışıldı ve aşağı inildi. “Demir tüccarı” görünümündeki kişiler İstanbul mali polisiydi. Aşağı inilir inilmez polis kimliklerini gösterip, “Eller yukarı” dediklerinde Mustafa Bayram’da en ufak bir telaş gözlemlenmedi. “Siz polisseniz, ben de devletin milletvekiliyim. Dokunulmazlığım var. Bana hiç bir şey yapamazsınız” dedi. Gerçekten de İstanbul polisi Milletvekili Bayram’a hiç bir şey yapamadı.



Mustafa Bayram öylesine bir isimdi ki, Tilki Selim lakaplı Selim Işık, Rauf Aytek, Hurşit Han gibi pek çok ünlü uyuşturucu kaçakçısının peşine düşüp onlardan milyonlarca mark haraç aldığı öne sürülen Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın, o dönemde haraç alamadığı tek kişi Mustafa Bayram’dı. Yeşil, telefonda, “Bize 500 bin mark göndermezsen sonun Savaş Buldan, Behçet Cantürk gibi olur” deyince Bayram, “Diğer insanlar size inandılar, güvendiler, mezbahaya götürdünüz. Ben kurbanlık koyun gibi mezbahaya gitmem. Hazırlıklıyım, görüştüğümüz yerde vuruşuruz” cevabını vermişti.



Alıcı görünümündeki Malatya polisine eroin satmak isterken 2 Temmuz günü yakalanan oğlu Hamit Bayram’ı, adamları ile birlikte polis merkezine baskın yaparak kaçıran Mustafa Bayram, geçtiğimiz günlerde tutuklanıp cezaevine gönderildikten sonra 30 milyar lira kefaletle serbest bırakıldı. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi’nin olayın üzerine gitmesiyle “Van skandalı” yeniden alevlendi. Mustafa Bayram hakkında, “devlete karşı silahlı kalkışma” suçundan gıyabi tutuklama kararı çıkartılırken, Bayram’ın 17 oğlundan biri olan Edremit Belediye Başkanı Hecer Bayram da makamında tutuklanarak cezaevine gönderildi. Hecer Bayram, Hamit Bayram’ın polisin elinden kaçırıldığı baskına katılan isimlerden biriydi.



Bütün bu olaylar olup biterken Van Valisi Hikmet Tan’a birincisi Hamit Bayram’ın kaçırılmasından beş gün sonra olmak üzere iki defa bombalı saldırı yapılması da Van skandalına yeni bir boyut kattı. Doğal olarak günlerdir “Van’da neler oluyor?” sorusuna cevap aranıyor. Van’da neler olup bittiği sorusunun sağlıklı cevabı, Yüksekova ile birlikte İran sınırındaki uyuşturucu trafiğinin ikinci önemli geçiş noktası olan Van’ın Başkale ilçesinde ve Başkaleli olan Mustafa Bayram’ın hayat hikayesinde yatıyor.



Hazırladığı meşhur Susurluk raporunda “uyuşturucu kaçakçılığı”na ayrı bir bölüm ayıran dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, “Ülkemizde faaliyet gösteren uyuşturucu organizasyonlarının büyük çoğunluğu Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesi kökenlidir” dedikten sonra, bu trafikteki bazı büyük aileleri şöyle sıralamıştı: “Baybaşin ailesi, Mustafa Bayram ve ailesi, Ay ailesi, Kasar ailesi, Stoçi ailesi.” Savaş’ın örnek olarak sıraladığı bu ailelere ve Urfi Çetinkaya, Selim Işık, Cantürkler, Halil Havar, Çapanlar, Yıldırımlar, Soytaşlar gibi ailelere bakıldığında gerçekten de çoğunlukla Van, Hakkari, Malatya, Diyarbakır, Gaziantep, Tunceli ve Kilis kökenli olduklarını görüyoruz.



İran ile sınır noktaları olması sebebiyle Afganistan’dan gelen uyuşturucunun Türkiye’ye giriş noktası olan Yüksekova ve Başkale’de ise iki aile ön plana çıkıyor. Bunlardan birincisi Başkale’deki Etruşi aşiretinden olan “Topal Mustafa” lakaplı Mustafa Bayram, diğeri Hakkari’deki Cindi aşiretinden olan Tilki Selim lakaplı Selim Işık. Ayakları aksak olmayan Mustafa Bayram’a “Topal” lakabı verilmesi kendine özgü yürüyüş şeklinden kaynaklanırken, Selim Işık’a “Tilki” lakabı, uyuşturucu aleminde “çok zeki” bilinmesinden kaynaklanıyor.



Narkotik polisin kayıtlarına göre, bugün 66 yaşında olan lise mezunu Mustafa Bayram’ın ilk uyuşturucu vukuatı, 1979 yılına uzanıyor. Bir yıl sonra, Halil Havar’ın da adının karıştığı yeni bir uyuşturucu olayında tutuklanıyor. 1987’de İstanbul’da bir daha tutuklanıyor. Serbest kaldıktan sonra yeni bir olaya adı karışıyor, bu sefer firar ediyor. 1994’te Başkale’de yakalanan 63 kilo eroin olayında oğlu Levent Bayram tutuklanırken o yine firar ediyor. Bu sırada Bayram’ın imdadına 1995 milletvekili seçimleri yetişiyor. Soyadını “Bayrak” olarak gösterip ANAP’tan milletvekili adayı oluyor. Adaylıklara itiraz süresi dolduktan sonra, Resmi Gazete’de bu sefer soyadı doğru olarak yer alıyor. Böylece milletvekili seçilerek “dokunulmazlık” zırhına bürünüyor. 1999 seçimlerinde bu sefer bağımsız milletvekili olarak yeniden Meclis’e geliyor.



Mustafa Bayram’ın hayat hikayesindeki en çarpıcı olaylardan biri, tıpkı Ömer Lütfi Topal, Urfi Çetinkaya ve Mehmet Ali Yaprak gibi öteki büyük uyuşturucu patronlarına benzer şekilde bugüne kadar defalarca uyuşturucudan dolayı tutuklanmasına rağmen hiç ceza almamış olması. Her defasında olayı bir yakını üstlenerek, Bayram’ın ceza alması önlenmiş. Oysa Türk narkotik polisi ve Avrupa ülkeleri narkotik polislerine göre Mustafa Bayram, kardeşleri Necdet, Vahdet ve Hüsrev Bayram ile birlikte Türkiye uyuşturucu piyasasının en büyük isimleri arasında. Son yıllarda özellikle dikkat çekici bir gelişme daha yaşanıyor.



İstanbul narkotik polisinin yaptığı bir çok uyuşturucu operasyonunda “Cumhur Yakut” diye bir isim ön plana çıkıyor. Yakut’un isminin karıştığı uyuşturucu operasyonları “tonluk” rakamları çoktan aşmış durumda. Peki kim bu Cumhur Yakut? Bu kişi Mustafa Bayram’ın damadı Diyarbakır Liceli ve İstanbul Taksim’deki Yakut Otel’in sahibi Cumhur Yakut’tan başkası değil.



Aralık 1997’de meydana gelen ve uyuşturucu tarihine “TEM katliamı” olarak geçen olayda, Edirne’de Avar Turizm’e ait otobüste altı kişi, uyuşturucu hesaplaşması yüzünden öldürüldü. Narkotik polise göre ölüm emrini veren kişiler uyuşturucu kaçakçısı Gafur Çalışkan ve Selahattin Büyüköztekin’di. Tutuklanan Gafur Çalışkan, Mustafa Bayram’ın damadı Cumhur Yakut’un ortağıydı. Çünkü 2001 yılında İstanbul’da yakalanan 326 kilo eroinin üç sahibi, Cumhur Yakut, Gafur Çalışkan ve Naif Yavuztürk’tü. Yavuztürk, Hüseyin Baybaşin’in amcasının oğluydu ve soyadını değiştirmişti. Aynı dönemde “Timsah” adı verilen operasyonla yakalanan 316 kilo eroin olayında yargılanan sanıklar da, malın ticaretini yapan kişi olarak Cumhur Yakut’un ismini verdiler. Olayda ismi geçenlerden biri de Urfi Çetinkaya’nın ortağı Hasan Erkuş’tu. Narkotik polise göre Erkuş, bu grubun 315 kilo eroinini satmıştı.



Kendi olayları haricinde damadının da bu uyuşturucu dosyaları bulunan Bayram milletvekili iken, 1997’de Van’da adamları ile birlikte Bruki aşireti mensupları ile bir silahlı çatışmaya girdi. Adli Tıp’ın raporuna göre, iki kişinin öldüğü olayda, ölüm mermilerinden biri Bayram’ın silahından çıkmıştı. Bayram’ın yeğeni, Bruki aşiretinden eski Van Milletvekili Mirza Kurşunluoğlu’nun bir oğlunu öldürüp, birini yaralamıştı. Bu yüzden iki aşiret arasında kan davası vardı. Van Ağır Ceza Mahkemesi, Bayram için 30 yıla kadar hapis cezası istedi ve dokunulmazlığının kaldırılması için Meclis’e başvurdu. Ancak Bayram’ın dokunulmazlığı, birinci Körfez Savaşı sırasında Kuveyt Kraliyet Sarayı’ndan çalınarak Türkiye’ye sokulmuş olan Picasso tabloları olayı sayesinde 27 Mart 2001 günü kaldırılabildi. O gün Meclis’te konuşan Bayram, “Her ressamın tablosu alınır, satılır. Milletvekili seçildiğim bölgede çok sayıda Mustafa Bayram ismini taşıyan kişi var. Bunların işlediği suçlar da benim üzerime yıkılıyor. Bıktım artık. Ben sanık değil, mağdurum. Eroin olayıyla ilgili tek bir kanıt bulunursa intihar edeceğim. Altı yıldır yok eroinmiş, yok uyuşturucuymuş, yok Picasso’ymuş. Gideyim yargıya kurtulayım” demeyi de ihmal etmedi. Bayram, “intihar ederim” sözleriyle resmiyette kendine göre haklı. Çünkü, isminin geçtiği her olayda suçu başkası üstlenmiş, bazı ağır dosyaları ise adliyelerde kaybedilmiş veya çalınmış.



Bu yüzden 2 Temmuz 2004 günü polisin elindeki oğlunu almak için “devlete baskın” yapacak kadar kendini güçlü görüyordu. Ne var ki, baskın sırasında bazı polislerin yaralanmış olması ve “devlete karşı isyan” suçlamasıyla yargılanacak olması Bayram için artık o kudretli günlerin sonunun geldiğini gösteriyor. 1976’da, kaleşnikof tüfeğine el koyan dönemin Van Asayiş Şube Müdürü Sarper Baltacıoğlu’nu tokatlayacak gücü kendisinde gören, aradan geçen 28 yıl içinde Van’daki bu tartışmasız iktidarını sürdüren Mustafa Bayram’ın hikayesinde en ilginç noktalardan biri ise şu: Yıllardır aranan ve İran uyuşturucu piyasasını elinde tuttuğu söylenen damadı Cumhur Yakut’un izine bir türlü rastlanamıyor!

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR