Yâ Hafîz Yâ Kebîkeç!

Eskiden kitapların ilk sayfasında Kebikeç diye sırlı bir ibare yer alırdı.

ABONE OL
GİRİŞ 24.10.2016 11:46 GÜNCELLEME 24.10.2016 11:46 KİTAP
Yâ Hafîz Yâ Kebîkeç!
Yâ Hafîz Yâ Kebîkeç!

Osmanlılar bunun kitapları koruduğuna inanırdı…

KÜLTÜR SANAT SERVİSİ

Kitaplar ve kitapseverler asırlardır bir canlıdan çok çektiler: Latince adı “Anobium punctatum” olan namıdiğer “tahta kurdu”… Mürekkeple soslanmış selüloza bayılan bu canlılar, dadandıkları kitapları sessiz sedasız kevgire çeviren kültür düşmanlarıdır âdeta. Ağaç kurtlarının vazgeçilmezleri ise kütüphanelerin “spesiyalleri” olan yazma eserlerdir. Ortalıkta gizlice beliren bu haşeratın, kitaplara verdiği zarar, Moğol ordularının kütüphane talanları, çıkan yangınlar, hatta rutubetle bile yarışır cinstendir. 

KİTAPLARIN MUHAFIZI

Hâliyle tahta kurtlarından yaka silken insanlar,  kitapları kurtarmak için eskiden beri türlü usuller tatbik edip, farklı çarelere başvurmuşlar. Bu korunma usullerinden biri olan Kebikeç ise çok uhrevi ve enteresan. Osmanlıda insanlar “Yâ hafız, yâ kebikeç” kelimelerini kitapların ilk sayfasına yazarak, haşeratın gazabından eseri muhafaza etmeye çalışırlarmış.

Rivayete göre, hafız kelimesiyle birlikte yazılan Kebikeç, kitapları haşerattan koruyan melektir. Başka bir rivayete göre bu melek, zararlı böceklerin işlerini düzenler; kitap kurtları da Kebikeç’e bağlı oldukları için izinsiz iş yapmazlar. 

Osmanlıda bir kitap yazan ya da yeni bir tanesine sahip olan kişi, ilk iş olarak esere “Yâ Kebikeç” lafzını işlerdi. Hakikaten bu kelimenin yazılı olduğu kitaplara, ağaç kurtları ve güveler ilişemezdi. Hatta Kebikeç ile alakalı şöyle bir menkıbe var: Kitabını tamamlayan bir muharrir, bu ibareyi itinayla eserine işlemiş. Fakat kitabın başına değil de sonuna yazmış. Gel zaman, git zaman bir tahta kurdu bu kitaba dadanmış, başlamış kemirmeye. Son sayfaya kadar esaslı bir ziyafet çekmiş kendine. En son sayfaya gelince bir de bakmış ki “Yâ Kebikeç” yazıyor. Tabii kitap kurdu bunu görünce korkuyla nasıl kaçtığını bilememiş oradan. Kebikeç'i kitabın başına yazmayı akıl edemeyen zat da, elinde tek yaprakla kalakalmış…  

DÜĞÜN ÇİÇEĞİ Mİ?

Bunların dışında bazı kaynaklarda Kebikeç’in düğün çiçeği manasına geldiği yazmakta. Önceleri haşerattan korunmak için bu zehirli çiçekten kitaplara konulduğu; sonrasında bu usulün halk inanışına dönüştüğü söylenmekte. "Hurafe" söylentilerine rağmen günümüzde Kebikeç’i kitaplara yazmak yeniden popüler oldu. Şimdilerde bu ibare bazı kitap ayraçlarına yazılırken, nostaljik ekslibrislere de işleniyor… 

MEKTUPLAR İÇİN DE VAR!

Osmanlıda mektupların gönderilen yere selametle ulaşması için de kâğıtlara "Yâ Beduh" yazılırdı. Farisi olan bu kelime, “yürümek” manasına geliyor. Bazı lügatlerde ise Beduh'un haberleri yerine ulaştırmakla vazifeli bir meleğin ismi olduğu rivayet edilmekte. Osmanlıdaki insanlar, bu kelimeyi mektuplara yazarak yardım ummaktaydı. Aynı zamanda seyahate çıkanlar ve hamile kadınlar da "Yâ Beduh" yazılı bir kâğıdı üzerlerinde taşırlardı.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR